25 Ekim 2025 günü Barış kitabevinde düzenlenen imza günümüzde, Mustafa Gazalcı’nın adıma imzalayıp verdiği, “Bozkırdaki Işıklar (Öyküleriyle Köy Enstitülüler)” kitabını bir solukta okudum. (Bilgi Yayınevi Ekim 2025) Köy Enstitüleri’ni merak edenler için, burada okuyan öğrencilerin tanıklığında anlatılan yaşanmışlıklar iyi bir yol gösterici olacaktır. Gazalcı, milletvekilliği de yapmış bir öğretmen. Onlarca kitap yazdı bugüne kadar. “Bozkırdaki Işıklar” son kiaplarından biri. Severek okuyacağınızı düşünüyürom.
Kitapta 34 öykü var, Prof. Ayşe Baysal ile başlayıp İsmail Hakkı Tonguçla biten 34 öykü. Her öyküde alınacak tadlar var. Özellikle Tonguç ile Süleyman Edip Balkır arasında geçen konuşma bile, bana göre kitabın okunması için gerekli diye düşünüyorum.
Mustafa Gazalcı’nın “Bozkırdaki Işıklar” adlı kitabı, yalnızca bir anı kitabı değil, aynı zamanda Türkiye’nin kırsal bölgelerinde yaşanan Cumhuriyet aydınlanmasının sosyo-kültürel bir belgesidir. Gazalcı, öğretmenlikten milletvekilliğine uzanan yaşamında tanık olduğu toplumsal dönüşümleri, Anadolu insanının yoksulluğunu ve eğitimle gelen umudu yalın ama etkileyici bir dille anlatır.
Eserin merkezinde bozkır, yani Orta Anadolu vardır. Ancak bu bozkır yalnızca bir coğrafya değil, bir semboldür:
Eğitimsizlikle, yoksullukla ve kaderciliğe sürüklenmiş bir halkın yaşadığı topraklar… Gazalcı, bu topraklarda yeşeren Cumhuriyet ideallerini, özellikle Köy Enstitüleri hareketinin etkilerini görünür kılar. “Işık” sözcüğü de tam bu noktada anlam kazanır; aydınlanma, bilginin ve umudun sembolüdür.
Gazalcı, bir öğretmen olarak kaleme aldığı bu eserde, eğitimin yalnızca bilgi aktarmak değil, insanı özgürleştiren bir süreç olduğunu vurgular. Kitapta sık sık karşılaşılan karakterler — öğretmenler, öğrenciler, köylüler — Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki idealizmi ve fedakârlığı temsil eder.
Eğitim, burada bir “ışık”tır; köyün, kasabanın, hatta ulusun geleceğini aydınlatan bir güç. Gazalcı, bu yönüyle Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un düşünsel mirasını sürdürür.
“Bozkırdaki Işıklar”, kurmaca ile belgesel gerçeklik arasında bir yerde durur. Anlatıcı kimi zaman bir gözlemci, kimi zaman olayların içindeki bir karakter gibidir. Bu da metne güçlü bir tanıklık duygusu kazandırır.
Gazalcı’nın dili sade, içten ve öğretici bir nitelik taşır. Süslemelere başvurmaz; bunun yerine, okuyucuyu Anadolu’nun tozlu yollarına, kerpiç okullarına, umutla çabalayan çocukların dünyasına taşır.
Eserde Cumhuriyet’in eğitim politikalarına duyulan derin inançla birlikte, sonrasında yaşanan gerilemelere de yer verilir. Öğretmenlerin yalnız bırakılması, kırsalın ihmal edilmesi ve aydınlanmanın kesintiye uğraması, Gazalcı’nın satır aralarında eleştirel bir dille yer alır. Ancak bu eleştiri yıkıcı değil, yeniden inşa edici bir çağrıdır.
Gazalcı, umudu elden bırakmaz; tıpkı kitabın adında olduğu gibi, karanlıkta bile ışığı arayan bir bakışı sürdürür.
“Bozkırdaki Işıklar”, yalnızca bir yazarın değil, bir kuşağın sesidir. Cumhuriyet’in eğitim seferberliğini yaşamış, halkçılığı ve ilericiliği ilke edinmiş bir öğretmen kuşağının anılarını geleceğe taşır. Bu yönüyle Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Dursun Akçam gibi yazarlarla aynı çizgide durur.
Eser, modern Türkiye’nin “aydınlanma serüveni”ni belgeleyen metinler arasında önemli bir yer edinmiştir.
Mustafa Gazalcı’nın “Bozkırdaki Işıklar”, Anadolu’nun gerçeklerinden doğan, eğitimin ve idealizmin gücünü yücelten bir yapıttır. Her satırında “öğretmen olmanın sorumluluğu”nu, halkın içinden gelen bir aydının samimi sesini duyarız.
Bu kitap, geçmişin aydınlanma mücadelelerini unutturmamakla kalmaz, aynı zamanda bugünün karanlıklarına karşı hâlâ ışık tutan bir rehber niteliği taşır.