KARADENİZ, SEVGİ ve ŞİDDET…

Türkiye; ana evim, ana yurdum…Doğu Karadeniz, Rize, Pazar, Apso (Suçatı) Köyü…İkinci Dünya Savaşının ortalarında doğduğum topraklar. Komşu Başköy; okuma ve yazmayı bildiğim için ikinci sınıftan başlatıldığım Başköy ve bugün binası yerinde, ancak kapalı olan İlkokulu…

            22-29 Kasım 2024 günlerinde orada idim. Büyük kızım Şirin Sümer, kardeşlerim; Nuran, Güner, Recai, Çetin ve Özcan Sümer, bazı yeğenlerim, kuzenlerim ve akrabalarımla birlikte yıllar sonra köyümüzün güzelliklerini yaşadım. Merkezi İstanbul olan Apso-Der’in Başkanı ve kuzenim Şener Topaloğlu, bazı yeğenlerimiz, kuzenlerimiz aynı güzellikleri  paylaştı bizlerle. En küçük kardeşim Birol Sümer’in İstanbul’daki, küçük kızım Deniz Sümer’in Ankara’daki işleri nedeni ile gelemeyişleri çok önemli bir eksiklikti. Büyük ailemizden gelemeyen yeğenlerimizin, gelinlerimizin ve damatlarımızın sayısı da oldukça fazlaydı. Bunlardan birisi de iki kızımın annesi, emekli sınıf öğretmeni Selma Sümer’di. Hepsinin orada olmasını çok isterdim.

            İtiraf etmeliyim ki, onların eksikliklerinden kaynaklanan içimdeki burukluğu bir türlü yok edemedim. Keşke dediğim, acı verici önemli eksiklikler  vardı. Aramızdan ayrılmış olan annem Fatma (Fati) Sümer, babam Tahsin Sümer, kuzenlerim, aile büyüklerim, iki kardeşim Hasan Sümer ve Nazire Sümer.

            Köyde yeni bir evin yapılmasını sağlayan kardeşlerim, yeni eve annemizin kısa adını koydular. Fati Sümer Konağı.

            Türkiye, mutlu, güvenli ve güçlü ailelerin oluşturduğu, farklılıkların doğal zenginlik  sayıldığı “Büyük Aile” olmayı başarmalıdır. Böylece diğer ülkelere, toplumlara örnek olmalıdır. Bu konuda, insan gücü dahil gereken kaynaklara sahip olduğumuza inanıyorum. Yeter ki, iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet, güvenlik, eğitim, sağlık ve ekonomi başlıklarında toplayabileceğimiz sorunları, yerin üstündeki cennette yaşayan insan meleklere yakışır şekilde, kadın-erkek birlikte çözmeye çalışsın.

            Gerçekten Dünya, doğa harikası, Türkiye yerin üstündeki bir cennet. Doğu Karadeniz, tüm renkleri ve yağmuru ile büyük cennetin bir parçası.

            “Karadenizli yerin üstündeki cennetin değerini biliyor mu” sorusu canlanır bende, her gittiğimde.

            Çünkü, kent merkezleri ve köylerdeki yapılaşma, doğa kıyımının çok somut örnekleriyle dolu. Ormanlık ve dağlık alanlara yapılan evler, doğaya kıymanın ve çevreyi kirletmenin, hayvanları göçe zorlamanın, hatta yok etmenin hızını artırıyor. Çocukluğumuzda, çok yakınlarımızdan gelen doğadaki hayvan sesleri yok artık. Geceleri ışık saçan kelebekleri, kuşları göremiyorsunuz çoğu yerde.

            Köy yollarında, derelerde, ırmaklarda, yaylalarda sigara izmaritlerinden oluşan  “İzmarit Mezarlığı” ile karşılaşmamanız olası değil. Çaylıklarda veya yeşilliklerde onlarca, yüzlerce yılda toprağa karışamayacak, karıştığında, eridiğinde toprağa, suya ve havaya zarar verecek o kadar çok atık var ki, elbette insan eliyle atılan. Orada yaşayanlar veya memleketlerine gidenler, nasıl kirletebiliyorlar, vicdanları sızlamadan, akıllarını, yüreklerini kullanmadan, sevgi ve bağlılık duygusundan yoksun bir şekilde sigara izmaritlerini ve çöpleri nasıl atabiliyorlar, yeşil cennetin bağrına?

            Pazar ilçesinden iyi olmayan örnekler vermek isterim. Kahvehanelerin, derneklerin, siyasal parti örgütlerinin ve benzer kuruluşların bulunduğu binaların merdivenleri sigara izmaritleri ile dolu. Sanki çıkanları karşılıyorlar gibi. İzmaritlere basmadan çıkmak veya inmek için sporcu gibi hareket etmek zorundasınız.

            Bu durumu, Ankara’nın ve Pazar’ın iz bırakacak işler yapan gönüllü kahramanlarından Veysel Atacan’la birlikte ziyaret ettiğimiz Belediye Başkanı Neşet Çakır’a kısaca anlattım. Türkiye, sadece Karadeniz Bölgesine yönelik değil, ülke genelinde kamu yönetimleri, yerel yönetimler, demokratik kitle örgütleri, yerel ve ulusal basın ve yurttaşların iş birliğinde, tüm şiddet çeşitlerini, insana, hayvana ve doğaya kıyımı, daha fazla zaman yitirmeden durdurmalıdır. Haydi artık.

            Türkiye’de, insana, hayvana, çevreye ve doğaya yönelik şiddet konusunda Karadeniz Bölgesini, özellikle Doğu Karadeniz’i irdelemek gerektiği kanısındayım. Sadece bu yetmez, Karadeniz’in tarihsel geçmişi, çocukluk yıllarım, imece, yardımlaşma, yöresel kelimesi ile meci kültürünün, insanı, hayvanı ve doğayı sevmenin güzel örnekleri ile de zengindir.

            Her gün üzülerek ve artık utanarak duyduğumuz şiddet çeşitlerine Karadeniz’de çok ender rastlarsınız. Ancak, doğaya ve çevreye yönelik şiddette Karadeniz inanılmaz örnekler yaşıyor. İnsan soyu, yeşil cennete aşırı ve insafsız kaba güç kullanıyor.  Aslında aşırı şiddet sadece doğaya değil, insana ve hayvana da yönelik etkiler yapıyor.  Çay politikası bile, toprağa, suya, hayvana, canlı cansız varlıklara karşı ağır şiddete dönüştü. Artık bu durumun farkına varılmalıdır.

            Karadeniz’de şiddetin hangi çeşitleri yaşanıyor veya yaşanmıyor? Aile içi veya toplumsal anlamda kadın-erkek iletişim, iş birliği ve dayanışma durumu nedir?

            Ankara’ya dönmeden önce, Rize’de, gazeteci, spor ve üretim konularında yöneticilik yapan arkadaşlarımızla Rize Belediyesi Sosyal Tesislerinde buluştuk. 8 Mart 2025 tarihinde Rize’de bir etkinlik düzenlemeye karar verdik. Şiddetsiz Toplum Derneği, Rize Valiliğine ve Belediye Başkanlığına, hatta Karadeniz illerine etkinliği birlikte yapmak önerisinde bulunacak. Bu amaçla, Şiddetsiz Toplum Derneği’nin Rize üyeleri, Önder Sırt, Sebahat Karagöz (Eczacı) ve Sedat Toprak gönüllü görev üstlenecekler. Buluşmaya katılanlar da destek verecek.

            Rize’deki buluşmaya katılan gazeteci İlyas Gür ile Alipaşa Mahallesi muhtarı Yakup Kocapir, toplu fotoğrafta yer alamadılar.

            İnsana, hayvana, çevreye ve doğaya yönelik sevgi ve şiddet konusunda Karadeniz’in Türkiye’ye örnek olabilecek gerçeklere, verilere sahip bulunduğu kanısındayım.

            Umarım 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bu etkinlik düzenlenir ve Karadeniz’in “iyi örnekleri” çok iyi anlatılır, kanıtlanır ve belgelenir. “İyi” olmayan örnekleri de.

            Haydi, Türkiye’nin ve Karadeniz’in insan melekleri, haydi…

 

 

           

           

Rize’deki buluşmaya katılanlar. Soldan, Osman İzmirli, Gazeteci Bayram Ali Kavalcı, Mustafa Köroğlu, Ömer Yılmaz, Sedat Toprak, Rıza Sümer, Aziz Vanlı, Memiş Sancaktutan, Gazeteci Mustafa Bayrak ve Önder Sırt.