Kapadokya' nın Gizemli Köşesi; Zelve

Kapadokya' nın gizemli köşesi Zelve Ören Yeri; Kapadokya gezisine çıkanların mutlaka görmesi gereken bu alan, bir ören yeri olmanın dışında bir kültür kalıntısı olup gizemli ve farklı etnik dokusuyla ziyaretçileri büyülemektedir.

KAPADOKYA’ NIN GİZEMLİ KÖŞESİ  ZELVE ÖREN YERİ

Kapadokya'daki Zelve Ören Yeri Aktepe’nin kuzey yamaçlarına kurulmuş olup 3 vadiden oluşuyor. Avanos’ a 5 Km uzaklıkta olan ve Peri bacalarının en fazla olduğu Zelve'deki peri bacaları geniş gövdeli ve sivri uçludur. Kaya oyma yerleşim yerlerindeki mağara yaşamının ne zaman başladığı bilinmiyor.

Hitit, Asur medeniyetinin, özellikle 9. Ve 13 yüzyıllarda Hristiyanların en önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri olan bölge, tarihte rahiplere ilk dini seminerlerin de verildiği yer olarak biliniyor. Zelve Vadisinin en önemli özelliği kubbe şeklinde bir kaya kütlesi içine oyulmuş manastır kompleksidir.

Ayrıca Kutsal Haç Kilisesi önemli dini merkezlerdendir. Vadideki köy meydanında Selçuklu tarzı minaresi olan bir köy camii bulunuyor, caminin tam karşısında ise din eğitimi için kurulmuş kaya oyma manastır bulunmaktadır,  manastır zaman içinde yıpranmış ve yer yer çöküntüler meydana gelmiş olmasına rağmen yatak odaları, kiliseler ve derslikler görülebilir. 1952 yılına kadar iskan edilmiş olan Zelve, vadideki erozyonun tehlike arzetmesi sonucu terk edilmiştir. Bugün Açıkhava Müzesi olarak ziyarete açıktır.

Kapadokya gezisine çıkanların mutlaka görmesi gereken bu alan, bir ören yeri olmanın dışında bir kültür kalıntısı olup gizemli ve farklı etnik dokusuyla ziyaretçileri büyülemektedir.

Zelve Efsanesi

“Zamanında buralar güzel bir ülkeymiş, bereket fışkırırmış topraktan. İnsanları birbirini sayarlarmış. Severlermiş. Fakiri fakir,zengini zengin değilmiş. Hırsızlık,katillik yokmuş. Üzümler ballı,buğdaylar taneliymiş. Bu halkın tek kaygısı ölümden yanaymış. Bir kapalı ülkeymiş buraları. O yüzden askeri savunmayı gereksiz bulurlarmış. Yıllardan bir yıl, günlerden bir gün bakmışlar ki; Maççan’ dan beri yazıyı, yabanı tutmuş bir ordu gelir, yanında yöresinde ne varsa yaka yıka; askerleri yok ki karşı koyalar. Güzelim yurtları elden gider, gelen düşmanın her adım atışında.

Bütün halk tepeden bir bakmışlar ki koca ordu çakılmış yerde. “Nasıldır nicedir bu iş” derken gece olmuş. Gün ağarmış, bakmışlar, her şey olduğu gibi durur yerinde. Kimse güçlendirip yüreklerini, varamazmış çakılıp kalan ordunun yanına. Eninde sonunda bir çoban deyneğini havaya kaldırıp “ölümse ölüm, ben varacağım duran ordunun yanına” deyip bırakmış kendini vadiye doğru. Varmış ki bir de ne görsün ordu tüm taş kesmiş, toza buladığı kötülüğü bulaştırmaya geldiği buralara. Haber tez ulaşmış tepedeki halka, güzel ülkede kırk gün kırk gece toy, düğün olmuş.”