İŞÇİ SINIFI NASIL KURTULUR?

Bundan önceki üç makalemde içine yeni yeni girdiğimiz bilgi çağı ve bu çağda işçi ya da emekçi sınıfının karşılaşacağı sorunları anlamaya odaklamış, işçi sınıfını bekleyen çok ciddi sorun ve tehditleri anlatmaya çalışmıştım.

Eğer fırsat bulup okuyamadıysanız önce o üç makalemi okumanızı tavsiye ederim yok okudunuz ya da bir tehdit olduğu konusunda hemfikirseniz şimdi o tehdidi nasıl bertaraf edeceğimiz hakkındaki düşüncelerimi paylaşayım:

Elbette bir devrimle

Ancak ve ancak bir devrim işçi sınıfının bu yeniçağa ayak uydurmasını, bireysel ve sınıfsal hak ve menfaatlerini korumasını sağlayabilir. Ancak ve ancak halkın çok ama çok büyük bir kısmını oluşturan işçi ya da emekçi olarak adlandırılan bu sınıfı güçlendirebilir ve yeniçağa uyum sağlamasını temin edebilirsek bu sınıfı oluşturan bireylerin refahını ve özgürlüğünü temin edebiliriz.

Tamam, devrim dedim ama devrim dedim diye taşı sopayı ele alıp molotof kokteylleri ile ayaklanmayı, kamu binalarına fabrikalara falan saldırıp şiddet uygulayarak iktidarı ele geçirmeyi falan da önermiyorum!

Önermiyorum çünkü bu yöntemin faydasız olduğunu SSCB deneyimi açıkça ortaya koymuştur!

Rusya’da işçi sınıfı adına devrim yapıp monarşiyi deviren Bolşevikler sonuçta sıradan halk için Çarlık dönemini bile mumla aratacak bir bürokratik diktatörlük inşa etmişler ve onlarca yıl boyunca insanların analarından emdikleri sütü burunlarından getirmişlerdi değil mi?

Ben devrim derken daha ziyade aydınlanma devrimi mahiyetinde bir devrimden bahsediyorum ki bunun en önemli örneklerinden biride Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Anadolu’da gerçekleştirilen aydınlanma devrimidir.

Peki, bu devrim nasıl olacak?

Hangi toplumsal mekanizma nasıl çalışacak ki toplumsal yapı değişsin, üretimde ve bölüşümde adalet sağlansın, işçi sınıfı hak ve özgürlüklerine kavuşsun?

Hatırlarsanız önceki makalemde üretim faktörlerinden bahsetmiş ve emek faktörünün bileşenlerini sıralamıştım, buna göre bir üretim faktörü olarak emek:

1-    Beden gücü

2-    Zaman

3-    Bilgi

Bileşenlerinden oluşmaktadır.

Esasında insanın üretim yapabilmesi için en önemli faktör bilgidir ve bir kişinin ya da sınıfın emeğinin gücünü ve ürettiği katma değeri de en temelde bilgi unsuru belirler.

Demek ki emekçi sınıfını daha çok kıymetli bilgi unsuru ile donatırsak sonuçta emeğin gücü ve değeri de artacaktır. Bu durumda beden gücüne dayanan işçi ya da emekçi sınıfı evrinecek ve Bilge sınıfına dönüşecektir, bunu yapabilmenin yolu da eğitimden geçmektedir.

Başarılı bir eğitim seferberliği ile yoğun ve kıymeti bilgi yükleyerek aslında işçileri işçi olmaktan kurtarıp, bilgelere dönüştürmüş olacağız. Sonuçta işçi ya da emekçi sınıfı da doğal olarak bilge sınıfına dönüşecektir.

Bu devrim aslında üretim biçiminde ortaya çıkan bilgi çağı devrimi ile de paralel olacak, bu devrim bir şiddet ve kaos dalgası yaratmadan son derecede doğal olarak, pek de fark edilmeden gelişecek ama tüm üstyapıyı kökten değiştirecek, iktidar ilişkilerini ve egemenlik biçimini yeniden tanımlayacaktır.

Buraya kadar anlattıklarıma katılmayanlar, “yok hoca öyle devrim mi olur? Devrim dediğin için elde silah dağa çıkmak, sokak sokak cadde cadde gerilla savaşı vermek gerekir” diyen bazıları elbette olacaktır.

Fakat emin olun kazın ayağı öyle değil, dünyayı gerçekten değiştiren devrimler aslında tarım devrimi ile sanayi devrimidir ve bu devrimler usul usul, sessizce gerçekleşmiş ve bu devrimler yaşanırken birçok kişi olan bitenin farkına bile varmamıştır.

Pekâlâ, bu devrime direnen ya da uyum sağlayamayanlara ne olur?

Çok büyük bir olasılıkla yeni egemenler bunları “akvaryum balığı” gibi besler ve lakin elbette sıkılıp hadi bunlardan kurtulalım demeleri olasılığı da var bunu şimdiden bilmek ise elbette mümkün değil.

Netice olarak demedi demeyin birer akvaryum balığı olmak ya da yok edilme tehdidi ile yüzleşmek istemiyorsanız bu değişimi anlayın ve bu değişime uyum sağlayın!

Bu değişimin hızlı ve yaygın olabilmesi içinde adam gibi bilimsel ve yaygın bir eğitim hareketi gerekmektedir ki bu da bir sonraki makalenin konusu olsun.