Önce şunu söyleyeyim “artiz sendikacılar” derken bir yazım hatası yapmadım bile isteye artizlik yapan sendikacıları nitelemek için güzide dilimiz Türkçemizin eşsiz zenginlikteki argosunu kullandım.
Bakın iktidar memurun eline devede kulak bir zam tutuşturdu, bu zammı tutuştururken de kestaneleri ateşten artist sendikacılar olarak nitelenen bu maşalar eli ile aldı.
Şu doğru onlar emir kulu, emekçilerin değil iktidarın emrine amade işbirlikçi sendikaların temsilcileri. Bunların işlevleri masada emekçilerin hakkını hukukunu savunmak için savaşmak değil, bu karardaki iktidarın rolünü perdelemek.
Yoksa bu zam oranını belirleyen elbette iktidar, atanmış Hazine Sekreteri Mehmet Şimşek’in tavsiyesi üzerine bu kararı alan Recep Bey başkası değil...
Sendikalar şunu yapabilirdi tiyatrodan (elbette sözün gelişi tiyatrodan diyorum, yoksa tiyatroya, tiyatrodaki sanat ve emeğe saygısızlık yapmak istemem) başka bir işlevi olmayan bu hakem heyetine üye vermeyerek bu kararı doğrudan iktidarın alması sağlanabilirdi, memurlarda hiç değilse bu sayede başlarına örülen çorabın müsebbibini doğru teşhis edebilirlerdi.
Sonrası malum İşbirlikçi Sendikalar olan Memur-Sen ve Kamu-Sen Hakem Kurulu müzakereleri devam ederken masadan kalktı.
Oysa toplantıya hiç katılmasalardı Kurul karar alamazdı, çünkü her toplantının en az 8 üye ile başlaması lazım.
Bu durumda toplantı başladıktan sonra masadan çekilmek ucuz demagoji ve şovdan ibarettir herhangi bir sonuç doğurmaz, başlayan toplantı devam eder ve hazır bulunanların çoğunluğu ile karar alınır.
Sonuçta: İşbirlikçi Memur-Sen ve Kamu-Sen ile bunların gönderdiği artist temsilciler Hakem Kurulu çoğunluğunu sağlayarak karar alınmasını sağladılar. Kurula ve karara meşruiyet sağladılar.
Şunu herkes bilmeli: İşbirlikçi Sendikalar Memur-Sen ve Kamu-Sen İktidar ile birlikte bu kararın ortağıdır!
Memur-Sen ve Kamu-Sen laf dinlemeyip kurula üye verince Kurul toplantısına 10 üye katıldı ve böylece Kurulun toplanması mümkün oldu, karar alması sağlandı.
Bu 10 üyeden 4'ü; Memur-Sen ve Kamu-Sen'in 3 temsilcisi ile Cumhurbaşkanı tarafından sendikaların önerdikleri havuzdan atanan 1 akademisyen üye kararı imzalamadı.
Kararı Sayıştay Başkanı ve Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanan akademisyen dahil Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanan 6 üyenin tamamı imzaladı.
Kurulun bürokrat üyelerinin iktidardan aldıkları talimatla hareket ettikleri son derecede açık amma ve lakin Anayasal bir kurum olan Sayıştay Başkanı ile kurulun akademisyen üyesinin de karara katılması oldukça manidar!
Sonuçta hakem heyeti dedikleri başkanın adamları, tarafsız bir hakem heyeti değil eh hakem böyle olunca golü emekçilerin yemesi son derecede normal.
Konuyu pek bilmeyenler için durumu biraz daha açık izah edeyim:
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Anayasa ve 4688 sayılı Yasa ile grevin önünün tıkanması nedeniyle oluşturulan bir zorunlu tahkim (hakem) kuruludur.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu 11 üyeden oluşmaktadır. Kurulun 6 üyesini doğrudan, 1 üyesini ise dolaylı olarak Cumhurbaşkanı atamaktadır. Kurulun 4 üyesi ise masadaki üç konfederasyondan geliyor. Kurulda Memur-Sen iki, Kamu-Sen bir, Birleşik Kamu-İş ise bir üyeyle temsil ediliyor, sonuç olarak bahse konu Kurulda iktidarın açık ara bir üstünlüğü var. İktidarın açık ara üstünlüğü var ama bu kurulun aşil topuğu şurada; Hakem Kurulu en az 8 üyenin katılımıyla toplanabiliyor. Eğer sendika temsilcileri katılmazsa kurul toplanamıyor ve karar alamıyor. Sendikalar toplantıyı boykot ederek böyle bir kararın alınmasını engelleyebilirdi.
Toplanamayan kurul, karar da alamazdı. Nitekim Birleşik Kamu-İş, Kurula katılmama kararı aldı.
Kurul karar alamayınca konu Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelirdi, mecliste tartışılır karar orada alınmak zorunda kalınır, bu kararın sorumlusunun kim olduğu kabak gibi ortaya çıkar böyle bri karara imza atanlar bunun sadece vicdani değil siyasi sorumluluğunu da üstlenmek zorunda kalırdı.