İPİMLE KUŞAĞIM

Sümer tabletlerinden beri görüyoruz ki, herkes kendinden bir sonraki nesille ilgili pek iyi şeyler düşünmüyor. Günümüzde, biz, X kuşağının sonu, Y kuşağının başındaki insanlar için de gerçek aynı. Z kuşağıyla anlaşmamamız normal de biz normal miyiz diye bakmak lazım. Daha doğrusu bizlerin, neden normal olmadığına bakmak lazım.

Ben 1979 Aralık doğumluyum, benden hemen önce ve hemen sonra doğanların travmaları saymakla bitmiyor. Öncelikle babalarımız ve dedelerimiz, 2 tane Dünya Savaşı gördüler, bazıları İstiklal Savaşının her türlü ceremesini çektiler. Bunlara yetişemeyenler, “Kore” ve “Kıbrıs” kelimelerini bizden hep farklı algıladılar. Osmanlı İmparatorluğunun çöküş aşamasını, Cumhuriyetin kuruluş sancısını, savaşları, yoklukları, ekonomik buhranları, her bir hücresinde hissederek büyüyen, başarılan en az üç darbe gören, sokak savaşlarında, Alevi – Sünni, sağcı – solcu diye ayrılıp sürekli korku içinde yaşayan bir neslin, kendi çocuklarını ve torunlarını sağlıklı yetiştirmesini beklemek zaten hayal olurdu.

Büyüdük ve okula başladık ama 80 darbesinin getirdiği eğitim sistemine sahip okullara… Sorgulamaktan, araştırmaktan yavaş yavaş soğutulduk, analitik düşünceden uzaklaştık. Çernobil patladı, komünizm çatladı, duvar yıkıldı, canlı yayında 24 saat savaş anlatıldı, beynimiz yandı…

Az biraz büyüdük, ülke, acayip suikastlar ve bombalamalarla sarsıldı, yolsuzluklar ayyuka çıktı. Milliyetçilikle birlikte, İslamcılık alttan alta egemen olmaya başladı. Sol giderek parçalandı, sağ önce canlandı, sonra kanlandı, nihayetinde kanatlandı. Çok seslilik azaldı, muhalefet kültürü çuvalladı, hayat pahalılandı, terör azdıkça azdı. Kayıplar her manada arttı, ülke, domuz bağıyla, “keleş” mermisi arasında kaldı.

Milli Nizam Partisi ve türevleriyle gelişen görüş, Refah Partisiyle bir sel oldu, önüne ne geldiyse yıktı geçti. Ülke kabuk değiştirmeye başladıkça anlayış değişti. Eski kabuklara sahip çıkmak isteyen asker panikledikçe hata yaptı. Bin yıllık hayaller, on yılda ortada kaldı. Arabesk kültürüyle acı yarıştıranları, mağduriyet edebiyatıyla rant sağlayanları, enflasyon canavarına meze olanları, üç kuruşunu offshore hesaplarına kaptıranları, yolsuzluk dosyalarını, diğer yolsuzluk dosyalarıyla temizlemek için darlayanları gördük.

Depremle yıkılan, yangınla yanan, selle donan, ekonomiyle batan, dış yardımla bağlanan, iç karışıklıklarla sallanan, her yerinden bıçaklanan, ruhen yaşlanan, yitip gidenlerle daha şiddetli ağlayan, koşup ilerleyememekten yorulan, yoruldukça aptallaşan, aptallaştıkça korkan bir nesil olduk.

Elbette Z kuşağını eleştirelim, Alfa kuşağına sallayalım, Beta kuşağını dağlayalım ama bizi bu hale getiren herkese de hesap soralım. Haydi kalın sağlıcakla.