İnsanlık İttifakı, Ama Nasıl?!

İsrail’in, Gazze’deki insan katliamı devam ederken, Lübnan’a da şiddetli saldırılar başlattığı bu günlerde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle üç konuya odaklanmış; İsrail’in katliam politikası, Aileyi hedef alan cinsiyetsizleştirme politikaları, Irkçılık ve İslamofobi.

Erdoğan, İsrail başlığı altında mesajlarını paylaşırken, “İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur.Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak antisemitizme de aynı şekilde karşıyız. Sorunumuz, İsrail hükümetinin katliam politikalarıyladır” diyor ve şu çağrıda bulunuyor:
“Bundan 70 sene önce Hitler, nasıl insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de ‘insanlığın ittifakıyla’ durdurulmalıdır.”

“İnsanlık ittifakı” çağrısına katılmamak mümkün değil, ancak, mesaj içeriğindeki çelişkiler, bu çağrının inandırıcılığını, büyük ölçüde zedelemiyor mu?
“İnsanlık ittifakı” ile “Irkçılık ve İslamofobi (İslam Düşmanlığı)” çıkışını bir arada kullandığınızda, ne kadar inandırıcı olabilirsiniz?
Her türlü din, dil, ırk, renk farklılıkları bir kenara bırakılmadan, “İnsanlık ittifakı” kurulabilir mi? Kaldı ki, iç politikada öteden beri toplumun üzerinde Demokles’in kılıcı gibi kullanıp durduğumuz “İslamofobi” ritüeli, zaten içeride de inandırıcılığını yitirmiş durumda.
Dışarıdan hiç bir toplumun, İslam düşmanlığı yaptığını, İslam ülkelerine saldırdığını ne duyuyoruz, ne de görüyoruz. İslam ülkeleri, mezhep farklılıkları ve egemenlik ihtirasları yüzünden birbirlerini boğazlayıp duruyorlar; çıkan savaşlardan kaçan tüm Müslümanlar, akın akın Müslüman olmayan batılı ülkelere kaçmaya, canlarını kurtarmaya çabalıyorlar. Üstelik gittikleri ve milyonlarca Müslümanın yaşadığı yabancı ülkelerde camilerini, mescitlerini de açıyorlar, şovenist küçük müdahaleler dışında, inançlarını özgürce yaşatabiliyorlar.

Ortadoğu ülkelerinde ve özellikle de Filistin topraklarında, binlerce yıldan beri bitmek bilmeyen savaşların temelinde miras paylaşımına dayanan kardeş kavgaları yatıyor. İbrahim Peygamber’in soyundan gelen İsrailoğulları ile inançları, kültürleri, hatta dilleri büyük ölçüde aynı kökene dayanan Müslüman Araplar, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de birbirlerini kırıyorlar. Ayrıca, bu çatışmaları ve savaşları çıkartanlar ve sürdürenler, perde arkasında kurdukları saltanatlarını sürdürmekten ve daha da güçlendirmekten başka amaçları bulunmadığını, her aşamada açıkça ortaya koyuyorlar.

7 Ekim 2023’te İsrail’e karşı füze saldırıları ile savaşı başlatan ve Gazze’nin yerle bir edilmesine neden olan İslamcı Hamas Örgütü’nün liderleri ve önde gelenleri, Katar gibi başka uzak ülkelerde bolluk ve bereket içerisinde yaşıyorlar, ülkelerini ve savaşı, güya oradan yönetiyorlar. On binlerce masum insanın katledilmesi karşısında İsrail’e meydan okumaktan ve savaşı körüklemekten başka yaptıkları bir şey yok.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya haberlerinde, harabeye dönmüş Gazze topraklarında bir grup gencin, “Kurtarın bizi bu Hamas’ın elinden!..” diye çığlıklar attıklarını dehşetle izlemiştim.
İnsanlık ittifakı, genellikle mağdurun, mazlumun, güçsüzün yanında yer alıyor. Ortadoğu’da iki yüz milyonu aşkın Müslüman dünyasının ortasında sekiz on milyon nüfusu ile var olma ve varlığını güçlendirme mücadelesi veren Yahudi devleti İsrail, bu nedenle tüm dünyanın desteğini arkasına alıyor.

Nitekim ben bu satırları karalarken, TRT’nin haber kanalında Avusturya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamaya İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un yazılı bir açıklama ile tepki gösterdiği haberi veriliyor. Haberi sosyal medyadan irdeliyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşması ile ilgili olarak Avusturya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklama şöyle:
“Tarihimizin en karanlık bölümüyle yapılan karşılaştırmalar dehşet verici olmaktan öte. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın kullandığı türden polemikleri reddediyoruz. Böylesine endişe verici bir aşamada ateşe benzin dökmek tamamen sorumsuzluktur. Herkes söz ve eylemde gerilimi azaltmayı hedeflemelidir.”
Dileriz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmaya dış dünyanın tepkisi, Avusturya ile sınırlı kalır.İnsanlık ittifakını oluşturabilmek için her türlü din, dil, ırk, renk, kültür farklılıklarını bir kenara bırakmak ve söylemlerden uzak tutmak gerekir diye düşünüyorum.