İNDİ BİNDİ KAÇ PARA ABİ !!!

Dolmuş, toplumumuzun hayatına bir ulaşım aracı olarak girmiştir. Büyük ölçekli taşıma araçları ve alt yapısı olmadığı için bir yere kurtarıcı olarak düşünülmüş, belirli güzergâhta çalıştırılmış, herhangi bir yerde durup kalkabilme özelliği olan bir ulaşım aracıdır.

Dolmuş, toplumumuzun hayatına bir ulaşım aracı olarak girmiştir. Büyük ölçekli taşıma araçları ve alt yapısı olmadığı için bir yere kurtarıcı olarak düşünülmüş, belirli güzergâhta çalıştırılmış, herhangi bir yerde durup kalkabilme özelliği olan bir ulaşım aracıdır.

Kentleşme sonucu bir yatırım yapmadan kullanılabilmesi otobüslere göre ucuz olması nedeniyle kullanıma giren bir ulaşım aracı olmuştur ve hayatımızda bir dönem önemli yeri olmuştur.

Burada anlatacağım konunun dolmuş ya da kent yaşamında, toplumsal taşıma olmayacaktır. Bizi iyi ifade eden bir konunun özeti olduğu için bahsetmek istedim.

Ünlü Rus yazar Dostoyevski, Ezilenler romanının ilk sayfasında düşünce kalıbına ilişkin bir benzerlik kurarken, gezerken düşünmeyi daha çok sevdiğini ifade ederek küçük evlerden hoşlanmadığını daha büyük evlerden hoşlandığını söyler. Bu mekânsal benzetmeyi de düşünsel olarak küçük mekânlarda küçük düşüncelerin ortaya çıktığını, büyük mekânlarda ise büyük düşüncelerin ortaya çıktığını söyler. Mekânı ve insanların fiziksel ve ruhsal durumlarını en ince detayına kadar anlatır.

Bizim hayatımızda da ince düşünme ve en detayına kadar inceleme olmadığı için yaptığımız bütün işler yazboz tahtasına dönmekte.

Bu ara AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanlığı sistemi bir karar veriyor bunu kararlarla topluma duyuruyor. Halk bu kararların altından ya kalkıyor ya da kalkamıyor ve daha sonra bakıyorsunuz ki, bu kararlar hemen geri alınmış oluyor.

Hiçbir planlama ve öngörü yokmuş gibi davranılıyor. Bunu en son Elektrik zamanlarında, gıda fiyat artışlarında gördük. Elektrik zamlarını, yeni yıla girerken hemen ciddi bir artış yaptı. Türk parasındaki değer kayıbı nedeniyle akaryakıtta sürekli zamlar oraya çıktı. Bu durum iğneden ipliğe her şeye zam olarak yansıdı.

Elektrik bir kamu malıdır. Bu hemen hemen her kesim tarafından kabul edilmektedir. AKP döneminde özelleştirilerek özel kesimin inisiyatifine bırakılarak piyasa malı haline getirildi. Elektrik dağıtımı üzerindeki denetimi kaldırıldı. Yapılması gerek yatırımlar yapılmadığı, kayıp ve kaçak önlenemediği için pahalı olmaya devam etti.

Özleştirme sürecinde, bu tesislere talip olan şirketlerin yeterli öz kaynaklara sahip olmadan talip olmaları ve bunların döviz üzerinden borçlanarak alınması, bu borçların ödenmesi için yüksek derecede zam yapmalarına neden olmaktadır.

Üretimde ucuz olarak alınan elektrik, dağıtıma ve tüketiciye gelene kadar çok yüksek fiyatlara ulaşmaktadır. Bu zamlar ise şirketlerin finansal yapısı gereği uygun fiyatlardan nihai tüketicilere verilememektedir.

Hükümet ise, Cumhurbaşkanlığı kararıyla yapılan zamları geri alamadıklarından, devletin yine vatandaştan alınan haksız dolaylı vergilerle finanse ederek sürdürmek istemektedirler.

Devletin dolaylı vergilerden yaptığı indirimi başka bir mal ve hizmete yükleyerek bütçenin üzerindeki yükü yine tüketiciden çıkarmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı sistemi de böyle yaptı. Elektriğe uygulanan yüzde 18 Katma Değer Vergisini bir kararla konutlarda yüzde 8 ‘e düşürdü. Ancak başka bir Cumhurbaşkanı Kararı ile benzinin, Özel Tüketim Oranlarına %24 ila %30 arasından artış yapıldı. Tabi bu ÖTV oranları artınca Katma Değer Vergisi de arttı. Yani verginin vergisi dolaylı olarak tüketiciden alınmaktadır.

Bir taraftan indirim diye devletin, yani hepimizin ödediği vergiden bize indirim yapıyor gözüküyor, diğer taraftan ise başka bir ( akaryakıt) mala ÖTV ayarlaması yaparak katmerli bir şekilde yeniden alıyor.

Planlı ve stratejik bir bakış açısıyla yapılmayan her şey tekrar geri dönenerek vatandaşı vuruyor. Bütün maliyet dolaylı vergi yoluyla indir bindir vatandaşa.

Dolmuşa binerken vatandaş şoföre sorar ya;

İndi bindi kaç para Abi.