Yıl sonuna yaklaştıkça enflasyon rakamlarının önemi bir kat daha artıyor. Ekim ayına ait enflasyon rakamları hafta başında açıklandı. İlk verilerini açıklayan kuruluş İstanbul Ticaret Odası (İTO) oldu. Daha sonra da sırasıyla ekonomi hocalarının kuruluşu olan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), daha sonra da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) açıkladı.
Yıl sonuna yaklaştıkça rakamların önemi artıyor dedik, çünkü yeni yılda yapılacak memur maaşları, emekli maaşları ve asgari ücret ortaya çıkacak rakamlara göre belirlenecek. İTO’nun rakamlarına göre, geçtiğimiz ay enflasyon oranı yüzde 3.31 olurken yıllık bazda yüzde 40.84’e ulaştığını öğrendik. ENAG’ın rakamları ise her zaman olduğu gibi bir parça daha yüksekti. ENAG aylık artışı yüzde 3.74, yıllık oranı ise yüzde 60 olarak duyurdu. Temel kriterimizi, bilindiği gibi TÜİK’in verileri oluşturdu. TÜİK aylık bazdaki artışı yüzde 2.55, yıllık artışı ise yüzde 32.87 olarak duyurdu.
Bu hesaba göre, emekli, memur ve asgari ücretlinin maaşındaki kayıp yüzde 28.63’e ulaştı. Mesela, 22 bin 104 lira olan asgari ücretin alım gücü 15 bin 776 liraya geriledi. Yani erime 6 bin 328 liraya ulaştı. Emeklinin durum biraz daha farklı. Bilindiği gibi emekli maaşların dört ay önce zam yapılmıştı. 16 Bin 881 lira maaş alan emeklinin maaşındaki erime ise bu dört aylık sürede bin 730 lira oldu. Alım gücü 15 bin 151 liraya geriledi. Memur maaşlarında da erime de tüm ağırlığıyla hissediliyor. 52 bin liralık memur maaşında enflasyon nedeniyle 5 bin 330 liralık bir erime söz konusu.
Tüm bu olumsuz tabloya karşın şimdide çalışanlardan yüzde 3 oranında bir kesinti gündeme geldi. Enflasyon ve gelir vergisi karşısında kuşa dönen maaşlardan birde yüzde 3 oranında yeni bir kesintiye gidilecek. Yapılan bu kesinti on yıl boyunca iade edilmeyecek. Ancak emekli olduktan sonra, emekli maaşının yanında, aydan aya azar azar ödenecek.
Yapılan hesaplamalara göre bu on yıllık sürede 4 trilyon 85 milyar lira maaşlardan tırpanlanacak. Şu an itibariyle çalışanlar bu paranın ne kadarını geriye alacaklar, nasıl alacaklar henüz belli değil.
Devlet diyor ki; “sen aldığın paradan tasarruf yapamıyorsun. Geleni harcıyorsun, senin yerine ben, paranı kaynağından keseceğim, senin adına ben tasarruf yapacağım. Haa, bu biriken paranı da ben ne zaman ve nasıl istersem öyle alacaksın.”
Ne güzel hesap değil mi?
Merkezi İsviçre’nin Zürih kentinde bulunan banka ve finans şirketi Credit Suisse’ in yaptığı değerlendirmeye göre, ülkemizde 68 bin dolar milyarderi bulunuyor. Bunlardan 34’ünün serveti 74 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Ülkemizin yüzde 15’lik kesimi yani yaklaşık 15 milyona yakın kısmı ise “dert üstü murat üstü” bir yaşantı sürüyor. Düşünün bu rakam Avrupa’nın birçok ülkesinde daha fazla bir nüfus demek. İşte bu kesimin kişi başına yıllık geliri on binlerce dolar seviyesinde. Yani İsveç, Norveç Almanya, Hollanda İngiltere gibi ülkelerde yaşayanların gelir seviyesinde bir gelire sahipler.
Yani ülkece oturmuşuz, bu mutlu vatandaşlarımızın daha da nasıl mutlu edebiliriz diye tüm gücümüzle çalışıyoruz. Bunların kazançlarına kazanç eklemek için sadece biz değil, banka ve finans kuruluşlarımızda verdikleri faizlerle buna katkıda bulunuyorlar.
Özetle;
Yazımızın başına dönersek, memurların, emeklilerin ve asgari ücretlilerin dünyanın en haksız vergisi olan enflasyon karşısında maaşlarının ne kadar eridiğini rakamlara gözler önüne serdik. Bir de dedik ki; yıl sonu yaklaştıkça enflasyon rakamlarının, maaşların belirlenmesinde temel kıstas olduğu için ne kadar önemli olduğundan bahsettik.
Şöyle bir düşünün bu ülkede sadece 16 milyon emekli var. Maaşlara yapılacak zamdan bin lira eksik verilse ne olur ?
Siz hesaplamayın biz bir hesap yaptık. 16.000.000 (on altı milyon eski emekli) üzerine bin lira koyun ne yaptı 16.000.000.000 (on altı milyar lira eskinin parasıyla 16 katrilyon Lira) yılda ne yapan 192.000.000.000 (yüz doksan iki milyar, eskinin parasıyla 192 katrilyon). Bu para ile okullarımızdaki tüm çocuklarımıza bir öğün yemek verebilirdik. Ya da içmeleri için bir bardak su tedarik edebilirdik. Hindistan’ın 70 milyon öğrencisine yaptığını biz yapamıyoruz. Ama biz ne yapıyoruz, bu parayı vergi muafiyetleriyle, vergi aflarıyla ya da faizle bir avuç insanın cebine aktarıyoruz.
TÜİK’in neden kılı kırk yararak enflasyon hesabı yaptığını bilmem anlatabildik mi?