Bir atlı heykel ki kocaman!
Sultan Abdülaziz, ilk Avrupa gezisine çıkan padişah, başkentlerin meydanlarında heykeller görmüş, pek hoşuna gitmiş.
Döner dönmez kendi heykelini yaptırmış.
Yaptırmasına yaptırmış ama gel gör ki kendi başkentinde bir meydana yerleştirememiş.
Böylece, atlı, kocaman bir heykelin gezi günlüğü de açılmış olmuş!
Atlı heykelin saraylı, köşklü gezi günlüğü
Kocaman atlı heykel, bronz döküm, elbet dış mekân için yapılmış.
‘Halk heykele ne der, nasıl tepki verir?’ kaygısı, almış heykeli, kapalı bir alana, Beylerbeyi Sarayı Havuzlu Salon’a koydurmuş.
Abdülaziz tahtan inmiş, heykel Topkapı Sarayı’na taşınmış.
Oğlu Abdülmecid Efendi halife olmuş. O da almış babasının heykelini, Bağlarbaşı’ndaki resim atölyesi olarak kullandığı köşküne getirmiş. Halife’nin ressamlığı ve atölyesinde ürettiği müthiş resimler ayrı bir konu…
Atlı heykel, Cumhuriyetin ilanının ardından tekrar Topkapı Sarayı’na gelmiş.
Sonra…
“Yok!” denmiş sanırım.
“Gelin ilk yerine koyalım!” diye konuşulmuş olsa gerek, şimdilerde ilk konulduğu yerde, yine Havuzlu Salon’da…
Tarihin ilk açık hava heykel atölyesi bu topraklarda
Oysa…
Açıkta bir yere heykel dikilmesinden çekinilen bu topraklarda, tarihin ilk açık hava heykel atölyesi kurulmuş. MÖ 1375-1335’lerde. Hitit İmparatoru Şuppillulima döneminde…
O günden beri açık alanda bulunan ve ağırlıkları 1 ile 10 ton arasındaki 500’den fazla heykel çalışması da günümüze dek gelmiş.
Şimdi müze, Yesemek Açık Hava Müzesi ve Heykel Atölyesi.
Cumhuriyet döneminde böyle bir emanete sahip olmanın gururuyla UNESCO’ya başvurmuş, bu değerimizi geçici listeye aldırmışız…
Yani bu topraklarda, bunca heykel, 3000 yıldır açıkta!
Türkler
Türklerin Anadolu’ya gelmeden, İslamiyet öncesi dönemde ‘balbal’ denilen figür taşları ve Orhun Anıtları gibi eserleri biliniyor.
İslamiyet sonrasında da örnekler var. Selçukluların, farklı mimari yapılarda yaptıkları insan ve heykel figürleri gibi…
Osmanlılarda heykelin put yapma aracı olarak görülmesi plastik sanatlara bir es verdirmiş.
Derken Fatih Sultan Mehmet, dahi bir sultan tarih sahnesinde yerini almış. Beş dil bilen, bilime önem veren. İstanbul’u almış. İstanbul’dan kaçanların da katkısıyla Rönesansın başladığı İtalya’dan sanatçılar davet etmiş başkentine. Tablolarını, para üzerine kabartmalarını yaptırmış.
2. Mahmut… Batılı kıyafetler giyinip bir tablosunu yaptırmış. Biraz daha ileri gitmiş, bence devrim gibi bir hareket yapmış, bu tablosunu devlet dairelerine astırmış.
Yasaklar var falan ama örneğin şehzadelerin günlerce süren sünnet düğünlerinin renkli resimli kitapları basılmış. Bir tanesi kütüphanemdedir, Surname, ‘Kaynaklar’da yazdım. Meraklısına not, Orhan Pamuk’un kitabında (Benim adım kırmızı) sayfa sayfa anlatılır.
Halife Abdülmecid Efendi ise atölyesi olan, müthiş resimler yapan, söz etmiştik, sanatçıların yanlarında olan bir kişi.
Sözün özü devir itibariyle plastik sanatlara yasak getiren Osmanlı, başta padişahlar, hatta halife olmak üzere yasakları rafa kaldırmış aslında…
Sultan Abdülaziz
Sözü bir kez daha atlı heykele ve Sultan Abdülaziz’e getirelim…
Mısır, Fransa, İngiltere ve Avusturya’ya gitti. 1867’de Osman Hamdi Bey gibi Osmanlı sanatçılarının da katıldığı ‘Paris Uluslararası Sergisi’nin açılışına katıldı.
Pierre Desire Guillemet, Stanislavs von Chelebovski ve İvan Kostantinoviç Aivazovsky’i İstanbul'a davet etti, resimler yaptırdı.
Gustave Garnier’e mermer yaptığı büstünü yaptırdı, çok beğendi, bir de bronz dökümünü yaptırdı.
C. F. Fuller Sultan Abdülaziz’i at üzerinde tasarladı, döküm ustası Miller Münih’te döktü (1872). Bu arada onlarca hayvan heykelleri yaptırıp, getirttiğini de hatırlatayım…
Atlı heykel, bir ilkti ve kocamandı! Yaptıran da sultandı. Yaptırmıştı ama Avrupa’da gördüğü gibi meydana nasıl koyabilirdi ki?
Kapalı bir yere koydu!
Heykelin macerası aslında henüz başlıyordu!
Ankara’daki ‘Su Perileri’ için ‘Az çekmedi bu periler!’ demiştim. Sultan’ın heykeli de az çekmeyecekti. Periler gibi, bildiğin bir gezi günlüğü çıkmıştı! Gezi günlüğü yazının açılışında…
İlk heykelden on yıl kadar sonra (1883) resim, heykel (oymacılık), mimarlık ve gravür eğitiminin verileceği Sanayi-i Nefise-i Şahane Mektebi kuruldu. İstanbul’a Abide-i Hürriyet Anıtı (1911) ve Konya’ya Ziraat Anıtı (1916) dikildi…
Dikilemeyen ve dikilen ilk heykellere dair
İmparatorluk boyunca yapılmış ilk ve son sultan heykeli, açık alana dikilememişti.
Aynı kent, yarım asır kadar sonra…
Cumhuriyet’in kurucusu ve ilk cumhurbaşkanının ilk heykeli dikildi (1926).
Hem de Topkapı Sarayı’nın hemen yanına, belki de Sultan’ın dikmek istediği yere, Sarayburnu’na.
Heykel, Avusturya’dan gelen ve Atatürk’ü çiftlikte traktör sürerken bulan Heinrich Krippel imzalı.
Heykelin açılışı, zamanında padişahın tepkisinden korktuğu İstanbul halkının coşkulu katılımıyla yapılmıştı…
Ankara’da heykel atölyeleri var
Tarihin ilk heykel atölyesine mekân olmuş bu topraklarda şimdi pek çok heykel atölyesi var.
Günümüz Ankara’sı, önemli heykeltıraşların atölyelerinin olduğu bir kent.
Atölyelerinde ürettikleriyle Burhan Alkar, Metin Yurdanur, Sait Rüstem, Aslan Başpınar, Alper Çınar, Filinta Önal, Murat Daşkın, Azimet Karaman ve Remzi Savaş, Ankara, Türkiye hatta dünyayı heykelleriyle süsleyenler olarak, ilk aklıma gelenler.
Harika heykeller üretiyor, heykele Ankara damgası vuruyorlar.
Andığım sanatçılardan birinin atölyesinde bugünlerde dev bir heykel var.
Dev bir Atatürk heykeli.
Dev Atatürk heykeli
Anlatmayayım!
İşte kısa videosu:
https://www.youtube.com/shorts/Mk_MqJimIbc
Alper Çınar
Alper Çınar, sanatçı.
Hacettepeli, sanatın usta isimlerinden eğitimli…
Dev Atatürk heykelinin heykeltıraşı.
Atölyesi Etimesgut’ta. Heykel, Çınar’ın 5 heykeltıraşla çalıştığı bu atölyede üretilmiş.
Heykel tam 8 metre.
İnanılmaz!
Çınar’ın büyük emeği, iki yüzün üzerinde (yanlış okumadınız sayıyla 200’ün üzerinde) dev heykelinin bulunduğu ‘Türk Tarih Müzesi’, Türkiye’de tek. Yazıda atlı heykel geçiyor, Müze’de atlı heykellerin de olduğunu notlarımıza ekleyelim.
Kıbrıs’a da benzerini yaptı. O da eşsiz. Başkent Lefkoşa’da.
İki farklı coğrafyada, iki Türk başkentindeki bu müzeleri gezenler, zengin Türk tarihini görsel bir şölenle tanıma fırsatı yakalıyor. Bence müthiş ihtiyaç var, bu da ayrı bir konu…
Düşününce…
Tarihin ilk heykel atölyesine ve o günden beri onca heykele sahip olan topraklarda, Cumhuriyetin ilk yıllarına dek heykeller yurtdışında yapılmış, kim bilir ne güçlüklerle getirilmiş.
Çınar’ın atölyesi Etimesgut’ta demiştik. Adını andığım heykeltıraşlarımızın atölyelerinin çoğu OSTİM’de, biri Gölbaşı’nda. Anamadıklarım, benim cahilliğime versin, beni affetsinler.
Atölyelerinin her biri, Ankara’nın yurt içi ve yurt dışına eser üreten zenginliğinin göz alıcı parçaları olarak dikkat çekici.
Kaynaklar
* ‘Alper Çınar ve Atlı Heykeller’, Necati Yalçın, sonsoz.com.tr/makale/19106462/necati-yalcin/alper-cinar-ve-atli-heykeller
* ‘Az çekmedi bu periler’, Necati Yalçın, hurriyet.com.tr/yazarlar/necati-yalcin/az-cekmedi-bu-periler-40379179
* ‘Bu heykelin başına gelmeyen kalmadı’, Soner Yalçın, odatv.com/yazarlar/soner-yalcin/bu-heykelin-basina-gelmeyen-kalmadi-15095
* ‘Cumhuriyet’in ilk yıllarında eski başkentte yeni rejimin ilk sembolü: Sarayburnu Atatürk Heykeli’, Umut Dere, dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1478447
* ‘Heykelini yaptıran ilk ve tek Osmanlı padişahı Sultan Abdulaziz’, Taner Aşık, sanattarihiplatformu.com/heykelini-yaptiran-ilk-ve-tek-osmanli-padisahi-sultan-abdulaziz717.html
* ‘Yesemek Açık Hava Müzesi ve Heykel Atölyesi’, gaziantep.bel.tr/tr/tarihi-ve-kulturel-eserler/yesemek-acik-hava-muzesi-ve-heykel-atolyesi
* 1582 Surname-i Hümayun / Düğün Kitabı, Nurhan Atasoy.