İKTİDARIN YENİ DÖVİZ STRATEJİSİ

Son uygulama ve kararlardan sonra görünen o ki iktidar yeni bir ekonomi politikası, faiz ve döviz stratejisi uygulamaya başlamıştır. Bu yeni strateji düşük faiz ve yüksek kur rejimi uygulayarak üretim ve ihracatı arttırmak üzerine inşa edilmiş görünmektedir.

Son uygulama ve kararlardan sonra görünen o ki iktidar yeni bir ekonomi politikası, faiz ve döviz stratejisi uygulamaya başlamıştır. Bu yeni strateji düşük faiz ve yüksek kur rejimi uygulayarak üretim ve ihracatı arttırmak üzerine inşa edilmiş görünmektedir.

Ekonomi yönetiminin hesabı şöyle; faizler düşük tutulup kurlar yükselince yatırım yapmak, üretmek ve ihraç etmek son derecede cazip bir hale gelecek, bu sayede ihracat artacak, ithalat azalacak, sonuçta ülkeye daha fazla döviz girecek daha fazla döviz kurları kontrol etmeyi ve enflasyonu düşürmeyi mümkün kılacak…

Bu hesap tutar mı?

Genellikle böyle kriz ortamlarında bazı cin fikirliler ortaya çıkar, bunlar mucize yaratacak zihni sinir kurtuluş projeleri üretir ve genellikle de bu kolay yollar yöneticilere cazip gelir, bu politikalar uygulamaya konur sonuç ise hep hezimet olur.

Bakınız; ekonomide kolay ve zahmetsiz çözüm yolu yoktur, ekonomik sorunları çözmek için daima rasyonel aklı ve bilimsel yöntemi kullanmak genellikle de ciddi fedakârlıklara katlanmak gerekir.

Bu hesabın içinde bir gerçek var, bu gerçek de üretim yapmak, tükettiğinden fazlasını üreterek bu fazlayı ihraç etmek, kazanılan dövizi kullanarak borçları ve kurları kontrol etmek gerekir. Bir toplumun zenginlik, güç ve refahı ancak bu yolla artabilir.

Bu noktada önümüze üretim gerçeği çıkıyor…

Hesabın hatası ise şurada; üretim sadece kurlar arasındaki dengeye bağlı değildir! Hatta kurlar üretim meselesinde tabiri caizse zurnanın son deliğidir.

Üretim yapabilmenin ön koşulu ya da gerek şartı üretmeyi bilmektir.

Üretmeyi bilen nitelikli insanlarınız ve bu insanları istihdam eden kurumlarınız yoksa kur mur hikâyedir, üretmeniz hiç bir şekilde mümkün olmaz.

Buradaki nitelikli insan tanımından kastım, yüksek katma değerli, küresel rekabet koşullarında talep görecek teknoloji ve tasarım içeren mal ve hizmet üretimi yapabilecek, üretim bilgisine sahip iş gücüdür.

Bir toplum eğer bu niteliklere haiz iş gücünü yaratamamışsa ve bazı şanslı toplumlarda olduğu gibi üretilmesi kolay ve para eden petrol, doğal gaz vb. doğal kaynaklara sahip değilse kolay kolay dış ticaret fazlası verip döviz kazanamaz.

Nitelikli insan gücü yaratabilmenin tek yolu da hiç şüphesiz ki eğitimdir, nitelikli bir bilim, sanat ve spor eğitimi olmadan nitelikli iş gücü yaratmak asla mümkün değildir.

Sonuç olarak; Türkiye’nin küresel ölçekte talep görecek, döviz kazandıracak üretim yapabilmesinin önündeki en büyük engel üretim bilgisi ve nitelikli iş gücü eksikliğidir.

Bu durumu küresel ölçekte talep gören tek bir marka yaratamamış, tek bir vazgeçilmez ürünü piyasaya sürememiş olmamız da ispatlamaktadır.

Üretim yapabilmenin ikinci koşulu ise üretim yapmaya uygun bir toplumsal iklimin var olmasıdır.

Sizin üretmeyi bilen nitelikli insanlarınız olsa da eğer toplumsal ikliminiz uygun değilse orada üretim yapamazsınız, üretim yapamadığınız gibi o nitelikli insanların göç edip, başka ülkelere gitmesini dahi engelleyemezsiniz.

Toplumsal iklimden kastım elbette siyasi, ekonomik, hukuki yapı ve toplumun sosyopsikolojik ya da sosyokültürel ortamıdır.

Üreticiler ürettikleri zaman haklarının hukuklarının korunacağından, kazandıkları paranın vergiler vs. çıktıktan sonra yeterli bir oranda kendilerine kalacağından emin değillerse üretmeyi bilseler dahi üretmezler.

Her üretim bir miktar risk içerir özellikle yeni keşif ya da icatlar çok yüksek oranda risk içerir ekonomik ve hukuki yapı bu riskleri absorbe edecek bir özellik taşımıyorsa insanlar orada üretim yapmak istemezler.

Diğer yandan doğru düzgün işleyen bir hukuk sistemi yoksa hukuk üreticileri devlet dâhil tehdit odaklarından korumuyorsa, rüşvet ve yolsuzluk ekonomik yapıyı kaplamışsa ciddi üreticiler orada üretim yapmak istemez.

Ayrıca istikrarlı ve öngörülebilir bir siyasi sistem üretim yapmanın olmazsa olmazıdır. Üretim faaliyetleri kısa dönemli değildir bu yüzden orta uzun döneme yayılan öngörülebilir bir düzen gerekir, böyle bir düzenin olmadığı siyasi ortamlarda da üretim olmaz.

Kısacası iktidar hayal peşinde koşmayı bırakmalı kısa vadede üretim yapmayı kolaylaştıracak toplumsal iklimi, orta ve uzun vadede ise yeterli miktarda nitelikli insan gücünü oluşturmayı mümkün kılacak politikalar uygulamalıdır.

Demedi demeyin; gerisi avare kasnak işlerdir…