Sistemi oluşturan temel girdiler olan;
- Atmosfer bileşimindeki gazların oranı,
- Okyanuslar,
- Okyanuslardaki akıntılar,
- Kutup bölgelerindeki ve yüksek yerlerdeki buzullar,
- Ormanlar,
- Çöller,
- Yanardağlar,
- İnsan etkinlikleri
gibi birçok değişken bulmacanın çözümünü zorlaştırıyor.
Sonuncusu dışında, bu bileşenlerin doğal dinamiklere bağlı olarak milyonlarca yıl içindeki değişim ve dönüşümü yer küredeki iklimi değiştiriyor.
Bilimsel incelemelere dayalı çeşitli bulgular, dünyanın 250 milyon yılda bir köklü iklim değişikliği yaşadığını gösteriyor. Bunun nedenleri tam olarak bilinmese de konu hakkında çeşitli kuramlar ve açıklamalar bulunuyor.
Bilim insanları, 50 milyon yıl önce başlayan son soğuma döneminde bulunmamıza karşın, dünyanın günümüzde küresel ısınma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Son yüz yıl içinde yapılan gözlemlerden elde edilen sonuçlar, iklim sisteminin bileşenlerinde bir şeylerin istenmeyen biçimde geliştiğini gösteriyor.
Dünyanın çeşitli bölgelerindeki buzullar küçülüyor, bazıları yok oluyor, yerküre üzerindeki tatlı su rezervinin yaklaşık yüzde 70’inin donmuş olarak bulunduğu Antarktika’da ve Kuzey Buz Denizi’nde buz kütleleri eriyor, okyanuslara karışıyor.
Yaklaşık 150 yıldır çeşitli yörelerde tutulan sıcaklık kayıtlarında, dünyadaki ortalama sıcaklığın yaklaşık 1,2 °C arttığı ve bu artışın büyük bölümünün son elli yılda ortaya çıktığı görülüyor. Dünyanın farklı bölgelerinde yapılan ölçüm sonuçlarından, yirminci yüzyıl içinde denizlerin 20-25 cm.’den çok yükseldiği ve her yıl ortalama 2 mm. yükselmekte olduğu anlaşılıyor.
Ölçülen bu değerler, dünyada KÜRESEL ISINMA adı verilen bir olgu yaşandığını, ancak bu gelişmenin yerküredeki milyonlarca yıla yayılan doğal iklim çevrimiyle ilgisi bulunmadığını gösteriyor.
Bilim insanlarına göre, içinde bulunduğumuz dönemde uzun zamana yayılarak yavaş yavaş soğuması beklenirken yer küre, tam tersine çok kısa sürede ısınıyor ve bu durum insan etkinliklerine bağlı olarak gerçekleşiyor.
Değişimden endişelenenler, dünya sıcaklığının şimdilik bu düzeyde artmasını ve denizlerin milimetrik yükselmelerini doğanın insanlığa ciddi uyarıları olarak algılıyor.
Bunlar, günlük yaşama etkisi yönünden önemsenmeyebilir ama dünyadaki ekolojik dengenin ve alışılmış iklim özelliklerinin korunması için değişimin önüne geçilmesine yönelik olarak dünya genelinde önlemler alınmasını gerektiriyor.
***
Sürekli yapılan ölçümler, sanayi devriminden beri dünyada kullanımı gittikçe artan fosil yakıtların (kömür, petrol ve doğalgaz) yanmasıyla ortaya çıkan ve sera gazları denilen karbondioksit, nitröz oksit, metan, ozon gibi atıkların atmosferdeki oranının hızla arttığını gösteriyor.
20. yüzyıldaki, toplam dokuz yıl süren iki dünya savaşında ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yıllarca süren savaşlarda ateşlenen silahlarla üretilen sera gazlarının da bu artışta mutlaka payı vardır.
Atmosferin doğal bileşimi içindeki varlıklarıyla güneşten gelen zararlı ışınların süzülmesini ve aşırı ısı kaybının önlenmesini destekleyerek dünyanın yaşanabilir bir gezegen olmasını sağlayan bu atıkların olağandışı artışı, yerküre çevresindeki atmosferik kalkanın daha da güçlenmesine ve tüm yerkürenin dev bir seraya dönüşmesine yol açıyor.
Sera etkisiyle oluşan küresel ısınmayla artan dünyanın ortalama sıcaklığı şimdilik küçük gibi görünse de buzulları eritmeye yetiyor.
Ne yazık ki, yaşanmakta olan süreç bununla sınırlı değil.
Ürküten öngörülere göre,
- Tümüyle eriyen kutup buzulları bütünüyle okyanuslara karışıp ısısını düşürünce; dünyadaki iklim sisteminin önemli bileşenlerinden sıcak ve soğuk akıntılar nitelik ve yön değiştirecek.
- Isısı düşen okyanuslardaki buharlaşma azalınca, buna dayalı olan kıtalardaki yağış rejimi sürmeyecek.
- Yağışsız kalan ormanlar kuruyacak, geniş tarımsal alanlar çölleşecek, hayvancılık yapılamayacak.
- Pek çok ülkede iktisadi ve toplumsal yaşam alt üst olacak.
- Dünyanın birçok bölgesinde, açlık, yoksulluk, salgın hastalıklar, işgalcilere karşı kendini korumak ve su kaynaklarına erişmek için çıkan savaşlar, ırk ayrımı, sınıfsal farklılıklar insanlığın yakın tarihlerde hiç yaşamadığı boyutlara varacak.
- Dünyada yaşanabilir alanların küçülmesi kitlesel göçlere yol açarken, göç alan yerler de nüfus yoğunluğu nedeniyle yaşanamaz duruma gelecek.
***
Bütün bunlar ve çok daha fazlası, dünyanın gündemine yeni gelen konular değildir. Çevre sorunlarıyla ilgili olarak, 42 yıl önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla oluşturulan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nca birçoğu ele alınmış; yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” adlı kitapla varılan sonuçlar dünya ile paylaşılmıştır.
O tarihten bu yana aynı konu başlığıyla birçok uluslararası toplantı yapılmış; yaşanmakta olan çevre sorunları için bir yığın çözüm önerisi ortaya konmuştur. Ancak bu iyi niyetli önerilerin hiçbirisi uygulanmamış, değişen tek şey sorunların çeşitlenerek artışı olmuştur. Çünkü, öneri sahipleri ne ortaya koydukları çözümleri uygulatabilecek güce sahiptir ne de dünyadaki egemen kapitalist sistemi sorunların asıl sorumlusu olarak görmektedir.
Bu tür toplantılarla ortaya konan çözüm önerilerinden hiçbirisi;
- Sürekli büyümeyi,
- Daha çok kâr için, nasıl olursa olsun daha çok üretimi, daha çok tüketimi,
- Her türlü kısıtlamadan ve yasal yükümlülükten uzak bireysel girişimi,
- Bireyin; emeği, sermayeyi, doğal kaynakları istediği üretim alanında, istediği gibi kullanabilmesini
Temel ilke olarak kabul eden kapitalizmden vazgeçmeye yönelik değildir.
Çok boyutlu çevre sorunlarının başında gelen, atmosferdeki sera gazlarının artışıyla oluşan küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği de işte bu temel üzerinde yükselmektedir.
Kapitalist sistemin, temel ilkeleriyle varlığını ve dünyadaki egemenliğini sürdürebilmesi, biçimlendirdiği toplumlarda sürekli artan enerji gereksiniminin kesintisiz karşılanmasını gerektiriyor. Bu da geçen yüz yılda kullanımı yaygınlaşan fosil yakıtların tüketimini durmaksızın artırıyor.
ŞİMDİ DÜŞÜNELİM BAKALIM;
Yıllardır yapılan toplantılar sonucunda ortaya konulan çözüm önerileri arasında başta gelen;
- Fosil yakıtla çalışan enerji santrallerinin, benzin ve dizelle çalışan oto araçlarının azaltılması,
- Atık olarak sera gazı açığa çıkaran fabrikaların özel filtreler kullanması,
- Yenilenebilir enerji üretiminin artması,
- Yeşil alanların arttırılması
Kapitalizmden vazgeçmeden başarılabilir mi?
Ya da bireylere yönelik;
- Ağaç dikin,
- Enerjiden tasarruf edin,
- Elektrikli aletleri düğmesinden kapatın,
- Alışverişinizi olduğunuz yerde yapın,
- Daha az ve kısa mesafelere seyahat edin,
- Güneş enerjisi kullanın,
- Sprey deodorant kullanmayın
Çağrılarıyla, insanlığın geleceği kurtarılabilir mi?