İKİ BALETİN YAŞAMI

Yıllar önce yolda karşılaştığım arkadaşım Kemal, küçük kardeşi Erol’un konservatuar bale sınavına girdiğini ve sınavı kazandığını...

Yıllar önce yolda karşılaştığım arkadaşım Kemal, küçük kardeşi Erol’un konservatuar bale sınavına girdiğini ve sınavı kazandığını söyledi. Ben de o yıllarda konservatuar Şan-Opera bölümü ikinci sınıfa geçmiştim.

Erol’a;

  • Ne güzel bir haber, nereden esti Erol’un bale sınavına girme hikayesi?dedim.

    -İlkokul öğretmeni sınıftan üç öğrencisini alıp konservatuara giderek bale sınava kayıt ettirmiş. Sınav sonuçları açıklandığında, Erol sınavı kazanmış diğer iki arkadaşı kazanamamışlar. Bu yeteneğini keşfeden ilkokul öğretmeni olmuş. Yalnız babam bu olayı pek içine sindiremedi. Bakalım sonuç ne olacak? Ben babamla birkaç kere konuştum ama Erol’un bale okumasını istemiyor gibi. Babamın okula göndermemesinin sebebi de çok komik. Neymiş efendim; oğlunun okulda bale derslerinde giymesi için külotlu çorap ve tayt istemeleri olmuş.Babam erkek adam külotlu çorapmı giyer mi deyip tüm yolları kapattı. Anlayacağın, Erol’un sanat hayatı bir külotlu çorap yüzünden başlamadan bitmiş oldu.

    ”Meftune Ağababaoğlu’*nun bir baletin öyküsünü okurken beni bu öykü alıp nerelere götürdü.

    Geçmiş yıllarda birebir yaşadığım bu olayın karşısında yıllar yıllar önce bir başka şehirde bakın bir başka baletin hayat hikayesi nasıl gelişmiş.

    Sivas Madımak Oteli’nde yakılan halk ozanı Nesimi Çimen ve balet oğlu Mazlum Çimen’in hayatı, Mazlum Çimenle yapılan röportajla örnek bir yaşam öyküsüne dönüşmüş.

    Abidin Dino: “Biz kendimizi ilerici aydın zannederdik, bir kalaycının oğlu bale yapıyor. Bu bir devrim…”

    Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal etkinlikleri sırasında Madımak Oteli’nin yakılması sonucu 33 aydın, yazar ve ozan yanarak ölmüştü. Ölenlerden biri de halk ozanı, üç telli curanın büyük üstadı Aşık Nesimi Çimen’di. Kalaycı Nesimi’nin Kayseri İncemağara köyünden Türkiye’nin önde gelen yazar ve çizerleri ile dolup taşan İstanbul’daki gecekondusunu, oradan Paris’te Abidin Dino’nun evine uzanan müthiş yaşamını; balet oğlu Mazlum’a Paris’ten bale çorabı getirmesini ve daha birçok benzersiz anıyı ve Dilber Anayı Mazlum Çimen anlatıyor:

  • Babanız balet olmanızı nasıl karşıladı?

    Babama (Nesimi Çimen) balet olacağımı söylediğim zaman “Nedir lan o?” diye sordu. Anlattım, dans falan diye; “Nerede mutluysan orada yaşa” dedi.

  • Sonra size Paris’ten bale çorabı taşımış…

    Babam Paris’te yine Abidin Baba’larda kalıyor. Türkiye’ye dönüş uçağı öğleden sonra ama erkenden kalkıyor. Abidin Baba ve eşi Güzin Abla “Niye erken kalktın?” diye sorunca; “Benim gidip oğluma çorap almam lazım” diyor. Abidin Baba, “Altta market var oradan alırız” deyince babam, “Yok, benim bale çorabı almam lazım” diyor. Şaşırıyorlar, “Kime alıyorsun bale çorabını?” diye soruyorlar. Babam, “Bizim oğlan bale yapıyor da” diyor. Abidin Dino, “Biz kendimizi ilerici aydın zannederdik, bir kalaycının oğlu bale yapıyor. Bu bir devrim” diye bağırıyor. 6 yıl boyunca Abidin Baba bana Fransa’dan her yıl iki tane bale çorabı gönderdi. Herkesin ressam olarak taptığı adam bana yılda iki kere bale çorabı göndermeyi ihmal etmiyordu. Onun gönderdiği çoraplarla bale yaptım yıllarca.

  • Babanız sizi bale yaparken seyretti mi?

    Hiç izlemedi ama hep “Benim oğlum balet ya” diyormuş. Ama annem bir kere Mavi Tuna balesinde izledi. Annemin koltuk numarasının yanında Nejat Eczacıbaşı oturuyordu. Annem başörtülü, yazmalı Dersimli bir kadın. Nejat Bey’i tanımıyor, ona “Meraba gardeş nasılsın” dedi. Nejat Bey, “Buyrun efendim” diye annemi oturttu. Bana da “Hiç merak etmeyin ben yanındayım” dedi, ben kulise döndüm. Oyun bitti, annemi almaya gideceğim, bir baktım Nejat Bey annemi getiriyor kulise. Nejat Bey tam gidecek, annem, “Senin durum ne, çoluk çocuk var mı, sana bakan var mı?” diye sordu. “Anne Nejat Eczacıbaşı o, holding sahibi, sayısız çalışanı var” dedim yavaşça. “Her şeyi olabilir oğlum, ben bir, nasılsın diyeni var mı onu merak ettim” dedi. Aradan zaman geçti, Şakir Eczacıbaşı ile karşılaştım, “Senin annen Dilber mi? Ya o kadın yüzünden biz sürekli fırça yiyoruz abimden (Nejat Eczacıbaşı), çıkarsız bir şekilde ilk defa halimi hatırımı soran Dilber Hanım oldu” diye.

  • Baleyi seyrettikten sonra annenizin tepkisi ne oldu?

    Ertesi günden itibaren sabah kahvaltılarıma bal, börek, yumurta ne varsa kattı. “O kadar kızı havaya kaldırıyor indiriyorsun, güçlü olman lazım” diye… (Meftune Ağababaoğlu)*

    İki insan öyküsü, Mazlum Çimen bale sanatında sahnede, Erol diyaliz merkezinde.

    Mazlum Çimen izleyicilerine bale sanatını icra ederken, arkadaşımın kardeşi Erol da başka bir sanatın içinde, yaşama tutunmak isteyenleri yaşama sanatını Bursa’da bir diyaliz merkezinde hastalarına şifa dağıtarak sağlıyor.