İhtilalin yıl dönümü

12 Eylül, darbenin yapıldığı günün yıl dönümü. Yıl 1980, ülke sağ-sol ikiye bölünmüş durumda, her gün bir olay. İnsanlar son derece rahatsız, yola bomba asılıyor saatlerce trafik kapanıyor, üniversite gençliği birbirine düşman edilmiş. Sağ görüşlü, sol görüşlü, iki taraftan da her gün ölenler oluyor. Semtlerde yollar ayrılmış, bir ta rafta solcular diğer tarafta sağcılar. Kimse birbirinin alanına giremiyor, olay çok vahim bir noktaya varıyor. Yaklaşık 5000 üniversite genci katlediliyor. Bu, halkta çok büyük gerginlik, huzursuzluk yaratıyor, iktidardaki koalisyonunun gücü olayları durdurmaya yetmiyordu. Halk, bir kurtarıcı ararken Kenan Evren ve kuvvet komutanları, yönetime el koyup iktidardaki parti ve muhalefetteki parti başkanlarını aileleri ile zincir bozana gönderiyor. Orada güvencedeler, diyor. Halk biraz nefes aldığı için olayı sevinçle kutluyor, ölümler bir anda bitiyor, insanlar ma hallerinde. İstedikleri gibi her sokakta rahatça dolaşabiliyor. Şimdi, ülkenin yönetimi konusu ekonomi, siyasi, uluslararası ilişkiler, ara verme den devam etmesi gerekiyordu. Milli Komite, ülkenin ekonomisini Turgut Özal'a, idari kısımı Zeyyat Baykara'ya verdi. Ülke yönetiminde bütün sorumluluk onlara bırakıldı.

Milli Komite, 5000 üniversiteli genci katledenlerin yakalanması, hak ettikleri cezaları alması için çok hummalı bir çalışma başlattı ve suçlular yakalanıp mahkemeye çıkartılarak hapse atıldılar. Bu arada bir hatıramı anlatmak, konuyu daha anlamamıza yardım edeceğini düşünüyorum. Ben serbest çalışıyordum, basın prodüktörlüğü yapıyordum. Gazetelerdeki reklamların hazırlanması için grafik sanatçısı çalıştırıyordum. Ben, işe aldığım herkesin nüfus cüzdanı alırdım, işe başlayan grafikler Savaş Şirik'ti. Uzun süre çalıştı, çok iyi bir sanatçı idi. Buluşları, yaptıkları eserlerle para kazanmamıza katkısı olmuştu. Savaş'tan memnundum. Bir gün, Savaş Adana'dan ailesinden telefon geldi. Gitmem gerekiyor, dedi, ayrıldı. Aradan bir süre geçti, ihtimalden sonra bir gün telefonum çaldı. Sıkıyönetim mahkemesinden aradılar. Etlik kavşağındaki askeri bir yere gitmem istendi, ben söyledikleri saatte gittim. Hüviyetimi tespit edip bir askerle mahkemeye götürdüler. Ben tanık olarak oradaydım. Sıra bana gelince mahkeme başkanı, bunlardan tanıdığınız var mı, diye sordu. Ben de, var, dedim, Savaş Şirik, dedim. Başkan baktı, burada böyle birisi yok, deyince ben de Savaş ayağa kalk, dedim. Çok yavaş ve büyük bir utanç içinde ayağa kalkınca ismin başka olduğunu, bana yanlış nüfus cüzdanı vermiş olduğunu anladım. Erkek Teknik Okulu'nda bir cinayete karışmakla suçlanıyordu. Ben aileyi de tanıdığımı, yapabileceğini sanmadığımı söyleyerek ayrıldım.

Milli Komite ile Atatürk'ün 100'üncü yıl kutlamalarında yakın ilişkim oldu. 2334 sayılı kanunu ben yazdım, verdim. Üzerinde çalışıp birkaç maddeyi çıkarttılar, birkaç ilave yapılıp kanunu çıkarttılar. Resmi Gazete'de yayımlanan kamun yürürlüğe girdi. Kanun, Atatürk'ün 100'üncü yıl döneminde, kurumların yapacakları işleri kapsıyordu. Bugün, bilip bilmeden Milli Komite aleyhine konuşanlar, devletin Zeyyat Baykara'ya ve Turgut Özal tarafından yönetildiğini bilmiyorlar ve bence haksız eleştirilerde bulunuyorlar. Hiçbir kimse hırsızlık yaptılar, birilerine torpil yaptılar, dediğini duymadım. Yapılması gereken her şeyi emirle yaptılar, şeffaf çalıştılar ve günü gelince ülkeyi seçime sokup, demokratik rejime dönüştürülerek kazananlara memleketi teslim ettiler. İsteseler Sisi gibi devleti ölünceye kadar yönetebilir, kimseye görev vermezlerdi, gücü ellerinde tutardı.

Narin öldü. Allah rahmet eylesin. Masum yavru nurlar içinde uyusun. Konuyu uzatmadan cinayetin çözülmesi ve katilin cezasının verilmesi kamu oyunu rahatlatacaktır.