HÜZNÜMÜN BAŞKENTİ ANKARAM

İnsan ömrünün süresi belli değil. Ama “Yaklaşık bir hesapla ben ömrümün yarısına yaklaştığımı hissediyorum” dedi, Murat...

İnsan ömrünün süresi belli değil. Ama “Yaklaşık bir hesapla ben ömrümün yarısına yaklaştığımı hissediyorum” dedi, Murat Amca.

Dün Murat amcamın iş yerine gittim, bir sordum bin dert işittim kendisinden.

Başladı anlatmaya:

“Tuttuğum günlüğüme yaşadığım şehirle ilgili çok şeyler yazıyorum, anlatıyorum ama hangi şehirde olduğumdan bahsetmiyorum. Halbuki ben yaşadığım şehrime aşığım.”

-Niye aşıksın Murat Amca? Senin sevgin bir aşka dönüşmüş gibi.

-Ankara benim için önemli aynı zamanda özel bir başkenttir. Bu şehrin konukları Frigyalılar, Hititler, Lidyalılar, Galatlar olmuştur. Ağırlığı olan ve önemli bir şehirdir. Her gün sokak ve caddelerini arşınladığım şehrimin bir zamanlar mahallelerini gezerdim. Ama artık yaşam alanları daraldı. İş yerim ve evimin bulunduğu semt arasında mekik dokuyorum.

  • Mahallelerini, semtlerini, sokaklarını yaşayamadıktan, gezemedikten sonra, nerede kaldı Ankara hayranlığım, Ankara sevdam? Benim başkentim çok büyüdü, sevgili Anakaram… Ah Ankaram… Sana artık ulaşamıyorum.

    -Otobüs duraklarında bilmediğim birçok semt isimleri taşıyan levhalar var. İsimlere bakınca yabancı bir şehirden gelmişim hissine kapılıyorum.

    “Ankara, Ankara seni görmek ister her bahtı kara” sözleri gerçeğe döndü, bahtımız gerçekten karaya döndü. Seni görenler yatılı misafirlikten çıkıp senin semtlerinde ev sahibi oldu. Uzaktan bakıldığında, ucun bucağın görünmez oldu.

    -Yahu Murat Amca bir soluklan bak çayın soğudu, vallahi insan sevgilisinden ayrılsa böyle acı çekmez, ne acılar yaşıyormuşsun sen.“ diye sözünü kesip, daldığı derin melankolinin, aşkın, hasretin etkisinden biraz sıyrılmasını sağlamak istedim. Ama Murat Amca sadece Ankara’yı duyuyor, Ankara’yı hissediyordu ve devam etti:

    -Ne diyordum? Uzaktan bakıldığında Mamak’tan Keçiören’den Çankaya’dan, Etlik ’ten Ankara Kalemiz görünürdü; şimdi Ankara Kalesi yerine kuleler görüyoruz, çok üzülüyorum çok”.

    Murat Amca, beni unutmuş kendi kendine Ankara ile sanki sohbet ediyor, dertleşiyor, hatta sitem ediyordu; ihanete uğramış bir aşık gibiydi. Sanki karşısında ben yokum kayıt makinesiyle dertleşiyordu. Bana da Murat Amca’nın acılarını, bir şehre aşkını dinlemek kalmıştı, sözünü kesmeden olay nereye gidecek diye dinlemeye devam ettim.

    “Anakaram” diyordu, “Teknoloji, çarpık yapılaşma ve şehirleşme seni de bozdu be Anakaram. Senin şehrinde doğdum, sana doğdum”.

    -Havuzları, denizleri tanımadan, derelerinde akan tertemiz sularında yüzmeyi öğrendim. Annelerimiz o güzelim derelerinden akan sularda varsa halılarını, kilimlerini yıkardı.Çocuklar oynardı. Bir zaman sonra ne yaptılar peki? Derelerinin üstünü beton duvarlarla örttüler, şehri kokuşmuşluğa, karanlığa mahkûm ettiler. Derelerini kirletip o kirlerini betonla gözden uzaklaştırmaya kalktılar.

    Oysa o dereler, dağlardan eriyen kar’larıyla sana baharın serinliğini, selamını getirirdi.

    Ankaram, biliyorum sen de bizim gibi yaşlandın, bize kızgınsın. Kim bilir daha ne medeniyetlere tanık olacaksın, seni sevmekten başka yapabileceğim şu an tek şey seni yeni nesillere anlatabilmek olacak. Başkentsin. Yalnız ve üzgün bir başkent. Sokakların, caddelerin insan kalabalığından, betonlaşmadan sana ağır geliyor, canını acıtıyor. Canım Ankaram, büyüdün geliştin ama dertlerin de büyüdü. Kat kat binalar gibi sende bize de kat kat küstün, Ankara keçisini yok ettiler, ben de senin gibi keçileri kaçıracağım.

    Ankara armudunu yok ettiler, sokaklara sahte betondan keçi heykelleri diktiler. Artık Ankara’nın kedisi de kalmadı ve şimdi keçi heykeli ile ünlü oldu. İç anadolunun efeleri,Seymen’leri on parçaya böldüler. Güzelim yardımlaşma geleneğin, Ahilik unutturuldu. Saman Pazarı bir zamanların Ankara’nın en canlı alışveriş yeriydi, yavaş yavaş yok ettiler, sinsice ve senden öç alır gibi. Açık Hava sinemalarının yerini hantal İşhanları aldı. Daha söylenecek çok şey var hüznümün başkenti Anakaram. Şehrin sokakları caddeleri bana da dar geliyor. Yine de seni çok seviyorum.

    -Ah Murat amca ahhh… Ankara’yı şiir gibi anlattın vallahi yaktın beni de sen gibi. Ben de seni çok seviyorum Ankaram.