Artık ne yazılsa ne çizilse bir anlam ifade etmiyor. Yaşanılan durum o kadar içler acısı ki, daha beterinden korusun denilip geçiliyor.
İnsanlığın en kötü sınandığı durum herhalde çaresiz kaldığı durum olsa gerek. Savaşlar, kıtlıklar, hastalıklar, büyük afetler, bu durumların başında gelmekte. Tek tek insanların üstesinden gelemeyeceği durumlar bunlar.
Cumhurbaşkanı pazartesi günkü yapılan kabine toplantısından sonra açıklamalar yaptı. Her konudan az az bahsetse de esas konuya hiç değinmedi. Neydi bu konu, iktidar oldukları tarihten bu tarafa en çok devlet bütçesi toplayan ve harcayan bir iktidar olarak, ülkenin ve halkın bu hale nasıl geldiğine ilişkin bir şey söylemedi. Yok yok bu kadar acımasız olamayalım, bir iki şey söyledi. Neydi bunlar dış güçler. Dış güçler toplanan paraların har vurulup harman savrulmasına neden olmuşlar. Engel üzerine engel çıkarmışlar, örneğin halktan vergi toplanmasına engel olunmuş, dış borçlanama yapılamamış, özelleştirdiğimiz toplumun kaynaklarını yersiz harcatmışlar vatanın birliğini ve dirliğini engellemişler vb. gibi.
Biz ne yapmışız buna karşı hep savunmuşuz. Elimizdekilere sahip çıkamamışız. Bakmışız ki elimizde avcumuzda hiçbir şey kalmamış. Ha bir de bizim aklımızı çelmişler herhalde garantili işler yapmışız. Köprüden geçmeyecek kadar araç, hastaneye gelmeyecek kadar hasta, yolcu gelmeyecek kadar havaalanı. Az gitmişiz uz gitmişiz gelmişiz bu güne, bakmışız ki gemi su alıyor, hepimiz aynı gemideyiz aman ha batmayalım, ne yapalım o zaman, destek verelim, ses çıkarmayalım.
Biraz daha vergi toplayalım, biraz daha zam yapalım. Katma Değer Vergisi oranlarını artıralım, özel tüketim vergisi artıralım, zar zor alınan bir arabaya ek motorlu taşıtlar vergisi daha kayalım, devletin asli unsuru olan hizmet görmekten kaynaklanan Harçları artıralım, artıralım da artıralım. Hep cebinden çıkan, çare diye sunulan, yoksul ve emeğiyle geçinen halktan. Zor kanat geçinemeyen emekliden. Sabit gelirli ücretiyle geçinmeye çalışan işçi- memurdan. Azıcık bir esinti olsa yıkılacak olan küçük esnaftan. Her kullandığı ürünün maliyeti artan ancak, ürettiği hiçbir ürünü para etmeyen köylüden.
Neden hep dar gelirliden ve neden hep harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergiden, bütçe doğrultulmaya çalışılıyor. Neden daha fazla kar elde edenden, rantiyeden vergi alınmıyor. Karları yüzde yüzleri bulan sermaye kesimlerinden alınmıyor. İtalya hükümeti yüksek vergi açıklayan bankalara, yüzde 40 ek vergi konulması kararını alıyor. Bizde milli gelirden aldığı pay sürekli aratan sermayeye herhangi bir düzenleme yapılmıyor.Bizde yüksek kar elde eden sermaye kesimine neden bir tek vergi konulmuyor. Bunlar daha fazla kar elde ederken,elindeki parayla geçiminin %78 ni zorunlu harcamalara ayıran yoksul kesimin dolaylı vergileri artırılarak daha fazla yaşanılmaz hale gelmesinin önüne neden geçilmiyor. Gıda fiyatları sürekli Dünya da düşerken bizde sürekli artıyor. Bu tamamen hükümetin tercihlerinden kaynaklanıyor.
Bugünü yaşamak isteyen halk, hep geçmişe götürülmeye çalışılıyor. O zamanın koşullarından koparılarak üstelik her şey aynıymış gibi bir algı yaratılıyor. Kötü örneklerin hepsi arka arkaya sıralanarak, bugüne şükür edin daha kötüsü olabilir deniliyor.
İktidarın, halka en iyi tavsiyesi ise, SABIR. Çok tılsımlı bir kelime nereye çeksen orada kıymeti ve ağırlığı var. Kötüyü göstermekte, acıyı çekmekte, çilekeş bir hayat sürmekte, yalnız kalmakta… var da var. Hangi birini sayalım.
Çalışanlara, kök ücret diye bir şey icat ettiler. Herkes nedir bu kök ücret diye bir araştırmaya girdi. Çalışan ve emekli eline geçen paraya bakardı. Devlet yasalara göre ne hak etmiş ise onu bir hak olarak çalışana ve emekliye verirdi. Ancak bu sefer böyle olmadı. Emeklilik sistemi değiştirilirken emekli bağlantı katsayıları da yıllara göre düşürüldü. Ücretler o kadar bastırıldı ki artık zorunlu ihtiyaçları karşılamaya bile yetmez oldu. Öyle bir zaman geldi ki, ücretlere ne kadar zaman yapsanız yetmiyor. Ne yapalım emekliler hak olarak elde etmesinler ama geçici olarak seçimde geliyor seyyanen bütçeden bir ek para verelim ve sevindirelim. Sonra da seçim biter, ücret artışları zamanı gelince bir yüzde oranıyla artırırız, EMEKLİLER ücret artışı alıyorlarmış, ama almamış yapalım. Bunu da sihirli formülle açıklayalım. Formül ne KÖK ÜCRETNİZ ALDIĞINIZ ÜCRETİ GEÇMİYOR. Gitti mi emeklilerin zaten yetersiz olan yüzde 25 artışı.
Çok çok formül var halka gelince. Ancak en büyük formülü yine Cumhurbaşkanımız buldu kabine toplantısı sonunda neydi o.
Söyleyelim, EMEKLİLERE bugünü değil gelecek nesillerinizi düşünün ve gelecek seçim zamanına kadar beklemede kalın, sabır edin. Ne söylenebilir ki bunun üzerine gelmemiş, yaşanmamış, geleceği vaat etmek, ne çok şeye gebe.