HUKUK KRİZİ VE DARBE

10 Mayıs 2023 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün 85. Ölüm yıldönümünde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 3. Ceza Dairesi Türkiye’de bir hukuk krizi ve darbe yarattı. “Hukuk Devleti-Hukukun Üstünlüğü” Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı ile başlayan bu olay Türkiye’yi yeryüzündeki demokratik ülkelere Türkiye’yi rezil ve kepaze yaptı. Çok yazık…
Mahkeme ve Yargıtay öncelikle yasaların Anayasa karşısında güçlerini kaybettiklerini tarihsel olarak hatırlatıyordu.

Ardından da “Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlığını taşıyan 11. maddeyi yerleştirmiş metnine: “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”Bir diğer hatırlatılan 158. madde ise şöyle: “Diğer mahkemelerle Anayasa Mahkemesi’nin görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararları esas alınır.” 153. maddenin son fıkrası ise şunu vurguluyor: “Anayasa Mahkemesi’nin kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar.

Ama bu emredici kurallar RTE ile Cumhur ittifakının diğer elemanlarını bağlamıyor. Ayıp olmuyor mu? Neden?

Ben size 1960 Devriminin lideri Cemal Gürsel’in Anayasa profesörlerine söylediği o tarihi cümleden birini anımsatayım Gürsel diyor ki: “…Değerli arkadaşlar, bizler hukuk profesörü değiliz; anayasa ve hukuk sizin işiniz. Ama lütfen öyle bir anayasa hazırlayın ki, bir daha hiçbir parti, gücü tek başına eline alıp demokrasiyi ve özgürlükleri yok etmeye kalkışamasın…”
Cemal Gürsel’in bu ifadesi özgür, bağımsız ve demokratik ideal bir hukuk devletinin kökeni olan güçler ayrılığının, yani yasama-yürütme-yargının birbirinden ayrılması ve sistemin sürekli olarak denetlenebilmesinin kalıcı olarak yaşama geçmesi anlamına geliyordu.
İşin gerçek yanı 1961 Anayasası’nın kendisi, 1980 Kenan Evren darbesiyle ortadan kaldırılmış olursa olsun , 1961 Anayasası’nın ruhu RTE’nin kurduğu Cumhur İttifakı ile ortadan 2010’da ve 2017’de yok edilmiş olursa olsun, RTE gericilerinin gözünde hala nefretlerini kustukları bir hedef noktası olarak korku salmaya devam ediyor!

Özgürlüğe ve demokrasiye düşman oluşumlar sürekli olarak “kafalarına uygun sıfır anayasa yapma” iddiasını ileri sürüyorlar. Bu sahte makyajlarla totaliter faşist rejimlere yanaşma operasyonunun bayraktarlığını yapıyorlar. Bu fırsatları gerek parlamento içi gerekse parlamento dışı demokrasi güçleri ‘bu fırsat kollayıcılara’ izin vereceğini sanmıyor.

Günün sonuna gelenler kriz yaratarak Anayasa’ya darbe yapsalar da bu yaşananlar grotesk (güldürücü) bir hukuk rezaleti olmaktan ileriye geçmiyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararını -hiçbir yetkisi yokken- incelemeye alıp etkisiz duruma getirmekle kalmamış, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunarak kendileri suç işlemişlerdir.

Bu suçlarının cezasız kalması, suç işlemek azim ve kararlılığında olanlara örnek olacak onların da yeni suçlar işlemelerine zemin hazırlayacaktır. Hiç kimse ömründe hiçbir zaman Anayasa Mahkemesi’nin bu denli ağır bir saldırıya ve darbeye uğrayıp işlevsiz bırakılacağına tanık olmamıştır. Cumhur İttifakına destek olup oy verenler şunu unutmasınlar ki, bu Anayasa ve Anayasa Mahkemesi gün gelir kendilerine de lazım olabilir.

Hukuk krizi çıkaran darbe yandaşları Erdoğan’ın desteğinin kalıcı olacağını sanıyorlarsa büyük bir yanılgı içine düşmüş sayılırlar. Anayasa Mahkemesi kararlarını beğenmeye bilirsiniz. Açık açık eleştire bilirsiniz. Ama yok sayamazsınız…

Burada ki hukuk tanımamazlık bir ayıp olarak hukuk tarihine geçmiştir. Bu anlamda devreye sokulan hukuk tanımazlık toplumların başını ayrıca belaya sokar!

Ne dersiniz?