Malum bu günlerde belli bir kesim başta Filistin meselesi olmak üzere birçok bahane ile şeriat ve hilafet çağrısı yapılıyor.
Ne yazıktır ki anayasal düzenimize aykırı olsa da başta iktidar destekçileri olmak üzere birçok kesim bu söyleme sempati ile bakıyor, hilafetin memleketin ve hatta dünyanın sorunlarına çözüm olabileceğini iddia ediyor.
Tamam, sakin olalım ve kızmayalım, anayasal düzene aykırı olmasını da (şimdilik) bir kenara bırakalım ve analitik bir bakış açısı ile hilafet herhangi bir zaman diliminde herhangi bir toplumun sorununu çözebilmiş, refah ve barış yaratabilmiş mi yani bu iddiada bir gerçeklik payı var mı ona bir bakalım.
Malum toplumsal olayları anlamak ve analiz edebilmek için elimizde bulunan gözlem yapabileceğimiz en önemli laboratuvar tarihtir. Tarihe bakarak ne yapılınca ne olmuş, hangi olay nelere yol açmış, nasıl netice vermiş, çözüm olmuş mu olmamış mı görebiliyoruz.
Bu manada İslam ve hilafet tarihine analitik bir bakış açısı ile bakarsak peygamber sonrası seçimle belirlenen ilk dört halife döneminde kronolojik sıraya göre olaylar kabaca şöyle gelişmiş:
Hemen hemen her Müslümanın bildiği gibi İlk dört halife şöyle sıralanır:
1. Ebu Bekir (632-634)
2. Ömer ibni Hattab (634–644)
3. Osman bin Affan (644–656)
4. Ali bin Ebu Talib (656–661)
Bu ilk dört halifeden üçü katledilmiştir sadece Ebû Bekir'in yaklaşık iki yıllık süren halifeliği, hastalanıp ölmesiyle son bulmuştur.
Halife Ömer, miladi 31 Ekim 644 tarihinde, kendisinden alınan verginin azaltılmasını isteyen, ancak talebi kabul edilmeyen Mugire bin Şu'be'nin Fars bir kölesi olan Ebû Lü'lüe tarafından, Medine'de sabah namazında iken hançerle saldırıya uğradı. Saldırgan intihar ederken, Ömer saldırıdan üç gün sonra, 3 Kasım 644 tarihinde öldü.
Halife Osman, Haziran 656'da, bir grup isyancı Osman Kuran okurken halifenin odasına daldı ve kafasına darbeler vurdular. Osman aldığı darbeler sonucunda 77 ya da 80 yaşlarında öldü. 8. yüzyıl tarihçisi Sayf ibn Umar, halifeyi elleriyle öldürenler olarak el-Gafiqi bin Harb, Kinana bin Bişr ve Sudan ibn Humran'dan bahseder. Osman dönemi döneminde birçok isyan çıkmıştır. Herkes Topkapı sarayında sergilenen Osman’ın kanlı kuranından bahseder ama kimse bu kuran neden kanlı diye merak etmez.
Halife Ali, Üçüncü Hâlife Osman ibn-i Affân siyasi muhalifleri tarafından öldürülünce, halk Ali'ye biat ederek onu Hilâfete seçti. Osman taraftarlarının bir kısmı onun katilini bulana kadar Ali'yi hâlife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler. Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi.
İslâm Devleti, Ali ile Muâviye'nin önderliğinde ikiye bölündü. Müslüman toplumunu ilk kez iç savaşa sürükleyen bu duruma İslâm literatüründe 1. İslam iç savaşı ya da İlk Fitne denir.
Üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı görüşmeler yaptıktan sonra Ali'yi öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem, Ali'yi öldürmeyi üstlendi ve Kûfe’ye hareket etti. Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem Halife Ali Kûfe'de evinin kapısından çıktığı sırada "Hüküm yalnızca Allah'a aittir, ne sana ne de senin adamlarına, ey Ali!" diyerek zehirli bir hançerle yaraladı, Halife Ali de bu suikast ile katledildi, Ali'nin hilafeti sadece 4 yıl 9 ay sürmüş oldu.
Böylece Hilafet tarihinde ilk dört Halifeden üçü Müslümanlar tarafından siyaseten katledilmiş oldu.
Bakınız bu halifeler İslam Peygamberi Muhammedin en yakınları idi ve Hilafet düzeni onlara bile dirlik düzenlik getirmedi ne yönettikleri toplum refaha ulaşabildi ve ne de barış birlik bütünlük sağlanabildi.
Bu makale elbette bir başlangıç mahiyetinde, ilk dört halife dönemi, yaşanan 1. ve 2. İslam iç savaşları, Kerbela ve Harre katliamları ile Emevi Abbasi savaşlarını bir sonraki makalemde anlatarak hilafetin dirlik düzenlik, barış ve refah sağlayıp sağlamadığını tarihi örnekler ve yaşanmışlıklar üzerinden irdelemeye devam edeceğim.