HESAP SORMAK-2

Hesap sorma konusunda başta bilinmesi gereken önemli konu hangi konuda, kime karşı, nasıl hesap soracağını bilmek gerekir. Eğer hesap sormada bir bireye mi, yoksa bir örgüte mi, ya da devleti yönetenlere mi, hesap soracağını iyi bilmek gerekir.

Eğer siyasi iktidara hesap soracaksanız, örgütlü olmak gerekir. Eğer işçi sınıfı olarak hesap saracaksanız, 36 işkolunda sendikalardan örgütlenmeniz gerekir. Örgütlü hesap sormalardan biri de 2010 yılının Ocak ayının 15’inde Ankara’da meydana geldi. Ben sizi o tarihteki Tekel işçilerinin Türk-İş’e karşı hesap sorma eylemlerine götürmek istiyorum.

O tarihlerde Türk-İş’in Genel Başkanı Mustafa Kumlu idi. RTE’nin; RTE’nin Tekel Fabrikalarını öldüm pahasına özelleştirme adı altında satmasıyla, Türkiye genelinde 30 binden fazla Tekel işçisi isten atıldı. İşçiler Ankara’da RTE ve ekibini protesto etmek için Ankara’da toplandı. İşçiler, Türk-İş’in önüne çadırlar kurdular. Tekel’in geri alınmasını ve işe alınmalarını istediler.

Tekel işçilerinin eylemlerinden rahatsız olanların olduğunu da belirten Kumlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben de diyorum ki rahatsız olacağına çözüm üret. Herkes bilsin ki Türk-İş belki her zaman gürlemez ama gürlediğinde yağar ve kuru gürültüye pabuç bırakmaz. Biz tavrımızı koyarız, ülkeyi idare edenlerin yapması gereken, bizlere kulak vermek, taleplerimize duyarlı olmaktır.

Kulak ardı mı ediyorlar? O noktada, sorumluluk hatada ısrar edenlerin olur, işçinin değil. ‘Krizin panzehiri, sosyal devlet politikalarına geri dönmektir’ dedik, dinlemediler. Şimdilerde IMF ile yeni bir anlaşmadan bahsediliyor.

Sayın Başbakan RTE, madem artık IMF'ye ihtiyacımız yok, hala niçin yeni anlaşmadan bahsediyorsun? Yerden göğe her şeyin satıldığı, yetmedi mi? Yetmedi mi, sağlık haklarımızın, sigorta haklarımızın budandığı? Daha ne kaldı, ne? Artık IMF’yi def etme zamanı geldi. Çünkü marifet IMF’den değil, halktan onay almakta.

İşçilerin, emeği ile geçinenlerin açlığı, yoksulluğu RTE hükümetinin vebalidir.  Hak arayan emekçilerin seslerine kulak tıkamak, hükümetin vebalidir. Türkiye’nin her yanı, Ankara’nın göbeği, ekmek, barış, özgürlük için yanıyor. Bu yangını söndürmek hükümetin görevidir.”

RTE Hükümetine seslenen Kumlu, “Ey hükümet, Tekel ve itfaiye işçileri başta olmak üzere çalışanların taleplerine kulak ver, işsizliği önle, kiralık işçilik düzenlemesinden vazgeç, kıdem tazminatı hakkımıza el uzatma, 4/C ve benzeri uygulamalardan vazgeçesin.

 İşsizlik Sigortası Fonu’na el uzatma, vergi  adaletsizliğini gider, sağlık ve sigorta haklarımızdaki mağduriyeti gider. Asgari ücreti sefalet ücreti olmaktan çıkar, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki aksaklıkları gider, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldır, taşeronlaşma ve kayıt dışı ekonomiyi engelle, sosyal devleti  uygula, özelleştirmeleri durdur. Bu meydana, buraya kulak ver” dedi.

 O tarihte Tekel işçileri Türk-İş Genel Başkanı Kumlu'dan “genel grev açıklaması” bekleyen Tekel işçileri, bu konuda bir açıklama yapılmamasına öfkelendi. Bazı işçiler kürsünün bulunduğu platforma çıktı. Bazı sendika yetkilileri işçileri platformdan indirmeye çalışınca işçiler, “Kumlu buraya”, ‘Genel grev genel direniş’ sloganları attı. Türk-İş Genel Merkezi önüne yürüyen işçiler burada sendika yönetiminin kendilerine yeterince destekte bulunmadığını öne sürerek, “Kumlu istifa” sloganı attı. Yaklaşık 150 kişilik bir grup da binaya girerek Başkanlık katına çıktı.  Miting nedeniyle Ankara polisi başta olmak üzere İstanbul’dan gelen takviye ekiplerle birlikte yaklaşık 5 bin polis işçileri coplayarak dağıttı. Tekel işçileri hesap soramadı. Şimdi Tekel’in arsalarında gökdelenler yükseliyor