HAYIR, ADALET TECELLİ EDEMEZ…

İnsan soyunun akıllı, bilinçli ve vicdanlı kesimi, haksızlığın, adaletsizliğin, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddetin engellenmesi için, binlerce yıldan beri uğraş veriyor. İnsan soyunun  diğer kesimi ise insana, hayvana ve doğaya kıyımda doruğa çıkmış durumda. Kan ve gözyaşı döken, silahlı veya silahsız şiddeti üreten insan sayısının az olduğuna inanıyorum. Şiddeti tasarlayan, uygulayan ve şiddet suçlularını koruyanların sayısı  çok az olmasına karşın etkileri çok fazla. Bazılarının üstelik yetkileri, silahları, paraları ve insanlardan oluşan insanlık dışı örgütleri de var.

Çoğunluk sevgi, dostluk ve barış içinde yaşanan bir Dünya’dan yana olmasına karşın örgütlü, iletişim ve dayanışma içinde olmadığı için, örgütlü, paralı ve silahlı, ancak   akıl, vicdan, sevgi, hoşgörü ve merhametten yoksun az sayıdaki insanın kan ve gözyaşına neden olan vahşiliklerini engelleyemiyor.

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi ülkelere dayalı uluslararası örgütler ve uluslararası yargı organları bulunmasına karşın, 2024 yılının bitmesine 3 ay kala bile Avrupa, Asya ve Orta Doğu’da bölgesel gibi görünen, aslında daha geniş anlamlar taşıyan çatışmalar ve savaşlar sonlandırılamıyor.

İnsan soyunun bir bölümü çıldırmış, çılgınlaşmış  durumda. Çok az sayıdaki barış yanlısı, şiddet, kan ve gözyaşının durması, sevgi ve dostluk içinde yaşanması için uğraş veriyor, ancak başarılı olamıyor, çünkü “ iyi”leştirilmesi gerekenler kaba güç sahibi.

Şiddet karşıtı uluslararası örgütler ve yargı organlarının kararlarını uygulamayan, önemsemeyen  ülkeler de var. Hatta bu ülkelerin bazıları, insana, hayvana ve doğaya yönelik uluslararası bildirgeleri imzalayanlar arasında yer alıyor.

Türkiye ve Dünya’daki iyilerin, köyden mahalleye, kentten ulusal düzeye kadar, sonrasında da uluslararası alanlarda, şiddetsiz ve silahsız örgütlenmesi çok zorunlu. Hepimizin, silahsız, şiddetsiz ve sivil örgütlenmenin, gönüllülüğün önemini kavraması için daha ne kadar  savaş, işgal, kıyım yapılmalı, kan ve gözyaşı dökülmelidir. Daha kaç bin çocuk, kadın, genç ölmeli ve kaç hayvan?

Daha ağır bir soru. Dünya’nın, yerin üstündeki cehennem olduğunu ne zaman kavrayacağız? Cehennemin araçları ve alevleri uzaya da taşınırsa sonrasında ne yapacak insan soyu, canlı cansız varlıklar?

Silahsız ve şiddetsiz örgütlenmenin, iletişim kurmanın ve dayanışma içinde olmanın önemini kavradıkça insan soyu, demokrasi ve adalet alanlarında da insana yakışır gelişmelerin sağlandığını görecektir. 

Adaletin olmadığı yerde mutlaka şiddet vardır, şiddetin olduğu yerde de mutlaka adalet yoktur.

Savım şudur.

Bir tokat, bir tekme, bir kötü söz, bir tehdit dahi olsa, şiddet suçlarının mutlaka hukukta, ceza yasalarında bir karşılığı bulunmalıdır. En küçük şiddet suçunda bile serbest bırakma, iyi hal indirimi yapılmamalıdır. 26 suç kaydı bulunan  birisinin sokakta özgürce gezmesini engelleyemeyenler veya engellemeyenler, daha ağır ve ölümcül şiddet çeşitlerine ortam hazırlıyorlar, farkında olmadan ve ileriyi göremeden.

İki gün önce bir avukatımızın, ölümcül şiddet üreten bir olayla ilgili görüşünü açıklarken “ Böylece adalet tecelli edecek” dediğini duydum.

Hayır, adalet tecelli etmeyecek. Çünkü, hangi adalet, hangi yargı kararı yitirilen canı,  bedensel organı, zamanı geri getirebilecek, öldürülenlerin ailelerinin çektiği ağır acıları dindirebilecek, yok edebilecektir.

Bu nedenle, Türkiye Barolar Birliğine, barolara, hukukla ilgili diğer demokratik kitle örgütlerine (STK) ve elbette adaletin sağlanamadığı ve giderek şiddet cehennemine dönen Dünya’da çok duyarlı bir mesleğin sahipleri olan avukatlara  küçük bir önerim var.

“Adalet tecelli edecek” demeden önce, üstlendikleri davalarda adaletin gerçekten sağlanıp sağlanamayacağını veya sağlanıp sağlanmadığını bir kez daha düşünmelerini öneriyorum sevgili hukukçularımıza ve avukatlarımıza.

Hukuk dünyamızda da, avukatı, savcısı ve yargıcı ile çok sayıda insan melek var, yerin üstündeki gerçek cennetin sağlanmasına katkıda bulunmaya çalışan.

Haydi hukukçu, avukat insan melekler, haydi…