“Hamdolsun hiç gündeme gelmedi”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden’ın yüz yüze gerçekleştirdiği ilk toplantıda Biden’in ‘Ermeni soykırımı’ söyleminin de ele alınması bekleniyordu. Toplantı öncesi konuyu “gündeme getireceğim” diyen Erdoğan’a görüşmenin sona ermesinin ardından bu konu da soruldu. Erdoğan’ın “Hamdolsun, hiç gündeme gelmedi” cevabı duyanları resmen şoke etti.

Türkiye ve Türk milletinin onuru açısından bu kadar önemli bir konunun gündeme gelmemesi bile zaten son derecede ciddi bir olayken Türk Milletini temsil eden en üst makamda oturan bir kişinin “Hamdolsun, hiç gündeme gelmedi” demesi asla kabul edilebilir bir yaklaşım değildir…

Bakın soykırım aynı hırsızlık, tecavüz, cinayet gibi cezai yaptırımları olan bir suçtur, bir kişiyi ve yahut da bir insan topluluğunu böyle bir suç ile itham etmek ise hakaret ve iftira suçu kapsamında değerlendirilmelidir.

Nasıl bir insana hırsız der ve bu ithamı ispatlayamazsanız iftira ve hakaretten ceza alırsanız, benzer bir şekilde bir kişiyi ya da halkı soykırım ile suçlar ve bu suçu da ispatlayamazsanız hakaret ve iftiradan ceza almanız gerekir.

Olay bu kadar net ve açıkken hamdolsun konu hiç gündeme gelmedi demek de neyin nesi oluyor?

Siz böyle bir suçun varlığını kabul edip, ezikliğini hissediyor musunuz ki zor durumda kalabileceğiniz korkusu ile “hamdolsun bu konu hiç gündeme gelmedi” diyebiliyorsunuz?

Tam tersine konuyu sizin gündeme getirip “Eyyy Biden tarihi ve hukuki kayıtlar gün gibi güneş gibi ortadayken üç beş oy daha fazla almak uğruna siz Türk milletini, Türk insanını böyle bir suç ile itham etmeye utanmıyor musunuz?” diye sormanız gerekmez miydi?

Niye “bu iftira bir müttefike, aynı ittifak altında silah çattığımız bir devlete yakıştı mı” diye sormadınız?

Zamanında İngiliz İşgal Kuvvetlerinin kurduğu ve soykırım iddialarının ele alındığı Malta Mahkemeleri bölgede gözlemci bulunduran ABD’den suçlamalara dair ellerindeki bilgilerin mahkemeye gönderilmesi istemişti.

ABD tarafından ise ellerinde bu konunun bir soykırım olduğunu gösterir hiçbir belge ve bilgi olmadığı bildirilmişti. Tekrar hatırlatayım ABD o dönemde olaylar yaşanırken, tanıklar hayattayken bölgede konuyla ilgili gözlemciler bulundurmaktaydı.

ABD arşivlerinde yer alan bilgilere göre Vaşington’daki İngiliz Büyükelçisi R.C Craigie, Lord Curzon’a 13 Temmuz 1921’de çektiği mesajda şöyle demektedir:

“Malta’da tutuklu bulunan Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum… Yeterli delil oluşturabilecek hiçbir sorun vakit mevcut değildir. Söz konusu raporlar, hiçbir şiddetle, Türkler hakkında Majesteleri Hükümeti’nin hâlen elinde bulunan bilgilerin takviyesinde yararlı olabilecek delilleri ihtiva eder mahiyette görünmemektedir.”

Soykırım suçlamasında kullanılabilecek herhangi bir somut delil ne işbirlikçi İstanbul hükümeti, ne İngiliz İstihbaratı, ne Amerika ve nede başka biri tarafından mahkemeye sunulamayınca Malta’daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama dahi yöneltilmeden soruşturmaya tabi tutulmuş, 29 Temmuz 1921 tarihinde ise, İngiliz Kraliyet Başsavcısı tarafından “delil yetersizliği” sebebiyle haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

Beklerdik ki Amerikan hükümetinin zamanındaki bu raporunu ve Malta Mahkemelerinin kararını Biden’in suratına çarpıp olaylar daha taze, yaşanmışlıklar sıcakken dahi bulunamayan delili nereden buldun da soykırım iftirasını ortaya atıyorsun diyesiniz…

Heyhat, görünen o ki ekonomik durum kötü, borç bini aşmış gırtlağa ulaşmış, Amerika ile uzlaşı aramak zorunda kalınıyor, baskılar karşısında taviz üstüne taviz veriliyorken böyle maraza çıkaracak bir konu hamdolsun gündeme gelmedi ilişkiler gerilmedi deniyor.

İkide bir ecdat ecdat söylemi ile gündem oluşturan, ecdadımızın mezar taşlarını okuyamaz hale geldik diye Cumhuriyet devrimlerine saldıran zihniyetin ecdada yapılan soykırım hakareti karşısında suskun kalması, ecdat sevgisinde de samimi olmadığının göstergesi değil midir?