Hamas Gidecek, Savaş Bitecek mi?

İsrail Kabinesi, Gazze’nin tamamının işgaline onay verdi. Savaşın bitirilmesi için, Hamas’ın silahsızlanması, elindeki tutsaklerı serbest bırakması ve Gazze’de yönetimin tamamen İsrail’e bırakılması, isteniyor. Netenyahu, “Gazze’de soykırım yapmadık, istesek hepsini öldürürdük” diyor.

Gazze’den 7 Ekim 2023 günü İsrail’e füzeler fırlatarak savaşı başlatan Hamas Örgütü, nedir, nerededir, neler yapıyor hiç bilinmiyor ve ortalarda görünmüyor. Arada yüzleri maskeli, elleri silahlı birkaç militan görüyoruz haberlerde. Ancak iki yıla yaklaşan savaşta yerle yeksan olmuş, harabeye dönmüş Gazze yerleşimleri ve bugün 61 bine ulaşan çoğu kadın çocuk can kayıpları ile tüm dünyanın vicdanlarını sızlatıyor.

Gazze’de başlatılan ve sürdürülen savaş, ABD’nin güçlü desteği ile bugüne kadar Lübnan’a, İran’a, Suriye’ye kadar sıçradı. Şimdi de ABD Başkanı Trump, İsrail’in, Gazze’yi tamamen işgal kararını desteklediğini dünyaya duyurmaktan çekinmiyor. Neden çekinsin ki, tüm Arap devletlerini tahakkümü altında toparlamış, arada bir gelip trilyon dolarlık silah satışları yapıyor, ülkesine dönüyor. Arap devletlerinin başındaki kral, sultan, emir veya diktatörler ise saltanatlarını korumaktan başka şey düşünmüyorlar; Müslüman kardeşleri gözlerinin önünde karıncalar gibi ezilirken, “Bana değmeyen yılan bin yaşasın,” fikrinden öteye geçemiyorlar.

Yahudiler, 1948 yılında Araplardan satın aldıkları araziler üzerinde kurdukları İsrail Devleti ile o tarihten bu yana Araplarla giriştiği tüm savaşları kazandı. 1968 savaşında İsrail’in nüfusu iki buçk milyondu, o zaman 200 milyon Arap ülkesi birlik oldular ama İsrail’i yenemediler.

Bugün dokuz milyon civarında nüfusu bulunan İsrail’in karşısında hiç bir Müslüman devletin sesi çıkmıyor. Sadece Türkiye’den arada bir iç politikaya yönelik hamasi çıkışlar duyuluyor, “Filistin meselesi, Türkiye’nin milli davasıdır... Gazze’de Şükür namazı kılacağız,” filan şeklinde...

Hamas bugün “çekiliyorum” dese, Gazze’deki savaş bitecek mi? Büyük ölçüde bitecektir belki, masum insan katliamı bir ölçüde duraklayacaktır ama, ya Batı Şeria’da, Filistin’in son topraklarında neler olacak?.. Gazze’deki gelişmeler karşısında sesi bile çıkmayan Filistin lideri Mahmut Abbas ne yapacak?.. Onu da geçtik, tamamen bir terör bataklığına dönüşmüş Ortadoğu coğrafyasında neler yaşanacak?..

2002 yılında ABD’nin açıkladığı Büyük Ortadoğu Projesinde (BOP) hangi adımlar atılacak? Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 22 devletin sınırlarını değiştirmeyi planlayan BOP kapsamında, Yahudilerin, Vadedilmiş topraklar (Arzu Mevud) dedikleri uydurulmuş dini mitolojileri uğruna tüm Ortadoğu, sürekli cehennem ateşleri içerisinde kavrulacak mı?..

Aynı kökten, Hz. İbrahim’in soyundan geldiklerine inanılan, yaklaşık olarak aynı kültüre, aynı inanca dayanan ve benzer dilleri konuşan Araplarla Yahudilerin binlerce yıllık bitmeyen savaşları, bilim ve teknolojinin toplumları ve ülkeleri alt üst ettiği günümüzde nerelere evrilecek? Öte yandan aynı semavi dinlerden Hristiyanlığa mensup Batı dünyası, neden bir avuç İsrail devletini destekliyor, körükleyip duruyor? Hedeflenen, büyük ve güçlü bir İsrail Devleti oluşturup, onu, coğrafyamızda bir karakol olarak kullanmak, bölgemizi egemenlikleri altına almak mıdır?..

Ben anlayamıyorum, ne demek “Vadedilmiş topraklar?” Yeri göğü, canlı cansız tüm alemi yarattığına inanılan aynı yaratıcı, Yahudilerin “Rap”bi, Araplar’ın “Allah”ı, Türkler’in “Tanrı”sı olmuş... Rap, Yahudilere, “Şu şu toprakları size vadediyorum. Bu kutsal topraklar kimlerin elindeyse savaşın geri alın... Sizden olmayan kimseyi de kendi dininize kabul etmeyin...” demiş!.. Araplar’a da aynı yaratıcı, “Cihad” (Durül Harp) emri vermiş, “Tüm dünya Müslüman oluncaya kadar savaşın (Durül İslam)” demiş, “Fetih Suresini” göndermiş, Cehennemle korkutmuş, Cennetle müjedelemiş...

İşte bu inanç ritüellerini silah olarak kullanan Ortadoğu toplumlarının egemen sınıfları, dayanılmaz teknoloji ve silahların geliştirildiği günümüzde savaşlardan hiç bir çıkarı bulunmayan toplumsal kesimleri birbirlerine kırdırıyorlar.
İçerisinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafayasının geleceği çok karanlık görünüyor.

Tüm zorlamalara karşın, burnunun dibindeki İkinci Dünya Savaşı’na katılmayan ve altmış milyon insanın öldüğü bu savaşta bir tek insanının burnunun kanamasına bile izin vermeyen Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği “Yurtta barış, Dünyada barış” istikametinde yürümesi halinde hiç bir gücün bize zarar verebileceğine inanmıyorum.

Savaşan komşularımıza, barış ve itidal tavsiye etmekten başka seçeneğimiz bulunmadığı düşüncesindeyim.