Türkiye’de eğitim artık sadece müfredatla değil, çocukların hayata tutunma umuduyla ölçülüyor. Okul, sadece bilgi değil, eşitlik ve özgürlük alanı olmalı. Ancak bugün eğitim sistemi, fırsat eşitsizliği, ideolojik yönlendirme ve yapısal çöküşle boğuşuyor. Ve halk artık sadece “neden böyle oldu?” değil, “nasıl düzelir?” diye soruyor.
İktidar, sınav sistemini değiştirerek çözüm sunduğunu sanıyor; muhalefet ise çoğu zaman eleştiriyle yetiniyor. Oysa halk, çocukları için umut değil, yön arıyor. Eğitimde “nasıl?” sorusuna cevap vermeyen hiçbir siyaset, halkın güvenini kazanamaz.
Eşitlik olmadan eğitim, eğitim olmadan eşitlik olmaz
Bugün Türkiye’de eğitim, sınıfsal ve bölgesel uçurumlarla parçalanmış durumda. Özel okullar ile devlet okulları arasındaki fark, sadece bina değil, gelecek farkı. Kırsalda öğretmen yok, kentte nitelik yok. Bu tabloyu değiştirmek için şu sorulara yanıt verilmeli:
• Her çocuğun nitelikli eğitime erişimi nasıl sağlanacak?
• Devlet okulları nasıl güçlendirilecek?
• Taşımalı eğitim yerine yerinde eğitim nasıl mümkün kılınacak?
• Eğitimde dijital uçurum nasıl kapatılacak?
Bu sorular, sadece pedagojik değil, toplumsal adalet sorularıdır.
Öğretmenler nasıl güçlendirilir?
Eğitim sisteminin omurgası olan öğretmenler, bugün güvencesiz, itibarsız ve baskı altında. Oysa bir ülkenin geleceği, öğretmeninin özgürce düşünebildiği ve öğretebildiği bir sistemle kurulur. Muhalefet, bu konuda net olmalı:
• Öğretmen atamaları nasıl liyakatle yapılacak?
• Sözleşmeli öğretmenlik nasıl son bulacak?
• Mesleki gelişim ve özgürlük nasıl güvence altına alınacak?
• Öğretmen maaşları nasıl insanca yaşam düzeyine çıkarılacak?
Bu sorulara verilecek cevaplar, eğitim sisteminin vicdanını belirleyecek.
Eğitim sadece sınav değil, yaşam hazırlığıdır
Bugün eğitim sistemi, çocukları sınava değil, hayata hazırlamalı. Ezber değil, düşünme; itaat değil, özgürlük; rekabet değil, dayanışma öğretmeli. Peki bu nasıl olacak?
• Müfredat nasıl demokratik ve bilimsel hâle getirilecek?
• Sanat, spor ve felsefe eğitimi nasıl yaygınlaştırılacak?
• Meslek liseleri üretimle nasıl entegre edilecek?
• Üniversitelerde akademik özgürlük nasıl sağlanacak?
Bu sorular, sadece eğitim politikası değil, toplumsal dönüşüm önerisidir.
Son söz: Eğitimde “nasıl?” demeden gelecek kurulmaz
Türkiye’de eğitim hakkı, artık bir lütuf değil, bir talep. Halk, çocukları için sadece diploma değil, onurlu bir yaşam istiyor. Ve bu yaşam, ancak “nasıl?” sorusuna verilen sahici cevaplarla mümkün olur. İktidara talip olan herkes, artık eğitimde eşitlik, özgürlük ve nitelik için çözüm üretmek zorundadır.
Çünkü bu ülkenin çocukları, sadece okula değil, hayata hazırlanmak istiyor.