Evet, gene bir yüksek enflasyon dönemi ve gene bilindik kemer sıkma daha da doğrusu halka kemer sıktırma dönemine girdik.
Politikacıların aklına enflasyon ve kemer sıkma gelince hemen hemen daima öncelikle halka kemer sıktırma yolunu tercih ederler ve tek yol buymuş gibi anlatıp halkı ikna etmeye çalışırlar.
Bakınız, enflasyon konusunda kafalar epeyce karışıktır, çeşitli rivayetler havada uçuşur durur konuyu net olarak bilmeyen insanlarda bunlara inanır.
Oysa gerçekte enflasyon tamamı ile parasal bir konudur, enflasyon yani fiyatlar genel seviyesinin artması tamamı ile paranın değer kaybetmesi, satın alma gücünü yitirmesi ile ortaya çıkar.
1976 Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan Amerikalı ekonomist Milton Friedman” Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” demiştir.
Friedman, 1976 yılında “Paranın Miktar Teorisi Üzerine Çalışmalar” başlıklı bir eser kaleme almıştı. Friedman bu kitap ile monetarizmin temel ilkelerini de ortaya koymuş oldu.
Sonraki yıllarda Chicago Üniversitesi’ndeki ekip ile birlikte, teorik görüşlerini daha da geliştirdi ve bazı deneysel çalışmalarla bu görüşlerini doğruladı da.
Monetarizm, en temelde en büyük çağdaş ekonomik sorunlardan biri olan enflasyon konusunu açıklamaya odaklanmıştır. Bu teorinin savunucuları enflasyonun temel nedeninin para arzının yani dolaşımdaki para miktarının hükûmetlerce gereksiz yere ve aşırı ölçüde artırılması olduğunu söyler.
Monetaristlere göre, ekonomideki istikrarsızlıkların birçoğu parasal kökenlidir. Bu nedenle para politikasının iktisadi sorunlara karşı, diğer iktisat politikası araçlarından çok daha etkili olduğunu iddia ederler.
Klasik iktisat ve monetarizm arasındaki bazı farklara rağmen her iki teori de enflasyonun en önemli nedeninin para arzındaki artışlar olduğunu kabul etmektedir.
Pekâlâ, enflasyon sorunu hemen hemen tüm iktisatçıların üzerinde anlaştığı gibi para arzı yani dolaşımdaki para miktarı ile ilgili bir konuysa hükümetler neden dolaşımdaki para arzının artışına ve enflasyonun ortaya çıkmasına izin veriyorlar?
İşte asıl cevaplamamız gereken soru da bu!
Hükümetler bazen savaş ve benzeri zorunlu sebeplerden para arzını artırmak zorunda kalabilir.
Bu eskiden yani altın ya da gümüş para kullanıldığı dönemlerde kolay değildi, kolay değildi çünkü hükümetler diledikleri kadar altın ve gümüş bulamamaktaydı. O dönemlerde tağşiş denilen bir iş yapılır ya paranın ayarı bozulur içindeki altın miktarı azaltılıp bakır vb. kıymetsiz madenler katılırdı veyahut da doğrudan paranın gramajı düşürülürdü. Bu operasyonlar Osmanlı döneminde çok yapılmış ve sonuçta fiyatlar genel seviyesi hızla artmış bu yüzden de birçok isyan patlak vermiştir.
Kâğıt para dönemindeyse özellikle de kâğıt paraların altın ya da döviz karşılığının kaldırıldığı yani tüm paraların karşılıksız kaldığı 1970’lerden sonra zaten dilediğin kadar para basma imkânı doğmuştur.
Para arzının artmasına yol açan zorunlu nedenler dışında özellikle demokratik rejimlerin inşası sürecinde seçilmek zorunda olan politikacıların iktidara gelmesi politikacıların seçilebilmek ya da koltuklarını koruyabilmek için popülist harcamalar yapmasının önünü açmıştır.
Türkiye ve Arjantin bu tip popülist harcamalar sonucunda para arzını artırmak zorunda kalan ülkelere iki güzel örnektir. Sanırım her iki ülkenin de bir türlü enflasyon belasından kurtulamadığını söylemeye bile gerek yoktur.
Sonuç olarak eğer enflasyonu kontrol etmek istiyorsan öncelikle devlet kemer sıkmak ve harcamalarını kontrol altına almak zorundadır!
Bu yapılmadığı müddetçe halka ne kadar kemer sıktırırsan sıktır hiç bir faydası olmayacaktır.