HAFIZA

Hafıza bazen çok kıymetli bazen de insanın en iğrenç bileşeni. Kimi zaman yerin dibine batsın istiyoruz, kimi zaman asla bizi terk etmesin… Her maddenin bir hafızası var. Evet bir sandalye düşünmez, bilmez, görmez, hatırlamaz fakat çok şeyi hatırlatabilir. En savunmasız anında bir sandalye insanı ölüme dahi yakınlaştırabilir. Üzerinden geçmiş her insan yavrusunu hatırlatır insana en acı senaryolarla.

Hafıza bazen çok kıymetli bazen de insanın en iğrenç bileşeni. Kimi zaman yerin dibine batsın istiyoruz, kimi zaman asla bizi terk etmesin… Her maddenin bir hafızası var. Evet bir sandalye düşünmez, bilmez, görmez, hatırlamaz fakat çok şeyi hatırlatabilir. En savunmasız anında bir sandalye insanı ölüme dahi yakınlaştırabilir. Üzerinden geçmiş her insan yavrusunu hatırlatır insana en acı senaryolarla.

Memleket dediğimiz şeyin de hafızası var. Atılan her adım, yaşanan her kaos, her felaket ilmek ilmek beynimize işleniyor. Unutmuyoruz neler çektiğimizi. Unuttuğumuzu sanıyoruz. Unutulduğunu sanıyoruz fakat bir video, bir şarkı veya bir şiir bize tekrar hatırlatıyor acı anlarımızı, mutlu sabahlarımızı.

Tersini düşünmek de mümkün. İnsanlar öyle olduğunu savunuyorlar belki ama bu felaket bizi komple bir karanlığın içine bıraktı. Memleketin en sevdiğimiz, en çok merak ettiğimiz yerleri yerle bir oldu. Bu acı bir kere bu yüreğe düştü. Her yurttaş artık biraz daha umursamaz olacak hayata karşı. O kadarda takmayacağız mesela fark etmesek dahi umarsızca boş vermiş tavırla bakacağız dünya malına. Ama bir o kadarda sıkıca tutunacağız asla yararı olmayan arabalara, evlere, kıyafetlere…

Artık bu memleketten bu acı çıkmaz. Ne olursa olsun çıkmaz. Bizim mutluluğumuz, umut dolu günlerimiz göçük altında kaldı. Terk edilmiş bir aşık gibi, soğukta yalnız kalmış bir çocuk gibi tüm memleket tüm yurttaşlar biz artık koca bir toz bulutunun içinde nefessiz kaldık. İyilik diye bahsettiklerimiz tüm kuramları yeniden yazdık ama mutsuz kaldık.

Artık bu memlekette ölümden daha önemli bir tane değer kalmadı. Bizlerin geçmiş mutlulukları numaralar verilen toplu bir mezarlığa gömüldü. Artık tüm yalnızlığımızla çırılçıplak kaldık. Memleket çıplak, yurttaş çıplak, kral çıplak…