GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİ

Bu sabah uyandığımda, penceremin küpeştesinde bir güvercin duruyordu. Hem gözleri hem kafası kıpır kıpır ritmik hareketler yapıyordu. Kafası ileri geri, gözleri sağa sola hareket ediyordu. Ben yatağımdan doğrulunca, durup benim ne yapacağımı izledi. Ben de tedirgin etmemek için yatağımda doğrulduğum kadar kalıp hareketsiz onu izledim. Dengesiz duruşumu değiştirmeye çalışırken, tedirgin olup uçtu gitti.

Kalktım, yüzümü yıkadım, her zamanki gibi bilgisayarımı açtım, bir şeyler yazmaya çalışırken güvercin tekrar geldi. Bu sefer daha yakınımdaydı. Ben pencerenin içinde koltuğumda, o pencerenin dışında küpeştede deyim yerindeyse göz gözeydik. Dirseklerimle masadan güç alarak, parmaklarım klavyenin üzerinde öylece kaldım. Tedirgin etmemek için gözlerimi bile kırpıştırmıyordum. Tekrar geldi diyorum, çünkü: aynı güvercin olduğunu; kafasındaki, kafasındakinin bitişiğinde boynundaki ve kanadındaki siyah beneklerin simetrisine dayanarak söylüyorum. Aynısına benzer başka güvercinler varsa o da benim kusurum olsun.

Bir dakikaya yakın bakıştık, sonra bir güvercin daha kondu küpeşteye. Birkaç saniye durduktan sonra, ikisi birlikte uçup gittiler. Yazacağım başka konuyu sonraya bırakarak “güvercin tedirginliğini” yazmaya karar verdim.

Biraz önce göz göze geldiğimiz güvercin öyle anlamlı ve tedirgin bakıyordu ki adeta büyülendim. Aklıma Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şu dizeleri geldi: “Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası/Ayak seslerinden tanırım/Ne zaman bir köy türküsü duysam/Şairliğimden utanırım.”

Korkuyla, sevgiyle, tedirginlikle, öfkeyle bakışlar insanda derin izler bırakır. Katilinden başka kimse görmese de Hrant Dink’in katili karşısında tedirginlikle, belki de korkuyla bakmış olma öngörüsü hepimizin belleğinde derin iz bırakmıştır.

Hırant Dink’in katledilişinden beri, nerde bir beyaz bir güvercin görsem, tedirgin etmekten korkarım. Rakel Dink’in konuşması ne zaman aklıma düşse, insanlığımdan utanırım. Söyleyeceklerim boğazıma düğümlenir gözlerimden yaş gelir, ağlarım…

Rakel Dink’in, sevgiliye mektubunda: “Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim...” diyordu.

Çok kötü zamanlardan geçiyoruz. Her gün katledilen kadınlar. Bakımsız kimsesiz sokak canlıları. Okula aç giden, kantin kuyruğuna giremeyen arkadaşları bir şeyler yerken gözlerinin içine bakan çocuklar. Sokak ortasında öldürülen insanlar vs. vs. Kimileri için belki de iyidir ama dar gelirli, toplumda olup bitenlere duyarlı insanlar için zor günler. Daha da zorlaşacağa benziyor yaşananlara bakılırsa.