Bazı insanlar vardır, can yakar…
Bunu bağırarak, ortalığı yıkarak yapmaz.
Sessizdir.
Soğukkanlıdır.
İmza atar gibi işler kötülüğünü, gözünün içine baka baka.
Sonra da omzunu silkerek yürür gider hayatın içinden…
“Bana bir şey olmaz.”
“Güvendiğim dağlara kar yağmaz.” der.
Olur. Yağar.
Ama hemen olmaz.
Hayat aceleci değildir.
Kimseyle tartışmaz, kimseyi tehdit etmez.
Hesap defterini yavaş tutar ama hiçbir satırı atlamaz.
Bir kalbi kırdığında, bir hakkı bile bile ezdiğinde, verdiğin sözü çiğnediğinde…
Hayat susar.
Sadece notunu alır.
İnsan çoğu zaman yaptığı haksızlığı, unuttuğunu sanır.
Oysa unutmaz.
Sadece erteler.
Vicdanını susturduğunu zanneder.
Ama hayat, ertelemeyi sevmez.
Bugün güçlü hissedersin.
Bugün sözünde durmamayı kurnazlık sanırsın.
Vefasızlığı “hayatta kalma refleksi” diye süslersin.
Haksızlığı akıllıca bir hamle gibi pazarlarsın.
Ama her paket açılır.
Er geç…
En can acıtan yerinden.
İnsanın en büyük yanılgısı…
Başına gelmeyeceğine inanmak.
Can yakanların çoğu bu yüzden acımasızdır.
Bu yüzden rahat uyurlar.
Bu yüzden geceleri bölünmez.
Bilmezler ki hayat, insanı en rahat uyuduğu gecede dürter.
Bir gün…
Hiç kimsenin alkışlamadığı bir yalnızlıkta,
Hiç kimsenin aramadığı bir sessizlikte,
Kimseden kaçamayacağın bir anda küçük ama yakıcı bir soru düşer insanın içine…
“Ben ne yaptım?”
İşte orası yanar.
Dışarıdan belli olmaz.
Manşet olmaz, paylaşılmaz, konuşulmaz.
Ama insanın içi yanar kavrulur.
Burnunun ucu sızlar, göğsü daralır, geceler uzar.
Uyku gelmez, çünkü vicdan uyanmıştır.
Bazı hesaplar vardır; ne savcı ister, ne hakim…
Sadece vicdan ister.
İncittiğin bir kalp gelir aklına.
Görmezden geldiğin bir göz.
Bile bile yediğin bir hak.
Ezdiğini sandığın ama sesini bile duymadığın bir hayat…
Bir karınca kadar küçük gördüğün şeyin nasıl büyüyüp önüne dikildiğini anlarsın.
Bugün sesi yüksek çıkanlar kazanıyor gibi görünür.
Bugün sözüne sadık olmayanlar, emaneti unutanlar, vefayı hafife alanlar güçlü sanılır.
Ama hayat geçici alkışlara değil, kalıcı izlere bakar.
Ve o izler, günü geldiğinde insanın önüne serilir.
Ahde vefa başkasına değil, önce insanın kendine verdiği sözdür.
Birini kandırdığını sanırsın ama aslında kendi iç dengenle oynarsın.
İnsan en çok bastırdığı duygudan sınanır.
En çok görmezden geldiği şey, bir gün karşısına dikilir.
Bugün kuyunun başında duran, yarın kuyunun içinde bulabilir kendini.
Bugün susan, yarın konuşacak kelime bulamayabilir.
Hayat bazen sessizdir.
Bekler.
Geri çekilir.
Ama günü geldiğinde bağırmaz.
İzah etmez.
Sadece gösterir.
Gösterir ki:
Gözyaşıyla kurulan düzen ayakta kalmaz.
Yalanla yükselenler en sert düşüşü yaşar.
Haksızlıkla büyüyen, adaletsizlikle küçülür.
Bugün “bana bir şey olmaz” diyenlere küçük ama net bir gerçek var.
Olur.
Çünkü hiçbir devran tek kişiye çalışmaz.
Hiçbir düzen sonsuza kadar aynı elde kalmaz.
Can yakanın canı, bir gün bir yerden mutlaka yanar.
Bazen yalnızlıkla, bazen geç gelen bir pişmanlıkla, bazen insanın en kıymet verdiği yerden…
Ve işin en ağır tarafı…
O gün geldiğinde kimse suçlu değildir.
Ne hayat, ne insanlar…
Sadece insanın kendisi.
Bu yüzden acele etmeyin.
İntikam gerekmez.
Beklemek yeterlidir.
Çünkü hayatta herkesin bir sırası vardır.
Ve sıra…
Asla şaşmaz.
SONSÖZ
Hayat bağırmaz, tehdit etmez, sadece bekler.
Zamanı geldiğinde insanı en sustuğu yerden sınar ve o an, yaşadıklarının bedelinin başladığı yerdir.