O tarihte Ankara soğuk mu soğuk… Tekel işçileri Kızılay’da direniyorlar. Kimi açlık grevindeler. Sorunları büyük, kazanılmış haklarının ellerinden alınmasına karşılar. Devlet büyüğü Tekel işçilerini suçluyor. Tekel işçilerinin direnişini “ideolojik direniş” olarak niteliyor.
Ankara halkı tekel işçileri ile bütünleşmiş… Kimi börek yapıp getiriyor, kimisi ilaç, kimisi battaniye ve odun getiriyor.
O tarihte İngiliz vatandaşı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yine görevde diyor ki:
-Bizim suçumuz Tekel işçisine fazla merhamet göstermektir, diyor.
Tekel işçisi bağırıyor:
-Ölmek var, dönmek yok…
Hava kurşun gibi ağır…
Bakkallar bu soğuk havaya karşın dükkânlarını sabahın köründe açıyorlar. Müşteri bekliyorlar. Ne gelen var, ne giden… Bakkalların yüzlercesi bir bir kapanıyor. Boş dükkânlarda emlakçi ilanları boy boy…
Dükkânları kiralamak için yüzüne bakan yok.
Bir yılı aşkındır dükkân kirası alamayan mal sahipleri çaresiz…
Şaşkın bakkallar “Gross marketlere” karşı savaşı kaybetmişler…
O tarihte Başbakan Erdoğan 2010 yılının Şubat ayının ilk haftası içinde, sıcak bir ortamda İstanbul’da bir “Gross Marketin” açılışında konuşuyor:
-Bakkal devri kapanmıştır…
Şimdi konuyu TBMM’nin 4 Şubat 2010 tarihli tutanağından aktaralım. İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam gündem dışı söz alıyor:
-Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, esnaf ve sanatkârların kamu kuruluşlarına olan borçlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Tabii ki bunlara da kısaca değineceğim fakat kriz döneminin getirdiği ciddi sorunlarla karşı karşıya olan esnaf ve sanatkârın vergi borcunu, sigorta borcunu ve benzeri borçlarını gerçekten kısa sürede ertelemek ve onlara bu kriz dönemini aşışta kolaylıklar sağlamak bu Parlamentonun görevidir, bunu yapmaya ihtiyacımız var.
Bunun için sözü almışken, bu hafta başında Sayın Başbakan, bir alışveriş merkezi açılışında yapmış olduğu konuşmayla gerçekten tüm esnaf ve sanatkârı ciddi şekilde üzen bir konuşma yapmıştır.
Sayın Başbakan konuşmasında AVM'lerin çağdaş yerler olduğunu, mahalle arasındaki bakkalların kapanacağını, bunun doğal olduğunu, mahalle arasındaki bakkalların pahalı sattığını, kalitesiz sattığını ve bu nedenle de bu bakkalların sürecini tamamladığını söylemiştir.
TBMM’i Genel Kurulunda Susam konuşmasını sürdürüyor:
-2007'de yüzde 47 oy alıp bu Parlamentoya üçte 2 çoğunluk getiren AKP'ye 2 kişiden 1'i, oy vermişti. Bu esnaflardan da her 2 kişiden 1'i AKP'ye oy verdi ama AKP Hükümetinin Başbakanı (Erdoğan) esnaf-sanatkârın yok olacağını, alışveriş merkezlerinin çağdaş olduğunu, bunların artık çağın gereği olduğunu söylüyor.
Sayın Başbakana bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Bakkalın yok olma sürecinde, görevi, sivil toplum örgütlerine atmak yerine… Bu kürsüden hepimiz milletvekili olurken Anayasa'ya bağlılık yemini ettik, Anayasa'nın 173'üncü maddesini okuyorum: "MADDE 173. - Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır."
Evet, şimdi soruyorum: Bakkalın yok olacağını söyleyip bu işi sivil toplum örgütlerine havale eden Sayın Başbakan, alışveriş merkezlerinin karşısında bakkalın korunması için hangi önlemi aldınız?
Şaşkın bakkalın “Gross markete karşı” kendisini nasıl koruyacaktır? Konuyu yazmayı yârin de sürdüreceğiz. (Devam edecek)