GÖNÜLLER YÜRÜYOR, Sevgi, Dostluk ve Umutla, ANITKABİR’E…

“Atatürk, Anıtkabir  ve Ankara

Rize’nin, Pazar ilçesinin Apso (Suçatı) köyündeki en ilginç anılarımdan birini, 10 Kasım 1953 tarihinde yaşadım. Başköy’de, 3. sınıf öğrencisiydim. Derenin üstünde, yol kenarında, Okulun karşısında köy kahvesi vardı. Babamın, sıkca gelip arkadaşları ile buluştuğu bir kahve. Kahvenin dışındaydım. Kahvenin içindeki radyo kapıya, pencereye çok yakındı. Ayaktaydım, radyoyu dinliyordum ve ağlıyordum. 

Çünkü, radyo, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesinin, Ankara’da, Etnoğrafya Müzesinden Anıtkabir’e nakledilişini anlatıyordu.  Atatürk’ü, yüz yüze tanımamıştım. Çünkü, 10 Kasım 1938 tarihinde yaşama veda etmiş, cenazesi uzun yıllar İstanbul’da kalmıştı. Öğretmenlerimiz, ailemiz ve büyüklerimiz Mustafa Kemal Atatürk ve  arkadaşlarını çok iyi anlatmışlar ve onları bizlere gerçekten sevdirmişlerdi.

Babası bu kahvede arkadaşları ile buluşmuş, çay içmiş, sohbet etmiş bir çocuk, içeri girmeden radyo dinliyor ve Atatürk için, 1938 yılında değil de, 1953 yılında, sanki o gün yaşamını yitirmiş gibi ağlıyordu. 

Acaba o anlar, birkaç ay sonra Ankara’ya gidecek, Ankara’da, şiddetsiz ve yasalara uygun sporda demokrasi, gençlik ve gönüllülük hareketlerini başlatacak veya o alanlarda yapılmakta olanları etkileyecek bir çocukla ilgili işaretler miydi?

Yine de Ağlardım

Bana o gün şöyle deselerdi.

“Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’ya gidiyorsun. Orada, isimlerinde Türkiye kelimesi bulunan yasal üç örgütün Kurucu Genel Başkanı olacaksın. Bunlar, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu, Türkiye Gençlik Birliği Derneği ve Türkiye Gençlik Federasyonu. Sonra, spor yazarı, gazeteci ve profesyonel futbolcu olacaksın. Ankara’nın adını taşıyan Ankaragücü Genç takımında futbola başlayacaksın. Ankara Atatürk Lisesi ve Yıldırım Beyazıt Liselerinin futbol takımlarında yer alacaksın. Hatta, Adana’ya gidecek, Adanaspor’da futbol oynayacaksın. Şiddetsiz Türkiye ve Dünyayı hedefleyen Şiddetsiz Toplum Derneği’nin Kurucu Başkanı olacaksın. Sporla, gençlikle ve şiddetsizlikle ilgili kitaplar yazacaksın. Çok sayıda sivil toplum örgütünde (STK) gönüllü olarak çalışacaksın.

Başbakan Bülent Ecevit, eşi Rahşan Ecevit, Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlarından Fahri Korutürk’le tanışacaksın, Bülent Ecevit’in çıkardığı Arayış Dergisinde yazacaksın. Demokratik Sol Partiden Belediye Başkan adayı ve milletvekili adayı olacaksın.

Milletvekili seçilme yaşının 30’dan 18’e indirilmesi için 2000’li yıllara doğru bir girişim başlatacaksın. Gençlerle birlikte seçilme yaşını 25 olarak kararlaştıran bir sürece katkı koyacaksın. Gençlerle birlikte öneri metnini imzalayacaksın. Metin, siyasi partilere sunulacak. Sen, seçilme yaşının 18’e inmesi için kararlılıkla uğraşını sürdüreceksin. Şiddete karşı, örgütlü, fakat silahsız ve şiddetsiz yöntemlerle mücadeleyi, yüz yüze, göz göze iletişimi savunacaksın. Bunu, her yaştaki gençlerle birlikte yapacaksın. 50 yıldan fazla gönüllü olarak, ülkene ve sivil toplum kuruluşlarına hizmet edeceksin. Birçok belge ve ödül alacaksın. 

Şimdi sen gurbete gidiyorsun sanıyorsun. Ancak, Ankara, bir süre sonra evin gibi olacak. Ankara’nın gurbet olmadığını anlayacaksın. Ankara’ya değer bile katacaksın ve bu nedenle ödül alacaksın. Senden daha eski Ankaralılar sana ödül verecek, teşekkür edecek.

Selma (Gürtuna) Sümer ile evlenecek, Şirin ve Deniz isminde iki kızın, Yunus Cem Çubukçu ve Defne Özdemir adında iki torunun olacak.”.

Yine ağlardım. 

Ancak bu ağlamalarımın dört nedeni olurdu. Biri, doğduğum topraklardan, ailemden ayrılmanın acısı, gurbete gitmenin ağırlığı.

Sonraki, üç nedenden dolayı, sevinç gözyaşları olurdu. 

Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkentine, Atatürk’ün bedeninin bulunduğu Ankara’ya gitmenin sevinç gözyaşları.

Üçüncüsü, kuracağım ailenin, çocuklarımın, torunlarımın, annem ve kardeşlerimle özlem gidermek için bulduğum fırsatların mutluluk gözyaşları.

Dördüncüsü, kuruluşuna önderlik edeceğim gençlik, şiddetsiz iletişim, örgütlenme, demokrasi ve sporla ilgili dernekler, federasyonlar ve konfederasyonda yapmaya çalışacağım gönüllü katkılar, yazacağım kitaplar.

Bugün, Ankara, gurbet değil evimizdir. Eşimin, çocuklarımın, torunlarımın, arkadaşlarımın, dostlarımın yaşadığı bir kenttir artık Ankara. Cumhuriyetin değerlerinin güzelleştirdiği, şiddetsiz iletişim, demokrasi ve adalet mücadelesi meşalesinin sönmeden ışık saçtığı bir yer Ankara.” 

Bu satırlar, 2021 yılında, dostlarımın katkıları ile hazırladığım, ücretsiz olarak dağıttığım, ne dağıtması sunduğum bir kitabın ilk bölümünde yer alıyor.

Kitabın kapağı şöyle.

“Uluslararası Sözleşmelerin Aydınlığında Dünyadaki Annelere, Tarihin En Uzun Mektubu ANNELER ve GÖZYAŞLARI Sevgi, Saygı, Hoşgörü, Dostluk ve Barış İçin Her Zaman ve Her Yerde Birlikte Olmalısınız”

Bu satırlar yaşandı ve yaşayan da bendim. Apso Köyünde okul olmadığı için yürüme mesafesindeki Başköy İlkokulunda iken yaşadım, dün gibi anımsıyorum. Okuma, yazma ve matematiği bildiğim için ikinci sınıftan başlatılmıştım ilkokula.

Anıtkabir’i, Genel Başkanı veya üyesi olduğum demokratik kitle örgütleri adına veya bir yurttaş olarak çokça ziyaret ettim. Anı defterini imzalarken, köy kahvesinde ağlayan bir çocuk da içimde, yanımdaydı arkadaşlarımla birlikte. Sadece Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e değil, çok yakınında yatan, ulusal bağımsızlık mücadelesinin bir diğer kahramanı İsmet İnönü’ye de seslendim, “Türkiye Evimiz, Üstünde Yaşayanlar Ailemiz, Farklılıklar Doğal Zenginliğimiz” diyen ve yazan bir insan olarak. 

29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümlerinde ve 10 Kasım 1938 tarihinde hayatını kaybeden Atatürk’ün ölüm yıldönümlerinde Anıtkabir’i ziyaret eden milyonların içinde olacağımı, Başköy’de ağlarken düşünemezdim elbette.

Dünya, 2024 yılında da, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddetin içinde,  kan ve gözyaşı dökmeyi sürdürüyor. Türkiye ise silahlı veya silahsız, örgütlü veya örgütsüz şiddetin doruklarında. Şiddetten uzak, sevgi ve dostluk içinde yaşanabilecek Türkiye umudunu taşıyanlar, gönüllü olarak salonlarda, alanlarda ve günü geldiğinde Anıtkabir’deler. Gönüller yürüyor, yarışmadan, Anıtkabir’e, Cumhuriyetin kurucu önderi Atatürk’e bağlılıklarını, sevgilerini, teşekkürlerini yinelemek için.

On binlerin, yüz binlerin, milyonların Anıtkabir’deki görüntülerinin çok büyük anlamları var. Dilerim, herkes bu anlamları algılar ve saygı gösterir,  farklılıkları doğal zenginlik sayarak birlikte yaşamayı başarır.

Gönüllerin, silahsız ve şiddetsiz gönüllülerin bu yürüyüşleri, aslında sadece Türkiye’nin Ata’sını değil, bağımsızlık yolunda canlarını ve ömürlerini verenleri, Cumhuriyeti kuranları, eksiksiz demokrasi yolunda mücadele edenleri kucaklamak içindir. Sevgi, dostluk ve umutla, güçler, akıllar, duygular ve gönüller birleştirilerek, bu topraklarda artık kan ve gözyaşı dökülmesini, şiddetsiz yöntemlerle sonlandırmak hedefine ömür, emek ve katkı vermek, Cumhuriyetin kahramanlarını  unutmamak, unutturmamak için. Geçmişi unutmak, unutanların da gelecekte unutulması anlamına gelebilir, dikkat.

Çocuk, genç, kadın, erkek ayırımı yapmaksızın şöyle diyebiliriz.

Ülkenin farklı yerlerinden Ankara’ya gelerek Anıtkabir’e yürüyenler veya başka yerleşim yerlerinde aynı coşkuyu sergileyenler; demokratik, laik, sevgi ve dostluk içinde yaşanabilen, yalan, hakaret, iftira ve tehditten uzak, yoksulun ve yoksunun bulunmadığı, kan  ve gözyaşının akmadığı, cinsiyet ayırımcılığının yaşanmadığı, kadın-erkek tüm yurttaşların eşitliğinin benimsendiği, yerin üstündeki gerçek cennete dönüşmüş Türkiye’nin mutlaka gerçekleşeceğini kanıtlamaktadır.

Cumhuriyeti kuranları, tam demokrasi için mücadele edenleri unutmayan her yaştaki gençlerin yaşadığı Türkiye, acılı yüzlerce, binlerce yılı geride bırakmış bu topraklarda kan ve gözyaşını mutlaka durduracaktır, kesinlikle durdurmalıdır.

Haydi, Türkiye’nin insan melekleri, köyden kente, her yerde ve her zaman, silahtan ve şiddetten uzak örgütlenmeli, kadın-erkek birlikte, iletişim ve dayanışma içinde olmalısınız. 

Anıtkabir’e,  ülkenin her yerinde Cumhuriyeti kuranlara yürüyen gönüller, gönüllüler, cennet Türkiye için haydi…