Getirmezler de, yatırmazlar da

AKP Kongresinde konuşan Genel Başkan Erdoğan ekonomi konusuna da girdi ve “Vatandaşlarımdan, milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum.” ifadelerini kullandı…

AKP Kongresinde konuşan Genel Başkan Erdoğan ekonomi konusuna da girdi ve “Vatandaşlarımdan, milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum.” ifadelerini kullandı…

Önce şunu söyleyeyim bu birikimler milli servet falan değildir, tamamı ile kişisel bir servetten bahsediyoruz “miz” eki kullanmak bu yüzden hiç de doğru değil.

Gerçekten de milli servetimiz olan, hepimizin paydaşı olduğu varlıkları satıp savıp, har vurup harman savuran AKP iktidarının şimdi de kişisel servetlere göz dikmiş olduğu endişesi toplumda hızla yayılıyor. Varlık vergisi benzeri uygulamaların gündeme gelebileceği, sermaye kontrollerinin dahi dayatılabileceği bile yerel ve uluslararası piyasalarda konuşuluyor.

Ülke yönetiminin en tepesindeki ismin bu tip dedikoduları besleyebilecek, endişeleri arttırabilecek tarzda konuşmalara girmesi fevkalade tehlikelidir.

Böyle konuşmalar, bırakın yastıkaltı döviz ve altını bankalara çekmeyi, bankalarda bulunan altın ve dövizin bile yastık altına kaçmasına yol açabilir…

Bakınız bu topraklar paranın doğduğu topraklardır! Para toplum yaşamında çok önemli bir unsurdur ve bu milletin o en derin kültürü ve bilinçaltında para ile ilgili çok önemli deneyimler ve yaşanmışlıklar bulunur.

Örneğin Osmanlı’da yaşanan tağşiş olayları hala nesilden nesile aktarılan o derin hafızada canlıdır.

Tağşiş nedir derseniz: Tağşiş, değerli madenlerin içerisine daha değersiz olanların katılarak altın miktarının azaltılması, paranın ayarının bozulması ve değerinin düşürülmesi işlemidir. Böylece üzerinde yazılı olan değer aynı kalsa da paranın gerçek değeri düşmektedir.

Sayın Erdoğan dahil kaç kişi Osmanlı’da patlayan bir çok Yeniçeri isyanının maaş ve ulufelerin tağşiş edilerek değeri düşürülmüş para ile ödenmeye kalkışılması üzerine ortaya çıktığını bilir?

Osmanlı mali olarak her dara düştüğünde ya paranın gramajını düşürerek ve yahut da ayarını bozup tağşiş ederek bir çıkış yolu bulmaya kalkışmıştır. Bunun yarattığı paranın satın alma gücünün düşmesi, yani enflasyon olgusu da daima halkın tepkisine yol açmıştır.

Devletin enflasyonist ekonomi politikaları sonucunda Türk Lirasının satın alma gücünü kaybetmesi yakın tarihe de damgasını vurmuştur.

Örneğin 1958 yılında Adnan Menderes iktidarı döneminde yaşanan büyük devalüasyon hala hatırlardadır. Adnan Menderes iktidarında borçlarını ödemekte acze düşerek moratoryum ilan etmek zorunda kalan Türkiye’de büyük bir devalüasyon yaşanmış, dolar kuru bir günde 2 lira 80 kuruştan 9 liraya fırlamıştır.

Türk parasının değerini radikal ölçüde yitirmesi elbette sadece bu yıllarla sınırlı değildir, 80’li ve 90’lı yıllarda yaşanan ekonomik krizler ve devalüasyonlar insanımızın hafızasında hala dipdiri durmaktadır.

Yani Türk milleti tilki uykusundadır, yeni bir ekonomik krizin her an patlayabileceğini, paranın satın alma gücünü o ya da bir şekilde yitirebileceğini, dahası devleti yönetenlerin vergileri arttırabileceğinin ve hatta varlıklara yönelik bile vergi salabileceğini bilir, bu yüzen de daima tetikte durur.

Bu sebeple bizim halkımız nakit servetini altın ve döviz olarak tutmayı tercih eder. Gayri nakdi servetini ise gayrimenkule, arsaya binaya yatırır mülkiyet ve tapu güvencesine sığınır.

Aslında geçmişte, özellikle de müsadere yasaklanmadan önceki dönemlerde, mülkiyet ve tapu güvencesi bile tehdit altında olduğu için insanlar çare olarak servetlerini devlete kaptırmamak için vakıflar kurmuş, bir kutsallık zırhı altında, varlıklarını koruma altına almaya çalışmışlardır.

Ekonomik bilincin böyle bir kültür ile şekillendirildiği topraklarda biri çıkıp altınınızı dövizinizi yastık altından çıkarın, bozdurun derse onu kimse kaale almaz, dediğini tutmaz.

Bakın bu gün bankalarda yabancı para cinsinden tutulan mevduat bile Türk Lirası mevduattan daha fazladır! Bu son derecede dikkat çekici bir olgudur…

İnsanlar parasını bankaya faiz karşılığı ve devlet garantisi altında bile Türk Lirası mevduat olarak yatırmazken, siz kalkar onları borsa ve benzeri çeşitli finans araçlarına yatırmaya davet ederseniz emin olun kimse sizi dinlemez, kimse size güvenmez, kimse riske girip parasını tehlikeye atmaz…

Yastıkaltı döviz ve altının bankalara yatırılmasını ve bozularak Türk Lirası araçlara yatırılmasını istiyorsanız, yapmanız gereken ilk şey güveni tesis etmektir. Tüm kararların bir adamın iki dudağı arasından çıktığı bir ülkede ise güven yaratmak hiçbir şekilde mümkün değildir.