GENE YIKILDIK…

Bu sefer de güneydoğumuzda ondan fazla ili etkileyen son derecede şiddetli bir deprem oldu. Gene bir...

Bu sefer de güneydoğumuzda ondan fazla ili etkileyen son derecede şiddetli bir deprem oldu.

Gene bir sürü bina yıkıldı ve ne yazık ki bu seferde birçok insan öldü ya da yaralandı.

Bir ülke hiç mi ders almaz?

Herkesin diline yerleşmiş bütün uzmanların söylediği bir gerçek var “deprem öldürmez, yıkılan binalar öldürür” deniyor.

Bu sözü son olarak bu depremde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’da söyledi.

Yani herkes her şeyi biliyor, bilinmedik herhangi bir şey yok ve kimse bir sürprizden ya da beklenmedik bir olaydan bahsedemez…

Çaresi de belli binaları bu ülkede olabilecek en şiddetli depremlere bile dayanacak sağlamlıkta inşa edeceksin!

Bu konuda herhangi bir bilgi eksikliği yok!

Bu binaların nasıl yapılacağını ve nerelere yapılması gerektiğini biliyoruz…

Bilim bize nerede, ne şiddette ve hangi zaman aralıkları ile deprem olacağını açık ve net olarak söylüyor. Hangi teknoloji ile inşa edilmiş binaların ne şiddette depremlere dayanabileceğini de kesin olarak bilmekteyiz. Kısacası deprem ile ilgili olarak tek bilinmeyen şey sadece günü ve saati…

Bütün elimizdeki bilgiler bize Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu anlatıyor, üstelik Türkiye’de dünyanın Japonya, Şili ve benzeri bölgelerinde görülen büyüklükte depremleri üretebilecek fay hatlarının olmadığını da biliyoruz yani işimiz Japonlara ya da benzer bölgelerde yaşayanlara göre epeyce daha kolay.

Amma ve lakin bile bile gerekli olan bu yapı stoku dönüşümünü yapmıyoruz…

Teknolojik bir eksiğimiz olmadığına göre, depremlerde can ve mal kayıplarını neden engelleyemiyoruz sorusu cevap bulunması gereken temel sorudur.

Dikkat edilirse depremlerin daha ziyade yoksul ülkelerde, ya da ülkelerin yoksul kesimlerinde daha fazla hasara ve can kaybına yol açtığı görülür.

Bunun sebebi yoksulların deprem tehdidine açık bölgelerde, deprem tehdidine dayanıksız, ucuz binalarda barınmak ve çalışmak zorunda kalmalarıdır.

Bu noktada karşımıza çıkan cevap teknolojik değil ekonomiktir.

Görülüyor ki ülkemizde her depremde ortaya çıkan bu yıkımın tek nedeni ekonomi ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumdur…

Sağlam binalar inşa etmek için ciddi teknoloji kullanmak, para harcamak gerekiyor ve en nihayetinde bina inşa maliyetleri yükseliyor.

Öncelikle bu yüksek maliyetlerden kaçınılıyor.

Birde işin rant kısmı var şehirlerin depreme dayanıksız bölgelerine inşaat yapmamak, yapılmış olan inşaatları yıkıp bölgeyi terk etmek gerekiyor. Buda son derecede yüksek bir maliyet getiriyor.

Terk edilmesi gereken bu bölgelerde mülkiyet sahibi olanlar büyük ölçüde servet kaybedeceği için sessiz ama derin bir direnç gösteriliyor, iktidarlar da popülist davranıyor ve bu direnç ile baş edemiyor.

Rasyonel akla, bilime ve teknolojiye zerrece kıymet vermeyen, gözü inşaat rantından başka bir şey görmeyen siyasetçi, bürokrat ve müteahhit üçgeni insanlarımızı bilim ve teknolojinin bu kadar gelişmiş olduğu bir çağda dandik ama pahalı konutlarda ölümcül bir depremi beklemeye mahkum etmektedir.

Bakınız her deprem bir sınavdır, lakin ilahi bir sınav falan değil bir mühendislik ve ekonomi sınavıdır.

Biliyoruz depremler beklenmedik olaylar değil, yağmurun yağması, rüzgârın esmesi yahut da güneşin doğması gibi tekrarlanan doğal fenomenlerdir.

Yapılması gereken tek şey depreme dayanıklı bölgelerde depreme dayanıklı binalar inşa etmek, depreme dayanıksız bölgelerde önceden yapılmış binaları yıkmak, bu alanları boşatmak ve bunların yerine sağlam zeminlerde depreme dayanıklı binalar inşa etmektir.

Bu ise sadece ve sadece bir ekonomi sorunudur ve bu sorunu çözmemek iktidarların gafleti, delaleti ve hatta hıyanetidir…

Türkiye’mizin bu kadar yaşamsal ve daha öncelikli başka bir sorunu da yoktur.

Bu depremde yaşananlar son olsun, iktidar artık oyalanmasın depremlerde yıkılmayacak binalar inşa etmek için bir an önce harekete geçsin demekten başka yapacak bir şey yok maalesef.