GAZİ ÇİFTLİĞİ VE İSTİKLAL MADALYALILAR

Cumhuriyetimizin 100. Yılı için tasarlanacak işlerden en önemlisi bence vefa göstermektir.

Kime mi? İstiklal Madalyası ile onurlandırılmış kahramanlarımızın aziz hatırasına.

Yaklaşık 96 bin aile bu mirasın gururunu taşıyor. Peki kim onlar? Neden isimlerini tarihe bir kez daha kazımayalım? Onların kıymetli hatırasını gelecek kuşaklara sembolik bir armağan ile bırakamaz mıyız?

Her bir İstiklal Madalyası sahibi için bir fidan diksek, tümünü bir orman içinde büyütsek hoş olmaz mı? Cumhuriyetin 100. Yılı için 96 bir küsur fidan dikmek ve her birinde bir kahramanın adını yaşatmak zor mudur?

Örneğin Gazi Çiftliği, ya da şimdiki ismiyle Atatürk Orman Çiftliği bu iş için en uygun yer değil midir?

Büyük Önder’in tabiat sevgisini ve Ankara’yı yeşillendirmek için yaptırdığı çalışmaları bilmeyenler için hatırlatalım. 1916 yılında, Dünya Savaşı esnasında Diyarbakır kırsalında at üzerindeyken yanındakilere, “ Bana bir din bulun, ibadet etme şekli ağaç dikmek olsun” dediğini kimi hatıratlarda bulabilirsiniz. Çorak ve bataklık toprakları olan Ankara’ya kazandırdığı yeşil alanları bugün dahi görebilirsiniz.Akköprü civarında büyümekte olan bir iğde ağacının yokluğunu dahi otomobil ile geçerken fark edecek kadar düşkündü ağaçlara. Çankaya köşkünde peyzajcılar bir ağacı kesmeyi önerince, “Sen ömründe böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin?” diye çıkışmıştı. Birkaç sene sonra ise Yalova’daki küçük köşkün yanı başındaki çınar ağacı ile dünyaya çevrecilik dersi vermişti. Ağacın bir kolu köşkün çatısına zarar veriyordu; bahçıvan o dalı kesmek için izin istedi. Gazi Paşa hiddetlendi, “ Ağaç kesilmeyecek, köşk yürüyecek” diye kükredi. Herkes şaşkınlık içindeydi. Sonunda onun dediği yapıldı, köşk temelleri üzerinde yükseltilip 7 metre öteye kaydırıldı. Çınarın koca dalı da kurtuldu.

Örnekleri sürdürmek mümkün, ancak yerimiz yetmez.

İstiklal madalyaları ile bezenmiş fidanları Gazi Çiftliği’nin bağrına diksek, her biri bize bu memleketi miras bırakan bir kahramanın anısını yaşatarak toprağa kök salsa, bu küçük orman cumhuriyetin 100. Yılına en anlamlı armağan olmaz mı?

Bu fikri, yaklaşık 4 yıldır pek çok makama iletmekteyim. Ağaç dikme kurumunun idarecisinden, büyük belediyelere; kimi siyasi parti liderinden tarihi alandan sorumlu saha amirlerine kadar sözlü ve yazılı olarak anlatmaya gayret ettim. İlgilenen olmadı. Ağaç dikme gönüllüsü vakıflar, tüccar birlikleri bile kulak asmadı.

Oysa her şehrin kendi tüccar birliği, meslek odası ve eşrafı, o şehrin kahramanı için harekete geçse, bir solukta biterdi bu iş. Gelecek yüzyıla, bu tarihi yazanların ismini armağan edebilirdik. Vatan toprağında büyüyüp kök salacak meşe dallarında birer gurur madalyası ile...

Ne dersiniz, yapılabilir mi?