“GAZETECİLİK YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Çağdaş Gazeteciler Derneği Ankara Şubesi-20. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali ortaklığında 3 Mayıs 2025 tarihinde, Basın Özgürlüğü Gününde düzenlenen “Kıskaç Altında Gazetecilik: Davalar, Sansür, Güvencesizlik” konulu söyleşide, alkışlarla karşılanan son cümle olarak söylendi, başlıktaki dört kelime.

Güvenle ve umutla “Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz “ diyen, söyleşinin kolaylaştırıcısı, gazeteci Esra Tokat.

Türkiye’de binlerce, ulusal düzeyde milyonlarca gazetecinin sesi oldu genç meslektaşım Esra Tokat.

Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen söyleşinin konuşmacıları ise Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, gazeteci Sibel Yükler ve Av. Dr. Onur Can Keskin’di.

Söyleşi, 27 Nisan 2025 tarihinde 37 yaşında hayatını kaybeden gazeteci Ceren Kaynak İskit’in adına adandı. Çünkü, söyleşinin düzenlenmesini Ceren Kaynak İskit önermişti.

Söyleşi konuşmacılarının sözlerini kısaltmak veya özetlemek çok zor geldi.

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir: Güvencesizlik

“Bu ülkede, gazetecilik yapmak çok kolay olmadı. En büyük sorun, tüm çalışan kesimleri etkisi altına alan güvencesizlik. Bu güvencesizlik sadece sosyal güvencesizlikle ilgili değil. İş güvencesizliği en başta. İşten çıkarılmak çok kolay. Sendikal güvencesizlik. Gazetecilerin arkasında bir meslek örgütü yok. Demokratik güvencesizlik, irade güvencesizliği.

İşsizlik gazetecilerin en büyük derdi. Serbest gazetecilik giderek artıyor. Günlük çalışma saatleri 9-13 saat gibi çok uzun bir süre. Ücret alamamak, iş yerinin kapanması, ve işten çıkarılmak endişesi, sansür, otosansür gazetecinin en önemli engelleri arasında. Ülkemizde gazeteci, çok çalışıp az yaşayan, çok çalışıp az kazanan demektir.

Sorunlar arttıkça, gazeteciler arasındaki dayanışmanın da arttığını görüyoruz. Tüm baskılara ve olumsuzluklara karşın umudu korumalıyız. Çünkü gazeteciler, halkın haber alma hakkı için varlar, topluma hizmet ediyorlar.

Medyada tekelleşme var ve bu durum mesleğe zarar veriyor. Medya sahibi grupların gazetecilikle hiçbir ilgileri yok. Basının bağımsızlığı, halkın bilgiye ve habere ulaşması için zorunlu.”

Gazeteci Sibel Yükler: Karanlık Bir Dönemdeyiz

“Baskılar, soruşturmalar, gözaltılar, ev hapisleri, tutuklamalar arttı. Habercilik cezalandırılıyor. Haber yapmaktan çekinir oldu gazeteciler. Sahaya inince tutuklanmak endişesi yayılıyor. Gazeteciyi örgüt üyeliği ile suçlamak çok büyük bir haksızlık. Ne olacağını bilemediğimiz bir güvencesizlikle karşı karşıyayız. Karanlık bir dönemdeyiz. İnatla gazetecilik yapmalıyız, dayanışma içinde olmalıyız. Muhabirlik mesleğinden ve sahadan hiç kopmamalıyız.”

Av. Dr. Onur Can Keskin: Gözaltılar Yanlış

“Gazeteciliğin hukukla ilişkisi çok önemli. Kanunları doğru yorumlamak zorundayız. Gazetecinin gözaltına alınması çok yanlış. Çağırırsanız mutlaka gelir. Basın kartını meslek örgütleri vermelidir.”

Bu satırların yazarı, gazetecileri, gazeteleri, televizyonları, radyoları ve sosyal medyadaki kişi ve örgütleri “yandaş” veya “karşıt” şeklinde ayırmamıştır ve asla ayırmayacaktır. Gazeteci gazetecidir, gazetecilik çok kutsal bir meslektir ve suç değildir, gazetecilik örgütlerinin söyledikleri gibi.

Gazeteci elbette yargılanamaz değildir. Aslında, hukuk karşısında hiç kimse dokunulmaz olmamalıdır. Gazetecinin eksik veya yanlış yazmasının, söylemesinin hukuktaki karşılığı gözaltı, tutuklama, ev hapsi ve mesleğini yapmasını engelleyecek herhangi bir ceza olmamalıdır. Buna kapatma ve para cezaları da dahil. Hukuktaki karşılık, yargı kararı ile düzeltme-tekzip olmalıdır.

Demokrasi dışı yönetimler, acı, kan ve gözyaşı üreten tüm insanlık dışı eylemlerine karşın, gazetecilik mesleğini ve iletişim bilimini yok edememişlerdir. Türkiye’de de bu böyle olmuştur. Gazetecilik, Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir’in belirttiği gibi çok kolay olmamıştır. Kanımca çok da zor olmuştur ve bu zorluk iktidardaki insanların haklara ve bilime aykırı tutum, karar ve eylemleri ile artarak sürmektedir. Ancak, gazetecilik, Ankara’da Rüzgarlı Sokak, İstanbul’da Babıali’den taşarak önce yüksek okulları başarmış, bugün ise İletişim Fakültelerine ulaşmıştır. Yarınlarda belki İletişim Üniversitesini bile görebilir insan soyu. Hatta görmelidir, çünkü, yüz yüze, göz göze ve şiddetsiz iletişim, tüm sorunların çözümü için vazgeçilemeyecek derecede zorunlu olan bilimsel bir alandır, yöntemdir.

Siyasetçiler, hukuksal düzenlemeler yaparak kamu kuruluşlarına ve yöneticilerine, güvenlik güçlerine, savcılara ve yargıçlara çok geniş yetkiler verebilir. Bu yetkiler, kişiye özel akıl, vicdan ve bilgilere dayanarak, bilerek veya bilmeyerek baskı ve şiddet üretebilir veya adaletsizliğe, haksızlığa engel olabilir, günümüzde örneklerini yaşadığımız gibi.

Keşke yetkilerle birlikte, başta gazetecilik, iletişim, duyguların yönetimi, siyaset, örgütlenme, inanç ve farklılıkları doğal zengin kabul eden demokrasi ile ilgili bilgiler de verilebilse.

Haydi gazeteciler, kadın-erkek birlikte, her yerde ve her zaman dayanışma içinde, haydi.

Soldan; Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, gazeteci Esra Tokat, gazeteci Sibel Yükler ve Av. Dr. Onur Can Keskin.