Piyasanın görünmez demir eldiveni; Fiyat katılığı artık bir alışkanlık haline geldi.
Her ay yeni bir enflasyon oranı açıklanıyor ama mutfağın sesi değişmiyor. Ekmek yine pahalı, et yine uzak, kiralar hâlâ uçuşta… Rakamlar iniyor, fiyatlar kalıyor. Çünkü bu ülkede artık yeni bir gerçek var: fiyatlar değil, güven dondu.
TÜİK’in Ekim verilerine bakalım: kiralar %6,1 arttı, gıda fiyatları %2,6 yükseldi, çekirdek B endeksi %3,4 çıktı. Üçü bir araya gelince tablo netleşiyor: Fiyatlar yıllık %30–35 bandına yapışmış durumda. Yani ekonomi, “fiyat katılığı” denilen o görünmez duvara toslamış halde.
Fiyat Katılığı Nedir, Neden Tehlikelidir?
Ekonomide fiyat katılığı, fiyatların yukarı çıkarken hızlı ama aşağı inerken inatçı olmasıdır. Yani kira, okul ücreti, restoran menüsü bir kez yükseldi mi, artık kolay kolay düşmez. Çünkü kiralar yıllıktır, maaşlar geri alınmaz, işletmeler de “bir indirdim mi toparlayamam” diye korkar.
Bu yüzden hizmet enflasyonu en zoru, en yapışkanıdır. Lokanta fiyatı, kuaför ücreti, okul taksiti… Hepsi yukarıya yapışmıştır. Döviz düşse, enerji ucuzlasa bile kimse fiyat indirmez. Çünkü artık mesele maliyet değil, beklentidir.
Vatandaş, “nasıl olsa her şey zamlanacak” diye bugünden alır; esnaf, “mal yerine koyamam” diye zam yapar. Böylece ekonomi rakam olmaktan çıkar, davranışa dönüşür. Fiyatları faiz değil, alışkanlık belirler.
Türk-İş Uyardı; Açlık 28 Bin, Yoksulluk 92 Bin TL!
Türk-İş’in Ekim 2025 araştırması bu tabloyu rakamla anlatıyor:
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 28.412 TL, yoksulluk sınırı ise 92.547 TL.
Yani artık Türkiye’de milyonlarca insan yalnızca enflasyonla değil, geçimle savaşıyor. Maaşlar yetmiyor, umut tükeniyor. Asgari ücretle bu tabloyu çevirmek mümkün değil; çünkü fiyatlar artık ekonomiyle değil, davranışla yönetiliyor.
Devletin Sosyal Müdahalesi; Morfin Etkisi
Son dönemde “devlet marketi”, “kent lokantası”, “belediye berberi” gibi uygulamalarla vatandaşın yükü hafifletilmeye çalışılıyor. Bu çabalar değerli ama geçici. Acıyı azaltıyor, hastalığı iyileştirmiyor. Çünkü fiyat katılığı kırılmadıkça, devlet marketindeki etin ucuzluğu da uzun sürmez.
Asıl mesele, bu fiyatların neden düşmediği.
Cevabı basit ama derin: Güven eksikliği.
Piyasa güvenmediğinde, ne para politikası işe yarar ne faiz kararı. Fiyat, güvenle düşer; güven yıkıldığında her şey pahalılaşır.
Ekonomi Bir Rakam Değil, Davranıştır
Türkiye’nin bugün yaşadığı tam da budur. Fiyatlar inmiyor çünkü güven azalmış durumda. İnsanlar yarına, yönetime, ekonomiye inancını yitirince, fiyatlar da inancını yitiriyor.
Devletin market açması, lokanta işletmesi elbette bir sosyal görevdir ama kalıcı çözüm, bu davranış döngüsünü kırmaktır.
Ekonomiyi faiz değil, güven düzeltir.
Fiyatları istatistik değil, adalet yumuşatır.
Ve hiçbir grafik, vatandaşın mutfağındaki yangını anlatmaz.
Sözün Özü
Fiyatlar düşmüyor çünkü kimse düşeceğine inanmıyor.
Enflasyon bir ekonomi meselesi olmaktan çıktı, toplumsal bir güven meselesine dönüştü.
Ve unutmayalım ki,
Bir ülkenin parasından önce, umudu değer kaydederse, hiçbir fiyat gerçekten düşmez.