Kendi yaşanmışlıklarıyla hamur ederek, fark yaratmış olmalarına karşın tarihi fısıltılarda kalmış yaşamları romanlaştırarak yarım asırdır yazan biri var aslında; Osman Balcıgil... Onun yaptığı 'tarihe not düşmenin ta kendisi. 1975 yılından itibaren hep yazdı. Önce gazetecilik ardından televizyonculuk yaptı. Uzun yıllar dergi, gazete, televizyon sektörlerinin haber bölümlerinde muhabir, editör ve yönetici olarak çalıştı. 2007'den bu yana sadece kitap, ağırlıklı olarak da roman yazıyor. Önceki yıllarda yaptığı araştırma, yazdığı yazı ve televizyon programlarıyla pek çok ödüle layık görülen Balcıgil, beşinci kitabı "Latin Amerika'nın Atar Damarları"nda yer alan "İnkaların Torunları Şaşkın"la 1988 yılında Gazeteciler Cemiyeti "Yılın Röportajı Ödülü"nü kazandı. Nazım Hikmet’in annesi, Yahya Kemal’in sevgilisi, Osmanlı’nın ilk kadın nü ressamı Celile’nin yaşam öyküsünü anlattığı romanı ‘Ela Gözlü Pars Celile’, 8 ayda 65 kez basılarak Türkiye’de 2016 yılının en çok okunan romanı oldu. Celile, şu ana kadar 110 kez basıldı. ‘Yeşil Mürekkep’ isimli kitabı 60 binden fazla sattı. ‘Afife Jale’ ve ‘İpek Sabahlık’ da yayınlandığı yılların en çok okunan kitapları oldu. Balcıgil'in on dördü roman olmak üzere yirmi iki kitabı var. Yirmi üçüncüsü ve en sonuncusu ‘Cumhuriyet Gibi Bir Kadın NAHİT HANIM’ da kendi anonsuyla SOLUK KESEN BİR HAYAT, İNANILMASI ZOR BİR MACERA! yı anlatmış… Necip Fazıl’da, Sabahattin Ali de ona deli gibi âşık oldu. O, Halil Vedat Fıratlı ve Arif Damar’la evlendi. Bu sırada, kendisinden epey genç olan Orhan Veli’ye sırılsıklam âşık oldu. Üstelik Halil Bey’le evliyken.1928 yılında, Ankara’da öğretmene ihtiyaç olduğunu duyduğunda, gözünü bile kırpmadan İstanbul’u geride bırakıp soluğu başkentte aldı. Cumhuriyet’in ve Ankara’nın kuruluşuna birinci elden tanıklık etti, katkı sundu. Tam bir Cumhuriyet kadınıydı. Nahit Hanım, Gazi’nin sofrasına oturdu, onunla dans etti.
Henüz 19 yaşında bir genç kızken, büyük önderin hayranlığını kazandı. Güzeller güzeli Nahit Gelenbevî, hayatının sonuna dek evinin kapılarını sanatçılara ve edebiyatçılara açık tuttu. Karşılığında “Rönesans gibi kadın!” ve “Koruyucu meleğimiz!” denilerek onurlandırıldı. Nahit Hanım’ı en iyi tanımlayan cümleyi ise Cemal Süreya kurdu: “CUMHURİYET GİBİ KADIN!”1930’lu ve 1940’lı yılların Ankara’sını anlamadan, genç Cumhuriyet’in ideolojisini, felsefesini, itici gücünü, iradesini, tutkusunu kavramak mümkün değil. Nahit Hanım’la birlikte Cumhuriyet’i keşfetmeye var mısınız? Hem de onun inanılması güç hayatına tanıklık ederek... Tarihin sayfaları Nahit hanım gibi ayak izi bırakan kadınlarla doludur. Örneğin; Dünyanın her tarafından gelerek iki savaş arasında Paris’te konuşlanarak yaşamsal çizgilerini aramakta olan Picasso, Hemingway, Ezra Pound, Carl Van Vechten, Henri Matisse, Sherwood Anderson ve Francis Picabiagibi alanlarında kült olmuş isimlerin, eserlerini tamamladıktan sonra ilk danıştıkları modern edebiyatın öncülerinden Amerikalı yazar Gertrude Stein… Ancak O İspanya İç Savaşı sırasında General Francisco Franco'yu destekleyip, Nazi işgali altındaki Fransa'da yaşayan bir Yahudi olmasına karşın Vichy hükümeti ile işbirliği yaparak 75.000'den fazla Yahudinin Nazi toplama kamplarına sürülmesine ön ayak olduğundan ÖCÜ oldu... İyisi mi biz itici öcüleri bir kenara bırakıp kendi Cumhuriyet gibi kadınımız Nahit Hanım’ın Cumhuriyetin arka odası belgeseli kıvamında yazılmış öyküsünü Osman Balcıgil’den okuyalım…