Filler tepişir çimenler ezilir…

Bizim uluslararası ilişkiler aydınlatıcımız Tiflis New Vision Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Süreyya Yiğit; Ukrayna özelinde, Dünya genelinde Amerika_Rusya ve Çin şeytan üçgeninin oynadıkları siyasi satrançı okadar güzel anlatıyorki kelimesine dokunmadan sizinle paylaşıyorum… Amerikan Başkanı her ne kadar şu anda Kiev’e odaklandıysa sonbahar geldiğinde Kiev değil Kansas veya Kaliforniya daha ağır basacaktır çünkü Kasım’da seçim var. Putin’e karşı Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin ortak cephe kurdukları ve Liberal Batı düzenini içeriden inşa çabasında oldukları doğru. Sebebi de bu düzen son 40 yılda pazar ekonomisini o kadar yüceltti ki tepkilerin Trump’ın seçilmesi ve İngiltere’nin AB’den ayrılmasına kadar vardığı öne sürülmekte.

Bizim uluslararası ilişkiler aydınlatıcımız Tiflis New Vision Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Süreyya Yiğit; Ukrayna özelinde, Dünya genelinde Amerika_Rusya ve Çin şeytan üçgeninin oynadıkları siyasi satrancı o kadar güzel anlatıyor ki kelimesine dokunmadan sizinle paylaşıyorum… Amerikan Başkanı her ne kadar şu anda Kiev’e odaklandıysa sonbahar geldiğinde Kiev değil Kansas veya Kaliforniya daha ağır basacaktır çünkü Kasım’da seçim var. Putin’e karşı Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin ortak cephe kurdukları ve Liberal Batı düzenini içeriden inşa çabasında oldukları doğru. Sebebi de bu düzen son 40 yılda pazar ekonomisini o kadar yüceltti ki tepkilerin Trump’ın seçilmesi ve İngiltere’nin AB’den ayrılmasına kadar vardığı öne sürülmekte.

Yaratılan yeni zümre, oligarklar, eşitsizliği ve işsizliği artırdı ve pek çok insan kendilerini geride kalmış hissetti. Orta direk bu durumda büyük hasar gördü ve siyasi yelpazedeki uç akımlara savunmasız kaldılar. En sağlıklı ve uzun vadeyi içeren değişim Rusya’nın başkalaşmasından geçiyor ama uygulanan ekonomik yaptırımlar da tam Rus orta sınıfını hedef almakta, güçlenmek yerine çok daha zayıflamaktalar. Halbuki demokrat ve evrensel değerleri benimseyen Moskova Batı Liberal düzenin kurtarıcısı olur.

Bahsedilen bu düzen benimsediği unsurlarla yaklaşık 250 yıldır tartışılmakta: hür basın, hukukun üstünlüğü, açık toplum, anayasal düzen, çokkültürlü, dışlayıcı değil kucaklayan siyasal sistem vs. Ya bu düşünce husumete uğrayacak ya da kendini tekrar yaratacak. Burada 1945 sonrası dönem umut veriyor. Liberal düşünce bütün sıkıntılara rağmen iki kutuplu dünyada yeni bir dünya düzeni icat edebildi.

Her ne kadar Liberal düzen hayal kırıklığı yaratsa bile orta boyutta ve küçük devletler bu düzenin dışında kaldıkça yolsuzlukları daha da ciddi boyutlara ulaşıyor ve otokrasi eğilimi daha da güçleniyor. Haklı bir eleştiri liberal düzende güç unsuru ve çıkarların devam ettiğidir. Bu Britanya egemen güç iken doğru idi ve 20.ci ve 21.ci yüzyılda Amerika için de geçerli. Her düzen lider konumundaki devletin çıkarlarını korur ve kollar. Bundan dolayı değerler, fikirler ve fiziki yatırımlar önem kazanmakta. Bunlar tek bir devletin tekelinde değil evrensel olup bir proje kapsamında olunca ancak dünya kamuoyunu heyecanlandırabilir.

Amerika bu krizde Çin’in karşı tarafın lideri olduğunu kabullenmiş, yüksek teknolojide kendisine ciddi rakip – ki soğuk savaşda Sovyetler Birliği hiçbir zaman bu duruma gelememişti. Yılbaşında Amerika’nın dikkati Güney Çin Denizi’nde mi yoksa Karadeniz’de olmalı diye sorulsa Çin elbette ikinci seçeneği isterdi. Ukrayna savaşı ile bu umut gerçekleşiyor ve Almanya 1945’den sonra savunma harcamalarını ilk defa milyarlara dayandırıyor, Avrupa’da milyonlarca mülteci var ve göç potansiyel büyük bir problem. Belki daha da önemlisi büyük küresel problemlere – örneğin iklim değişikliği gibi – ulus devletlerin tek başlarına çözüm bulmaları artık imkânsız. Problem onları aşıyor ve küresel koalisyon gerektirmekte.

Evet dünyayı bekleyen pek çok sorun var, sadece onlar orta ve uzun vadede, Ukrayna gibi her gün karşımızda değil. Nihayetinde Ukrayna savaşının belki en olumlu tarafı her iki tarafın da uluslararası hukuku öne sürüp savunması, savaş suçları gibi konuların ortaya atılması, yüzeysel bile olsa, hukukun önemini dünya kamuoyuna sunuyor. Elbette kanlı savaşın ortasında iyimser olmak çok zor, hem de nükleer silahların kullanılması tehdit edilirken. O zaman son sözü Nazım’a bırakmalı: İşler atom reaktörleri işler, Yapma aylar geçer güneş doğarken, Ve güneş doğarken hiç umut yok mu, Umut umut umut, Umut insanda…