Fetö Öldü, İnsanlığımdan Utandım

Yirmi iki yıl önce “Kindar ve dindar nesiller yetiştireceğiz” diyerek yola çıkmışlardı, o dönem, dindarlığın başta gelen temsilcilerinden olan ve ABD’de yaşayan cemaat lideri Fetullah Gülen Örgütü ile kol kola girmişler, beraber yürümüşlerdi bu yollarda... Cemaat’in olurundan geçmeyenlere, neredeyse nefes alma hakkı tanınmıyordu. İşe girmek, makam mevki sahibi olabilmek, ihale alabilmek için Gülen Cemaatinin desteği şarttı. Hac’a, umreye gitmek isteyenler bile, ödemelerini onun Asya Bank’ından yapmak zorunda bırakılıyordu. Esnaf dünyası, rahatının bozulmaması için Gülen’in sahibi olduğu Zaman Gazetesi’ne abone oluyor, gazete milyonun üzerinde tiraja ulaşıyordu. Bir dönem O’na acıklı çağrılar yapılmış, “Ne olur, sılana dön artık,” diye göz yaşları dökülmüş, arkasından övgüler dizilmişti...

Siyasal gelişmeler ve çıkar çatışmaları sonucu, cemaatle Ak Parti iktidarının arası açıldı. 2008’lerde başlayan Ergenokon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi benzeri kumpas davalarla başlayan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a kadar tüm komuta kademesinin, ‘derba yapacaklardı’ denilerek cezaevlerine dolduruluğu süreç, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında zirve yaptı; askeri okullar, askeri hastaneler kapatıldı, askerin kolu, kanadı kırıldı, nefes alamaz hale getirildi. 2017’de Cumhurbaşkanlığı Sistemi denilen tek adam rejimine geçildi. Sonrasında ülkemizin bugün geldiği nokta ortada, toplum, adeta cinnet geçiriyor.

21 Ekim Pazartesi günü sabahı, tüm televizyon kanalları ve medya organları, “Fetullah Gülen öldü” haberleri ile çalkalanıyordu. Ben, en çok merak ettiğim, iktidarın güçlü sesi CNN Türk televizyonuna takıldım, aman Allah’ım!.. Ölmüş bir insana, arkasından bu kadar mı saldırı yapılır?.. “Fetö, vatana ihanet içerisinde öldü” başlığı altında, komplo teorileri havalarda çuşuyor.. Öldü mü, öldürüldü mü, cenazesini mi kaybedecekler, yakacaklar mı, bilinmeyen bir ormanda mı mezara koyacaklar... Örgüt, elebaşını kaybettiği için öfkeye kapılacak, ülkemizde ağır saldırılara mı geçecek?!.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Fetullah Gülen’in dış basında yayınlanan bir açıklamasını hiç unutamıyorum; “Bu darbe girişiminde yüzde on dahlimin olduğunu ispatlasınlar, Türkiye’ye gelip İstanbul’un Taksim meydanında kendimi asacağım” demişti...

Fetullah Gülen’in ölüm haberi ile birlikte bir anda ortalık toz duman oldu. Para karşılığı bebeklerin katledildiği özel hastaneler vahşeti, bir anda unutuldu; öldürülen kadınlar,  kızlar, içimizi karartan sokak cinayetleri, mafyaların, çetelerin çatışma haberleri yok oldu, gitti... Piyasaları kasıp kavuran ekonomik sıkıntılardan uzaklaşıldı, İsrail’in, Filistin’de, Lübnan’da sürdürdüğü insan katliamı bir anda sanki duruverdi!..

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, kısa bir basın tolantısı ile Fetullah Gülen’in ölüm haberini doğruladı, ancak örgütle mücadelenin devam edeceğini söyledi. Televizyon ekranındaki konuşmacılar, “Fetö güvenlik sorunu olarak sürüyor...Fetö, Türkiye’nin beka sorunudur,” diyorlar...

 Bir gün sonra, yani 22 Ekim Salı günü iktidar yanlısı gazetelerin manşetlerini de gözden geçirdiğimde, sadece mesleğimden değil, insanlığımdan utandım. Akşam Gazetesi’nin manşetinde, “Hain öldü, Vatansız olarak gömülecek” deniliyordu.

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan; “Ölmüş haberini aldığımda; kendisinden hiç bir zaman ‘hocaefendi’ diye söz etmediğim için kendimle gurur duydum. ‘Müslüman kılığına girmiş iblislere karşı sen bizi koru Allah’ım’ diye dua ettim,” diyor yazısında.

Hürriyet Gazetesi; “FETÖ Elebaşı hep kanla beslendi! Cinayet emirlerini o verdi” şeklinde başlıyor, Ergenokon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi tüm kumpas davaları, 17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz darbe girişimi, Hrant Dink, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu,  Gaffar Okan, Cumhuriyet Gazetesi yazarı İlhan Selçuk, ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan,  Yarbay Ali Tatar, Kuddusi Okkır’a kadar  geçmişte ne kadar cinayet işlenmiş, ne kadar kötü hadiseler yaşanmışsa, hepsini bu ölmüş adamın üzerine sıvıyorlar. Sınavlarda soruların çalınmasını bile meğerse Fetö yaptırmış!.. Oysa bu millet, o kötü günlerde, “Ben bu davaların savcısıyım” diyenleri hiç bir zaman unutmayacak.

Suriye sınırında Rus savaş uçağı düşürüldüğünde dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Düşürün talimatını ben verdim” şeklindeki irade yarışları unutulur mu? Ne ki daha sonraları o uçağı da Fetöcülerin düşürdüğü ileri sürülmüştü.

Fetullah Gülen Cemaati ile ilgili ülkemizin yaşadığı süreçte, “Cemaatlere, tarikatlara dikkat çeken” tüm muhalifleri din düşmanı ilan eden Ak Parti iktidarı ve yandaş gazetecileri, sözcüleri, şimdi, muktedire yaranmak için birbirleriyle yarışıyorlar...

Oysa halen ülkemizde tarikatlar ve cemaatler cirit atıyorlar, Milli Eğitim Bakanı çıkıp, “Biz tarikat ve cemaatleri sivil toplum örgütleri olarak kabul ediyoruz, onlarla bağlantılarımız devam edecek” diyor. Son dönemlerin en büyük  tarikatlarından Menzil Cemaati’nin lideri öldüğünde Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetelere sayfalar dolusu baş sağlığı ilanları yayınlatıyor, Adıyaman’daki cenaze törenine iştirak edecekleri taşıması için Türk Hava Yolları’nın uçakları, ücretsiz olarak seferber ediliyor!..

Eminim ki, yarın bu cemaatlerden birisi sıkıntılara yol açsa, yine çıkıp, “Bu cemaati de muhalefettekiler başımıza bela ettiler” diyecekler.

Bence bu gidişat ne dine, ne imana, ne de insanlığa sığar. Yazık oluyor insanlığımıza!..

Ben, her türlü tarikat, cemaat gibi örgütlerin hiç birisine saygı duymam, ancak, ölenin arkasından da, “Allah taksiratını affetsin” der, geçerim.