FATİH ALTAYLI’NIN SUYUNU BEN ISITMAK İSTİYORUM…

Gerçekten, usta Gazeteci-Yazar Fatih Altaylı’nın suyunu ben ısıtmak istiyorum.

Neden, nasıl ve nerede sorularının yanıtını vermeden önce sizlerle paylaşmak istediklerim var.

20 Haziran 2025 tarihinde Youtube kanalındaki sözlerinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tehdit olduğu savı ile tutuklanan ve çok ünlü hale gelen İstanbul’un Silivri ilçesindeki cezaevine alınan deneyimli gazeteci, yazar, televizyon programcısı Fatih Altaylı için Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından biri tarafından sosyal medya hesabından, gözaltı öncesinde şu sözler yayınlanmıştı.

“Altaylıııı!Suyun ısınmaya başladı”

Halkın vergilerinden oluşan kamu bütçesinden maaş alan, gelir elde eden işçi, memur, emekli, gazeteci, siyasetçi, iş insanı olanların içinden çıkan birilerinin, başka bir insana karşı yalan söylemesinin, tehdit veya hakaret etmesinin, iftira atmasının örneklerine, onlu yıllardan beri tanık olmaktan son derece üzgünüm.

Ne yazık ki, insana asla yakışmayan adaletsizlik, yalan, tehdit, hakaret, iftira ve sahtecilik, algıma göre sayı, yaygınlık ve çeşitlilik açısından hızla artıyor, hem dünyada ve hem de ülkemizde. Bu aynı zamanda şiddetin artışı demek.

Türkiye’nin kültüründe, yaşayan bir insana suyunun ısınmaya başladığını söylemek, yakında öleceğini, aslında öldürüleceğini bildirmek anlamını taşır. Çünkü herhangi bir nedenle ölen insanlar, toprağa verilmeden önce bedenleri sıcak su ile yıkanır ve yerin üstünden yerine altına temiz olarak uğurlanır.

İnsanlar arasında kültür, bilgi, akıl, duygu ve vicdan farklılığı olması çok doğal. Hep söylerim ve yazarım. Türkiye ve Dünya evimiz, üstünde yaşayanlar ailemiz, içinde şiddet bulunmayan farklılıklar doğal zenginliğimiz.

Farklılıkların doğal zenginliğimiz olabilmesi, içinde şiddet barındırmamasına bağlı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetini ve yaptıklarını destekleyenlerle şiddetsiz yöntemlerle karşı çıkanlar arasında o kadar büyük algı, duygu ve yorum farklılıkları var ki. Bu farklılıkların özgür ortamlarda ve şiddet içermeyen ifadelerle tartışılması ve sonuçta tarafları huzursuz etmeyecek, dahası güven ve mutluluk içinde birlikte, yan yana veya yakın yaşanacak şekilde uzlaşılması, bu topraklara ve insanlık anlayışına çok yakışacaktır.

Benim inancım ve görüşüm, Fatih Altaylı’nın sözlerini tehdit olarak algılayan ve tutuklanmasını doğru bulanlardan çok farklı. Videoyu izleyen bir gazeteci-yazar olarak, deneyimli meslektaşım Fatih Altaylı’nın ifadesinde yer alan aşağıdaki sözlerine içtenlikle inanıyorum.

“Kesinlikle Cumhurbaşkanına tehdit algısı çıkarılacak beyanım yoktur. İma dahi yoktur. Olayın saptırıldığını, sadece tarihe bilgi vermeye yönelik beyanlarımın bilinçli bir şekilde Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum gibi yansıtıldığını görmekteyim. Orijinal video izlediğinde, Cumhurbaşkanını kastederek halk nazarında tehditvari bir konuşma yapmadığım görülecektir. Kesinlikle tehdit maksadım yoktur. Şahsen tanımış olduğum Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik eleştiri hakkımı kullandım, tehdit benim yaptığım bir şey değildir.”

Gazetecilerin, hukukçuların, siyasetçilerin, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddete karşı şiddetsiz tepki gösterenlerin, toplanma ve ifade özürlüğü haklarını kullanmak isteyenlerin endişe içinde yaşadıkları, aileleri, ülkeleri için korktukları, yine de umutlu olarak direndikleri, dimdik ayakta durdukları bir dönemde Fatih Altaylı’nın suyunu ben ısıtmak, hatta kaynatmak istiyorum.

Fatih Altaylı meslektaşımı, alındığı Silivri Cezaevi’nden onurlu bir şekilde salındığı günlerden sonra aile bireyleri ile birlikte İstanbul’da veya Ankara’da yemeğe davet ediyorum.

Yemekten sonra, içilecek çayın ve kahvenin suyunu ben ısıtmak ve kaynatmak istiyorum.

Türkiye ve Dünyayı cehenneme doğru götürmek isteyenlere karşı, haydi, melekleşmiş insanlar, her yerde ve her zaman kadın-erkek birlikte, dayanışma içinde, yerin üstündeki gerçek cennet için, haydi…