FAL…İNANMAK…ÖNGÖRÜ…BİLİM…BEYİN GÜCÜ …

“6 ay içinde hamile kalacaksınız, biri kız, diğeri erkek ikiz çocuklarınız olacak. Kız çocuğunuzu, 1 veya 1.5 ay sonra solunum yetmezliğinden  kaybedeceksiniz.”

Bu sözler, Ankara’da, bir Kafe’de, kahve falına bakan erkek bir falcı, 6 yıldır evli olan çocuksuz bir kadına söylemiş.

Aynı falcı, Doğu Anadolu’nun bir kentinde yaşayan ve  anne-baba evini ziyaret amacı ile Ankara’ya gelen çocuklu bir anneye “Eşinin ihanet ettiğinden kuşkulanıyorsun, ancak merak etme, kuşkulandığın kadınla cinsel ilişkisi yok” demiş.

Birbirlerine yakın olan birkaç kadına, aynı falcı  tarafından söylenmiş başka ilginç sözler de var, ancak bana bu iki söz daha çarpıcı geldi.

Nasıl bu kanıya varıyor, hangi bilgi, veri ve belgelere sahip, ne kadar uzman, şaşırmamak elde değil, her iki söylemi ile ilgili olarak.

Fal veya bakı, bazı alet, araç veya yöntemlerle, içinde bulunulan zamanla veya gelecekle ilgili yorumlar yapmak ve tahminlerde bulunmak demek. Yüz falı, tarot falı, iskambil falı, bakla falı, el falı ve kahve falı, bilinen fal çeşitlerinden.

Araştırmaya değer, falcılar, hangi eğitimden geçtiler, nerede ve kimlerden eğitim aldılar, yüksek lisans, doktora yaptılar mı, makaleleri, yayınları, kitapları, uzmanlık belgeleri, akademisyenlikleri bulunuyor mu?

Öngörüleri, geleceği görme yetileri gerçekten var mı, söylediklerine kendileri de inanıyorlar mı, fal bakılan kadın-erkek insanlar nasıl inanıyorlar, onlara hep güzel gelecekler, güzel örnekler mi veriliyor, yaşayabilecekleri şiddet çeşitleri ile ilgili ön bilgileri, tahminleri alabiliyorlar mı, gerekli önlemleri, davranış biçimlerini konuşabiliyorlar mı, falcılarla?

Çocuksuz ve genç bir kadına söylenmiş sözlerin sahibi olan falcı, o yıllarda yaşasaydı,  acaba, Adolf Hitler’in (1889-1945) Almanlara ve Dünya’ya,  Benito Mussoli’nin (1883-1945) İtalyanlara ve Dünya’ya, Francisko Franco’nun (1892-1975) İspanyollara, Augusto Pinoche’nin (1915-2006) Şili’lilere, çok sayıda ve değişik ülkelerde, “iyi”leştirilmesi gereken, kan, gözyaşı ve ağır şiddet çeşitleri üreten kadroların başında yer alacağını söyleyebilir miydi? O falcının sözleri ile hareket  etseydi o ülkelerin insanları, insanın tarihine  katiller olarak geçen bu vahşilere ve yanındakilere engel olabilir miydi, gerekli önlemler alınabilir miydi? Kaldı ki bu insanlar (!) göz göre göre geldiler, çok ağır ve haksız bedellere neden olarak tarihin sayfalarındaki özel yerlerini aldılar.

Falcı, suikast sonucu öldürüleceklerini söylese idi,  Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John F. Kennedy (1917-1963), kardeşi ve Amerika Birleşik Devletleri Başkan adayı Robert F. Kennedy (1925-1968), Pakistan önceki Başbakanlarından ve Pakistan Halk Partisi Başkanı Benazir Butto (1953-2007) cinayetleri önlenebilir miydi?

Bu isimlere belki de her ülkeden, her siyasal görüşten ve inançtan çok sayıda başka isimler eklenebilir.

Her gün, kadın veya erkek ayırımı yapmadan belirteyim, bu kadar cinayet işlenen, ölümcül kazalar yaşayan başka bir ülke var mı, Türkiye’nin haricinde, merak ediyorum, üzülüyorum. Bu kadar katilin ve suçlunun bulunması, Türkiye’me ve iyi insanlara haksızlık kanımca.

Birkaç örnek vereyim üzülerek, utanarak.

Acaba, falcılar uyarsa idi, gazeteciler;  Abdi İpekçi (1929 1979), Uğur Mumcu (1942-1993), Ümit Kaftancıoğlu (1935-1980), Çetin Emeç (1935-1990),  Hrant Dink (1954-2007), bilim insanları, yazarlar, toplum gönüllüleri, Prof. Dr. Muammer Aksoy (1917-1990), Doç. Dr. Bahriye Üçok (1919-1990), Turan Dursun (1934-1990), Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı (1939-1999), Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi (1966-2015) cinayetleri, suikastleri, önlenebilir miydi, önlenemese bile aydınlanabilir miydi?

 Falcılar konuşsa, cinayetleri işleyenlerin, tasarlayanların, destekleyenlerin, katilleri kaçıranların şu anda nerede oldukları ve ne yaptıkları belirlenebilir mi?

Öldüler mi, öldürüldüler mi, hastalar mı, yatalaklar mı, beyin hücrelerinin yok olmaya başlaması demek olan alzheimer hastalığına  yakalandılar mı? Vicdan hücreleri (!) ne durumda acaba? 

Falcılar konuşsa, hangi katil veya katiller, ne zaman iyi halden salıverilecekler, topluma, aramıza katılacaklar, yeni suçlar işleyecekler mi, yeni suçlular yetiştirecekler mi, sorularının olası yanıtları bulunabilir mi?

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı, 2012 yılı Mayıs ayında,  “Beyin Gücü Mezarlığı: TÜRKİYE”  adı ile bir  kitap yayınladı. Kitabın kapağında, birkaçı hariç, cinayetlerle yitirdiğimiz çok sayıda beyin ve beden gücünün fotoğrafları da bulunuyor.

Kitapta, Mustafa Balbay, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı,  Aykut Göker, Prof. Dr.  A. Gürhan Fişek, Dr. Alper Akçam, Bülent Tanık, Y.Doç. Dr. Umur Aşkın ve Dr. Taner Akpınar’ın yazıları yer alıyor.

İnsanların bireysel ve toplumların ise kitlesel hedefleri mutlaka olmalıdır. 

Öngörüsüz yaşanamaz sanırım. Öngörü, aynı zamanda umut demektir ve bilimsel verilere dayanır.

Fal, öngörü, inanç, bilim, iletişim, eğitim, adalet, güvenlik, demokrasi, sevgi, dostluk, barış ve insan.

İnsanlar yaşadıkça, yaşayacak ve yaşatılacak kavramlar.

Dünyanın cennet, canlıların melek olduğu, bilime dayalı öngörüler ve hedefler yakışır insan soyuna, insan türüne.

Yaşayan beyinlerin ve bedenlerin  gücü ile mutlu  Türkiye, Dünya ve hatta Evren dilerim.