Bundan sonraki yaşamını anlattığı 4.kitabı “Köşe Bucak Anadolu” da “Birkaç Söz” başlıklı yazısı o günlerin aynası gibidir. “ Yoksullar Üniversitesi’ni bitirip çetin Sivas toprağına öğretmenliğe gittim. Anam, eşim, kız kardeşim birlikteyiz. Gene de çetin yıllar.
Ordan askere çağrıldım. Yurt görevimi Konya Astsubay Ortaokulu’nda öğretmen olarak yaptım. Yılanların Öcü’nü nal ile mıh arasında askerlik sırasında yazdım. Bu romanım, dünya durdukça dursun, bana okurla tanışma olanağı verdi.
Şavşat’a gittim öğretmenliğe. Seviyle, coşkuyla çalışıp dururken Ankara’ya sürgün edildim. Başkentin buzlu koşullarına katlandım. 27 Mayıs geldiğinde işsizdim. Sonra ilköğretim müfettişliğine geçtim. Bir yabancı dil öğrendim.
Birbiri ardına yapıtlar veriyorum. Bunlar basılıyor, okunuyor. Yaşam ırmağım, engelleri aşarak, başarıları toplayarak akıyor. Zor ama bir bakıma çok güzel yıllar.”
Fakir, yukarıya aldığım yazısında da belirttiği gibi birbiri ardına yapıtlar vermeye başlar. Onunki sürgünleri artık üretime yöneliktir. Gittiği her yerin öyküsünü yazmaktadır. Bu da onun ne kadar üretken biri olduğunu gösterir bize.
Şavşat’ta öğretmenlik yaparken kaymakamla köylere gitmeyi düşünmektedir. Ancak kaymakam sürgün edilir. Bunun üzerine “Sepet Havası” diye bir yazı yazıp Cumhuriyet gazetesine yollar ve yazı yayımlanır. Sürgün kaymakamın yerine hemen yenisi atanır. O da bir sürgündür ama gelen kaymakam Yaşar Cankoçak’tır ve Şavşat’a eşi, şair Gülten Akın’la birlikte gelmiştir. Şavşat’ta buluşmak üçünü de şaşırtmıştır.
Fakir’in örgütçülüğünü ve TÖS “Bir TÖS Vardı” adıyla yayımlanır. TÖS içindeki çekişmeleri, yaşadığı sıkıntıları beşinci kitabında dile getirir. Kitabın başına aldığı “Birkaç Söz” bölümünde kendisinden dinleyelim o günleri. “Anımsayacaksınız. 1965-71 yılları arasında bir TÖS vardı. Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın kısa adı böyleydi. Okulların ‘Uyu uyu yat uyu’ diye derse başlamasına karşı çıkıyor, ‘Uyan Alim, uyan Gülüm!’ denilmesini istiyordu.
Bu kadar değildi elbet; öğretmenler adına eğitimin yönetimine katılıp onu yurdun ve halkın yararına çevirmek çabasındaydı.
Öğretmenler sel olup TÖS’e aktı. ‘Nasıl daha iyi öğretmenlik yapabiliriz ? Öğrencileri nasıl devrimci tavır ve davranışlı yetiştirebiliriz ? Yüzyıllardır karanlıkta bırakılan halkı nasıl daha çabuk uyandırabiliriz ?’ Böyle kafa yoruyordu. 1961 Anayasasına göre kurulmuştu; o anayasa 1971’de askersel darbeyle kaldırılınca TÖS uzun yargılamalardan geçerek aklandığı halde, öbür kamu personeli sendikalarıyla birlikte kapatıldı.
Kısaca aydınlıkla karanlığın savaşı yaşandı. Ucu sömürmeye varan girişimler karanlıkta yürür. Sömürenlerin buyurmasına alışık yönetimler, lambaları söndürüp, ışık gelecek delikleri tıkayıp, artan ödenekleriyle sömürücü güçlerin gölgesinde daha iyi yaşar. TÖS’ü bu yüzden kapattılar. Ellerinden gelse onlar güneşi de karartacak. Halk, sömürüyü sezmesin, karşı çıkmasın, alınterinin hakkını istemesin! Kardeşlik, eşitlik, insanlık, barış diye dayatmasın! Öğretmenler ilkokuldan başlayarak bu özlemlerin eğitimini vermesin; uyutulan halk hiç, ama hiç uyanmasın!
Yurdumuzun ovasından, dağından yalımlar gibi geçen TÖS’ün güzel öyküsü içinde yer aldım. O nedenle özyaşam kitaplarım arasına onun öyküsünü de kattım. Emdiğim sütün, yediğim ekmeğin karşılığıdır bu; görevimdir.”
1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında kurulur TÖS. Fakir’in de belirttiği gibi dağdan kopan bir çığ gibi gittikçe büyür. Ülkemizde her zaman olduğu gibi örgütlenmenin önünü hep öğretmenler açmıştır. 1971’e dek çok büyük eylemler gerçekleştirmiştir TÖS. 15 Aralık 1969’da gerçekleştirilen öğretmenler boykotuna TÖS’ün üye sayısından fazla öğretmen katılmıştır. Yine o dönemde yapılan “Devrimci Eğitim Şurası” büyük yankı uyandırmıştır.
Bütün bunlar olurken karanlığın zorbaları da boş durmamış, sürgünler ve baskınlarla engellemeye çalışmışlardır TÖS’ün bu çalışmalarını. Bunların içinde en önemli girişim 1968’de Kayseri Alemdar Sineması’nda gerçekleştirilen ve yüzlerce öğretmeni ölümle karşı karşıya getiren kongre baskınıdır.
Bu dönemde de boş durmaz Fakir. Öyküler, romanlar ve şiirler yazmaya devam eder. “Tırpan” romanını yazmak üzere Çığlık Köyü’ne gider. Amacı hiç ara vermeden romanı bitirmektir. Çığlık Köyü’ne gittiğini kimseye söylemez ama orada bulunan köy öğretmeni Refik Fakir’i tanımıştır. Buna karşın Fakir kendisinin Fakir olmadığına o öğretmeni ikna etmiş ve kafasına koyduğu gibi “Tırpan” romanını bitirmiştir.
1971’de TÖS kapatılır ve Fakir içeri alınır. Mahkemede TÖS’ü çok güzel savunur. Savunma adeta bir hukuk ve örgütlenme dersi gibidir. TÖS ve Fakir Baykurt davadan beraat ettiği halde mesleğine dönemez. İçerden çıktıktan sonra çeşitli işlerde çalışır. Süresini doldurduktan sonra da emekliye ayrılır. Artık o bir genç emeklidir.