Biz ekonomistler epey uzunca bir zamandır Türkiye’de TÜİK tarafından açıklanan göstergeler ve oluşturulan tablolarda bir anormallik olduğunu yazıyoruz, çiziyoruz, söyleyip duruyoruz.
En son gözlemlediğimiz anormallik ise, küresel ölçekte Covid-19 pandemisinin tetiklediği ekonomik kriz yüzünden en gelişmiş ülkelerde bile ekonomiler küçülürken, Türkiye’de ekonominin yüzde 1,8 büyüdüğünün açıklanması oldu.
İşsizlik ile enflasyon artıyor ve bir çok iş yeri kapalı iken ekonominin büyüdüğünü iddia etmek zaten tuhaf kaçmakta ve kimseye inandırıcı gelmemekteydi. Zaten aynı hesap dolar bazında yapıldığı zaman; Türkiye’nin GSMH’sı 760 milyar dolardan, 717 milyar dolara düşmüş yaklaşık, yüzde 6 civarında bir küçülme meydana gelmişti. Dolar bazında kişi başına düşen milli gelir ise 2019 yılındaki 9 bin 2013 dolardan, 2020 yılında 8 bin 599 dolara düşmüş bulunuyor, kişi başı kaybolan gelir 614 dolar ve küçülme yüzde 7 civarında.
Dahası Türkiye’de zaten 2018 kur şokundan bu yana ciddi bir ekonomik kriz yaşanmaktayken, bu pandemi aniden patlayıp, sosyal ve ekonomik yaşamı felç etmişti, böyle bir kriz ortamında bir ekonomik büyüme nasıl olabilirdi?
Hem sahadaki gözlemlerimiz ve hem de açıklanan tablolardaki çelişkiler bu hesapta bir yamukluk olduğunu düşündürmekteydi.
Ben bir süredir enflasyon hesabının doğru yapılmadığını, verilerin sabunlandığını, bir algı operasyonu uğruna gerçeklerin halktan gizlendiğini ve bunun sonucunda da büyüme, kur hareketleri, reel efektif kur ve benzeri olguların yanlış ölçüldüğünü, yanlış değerlendirildiğini söylüyor, yazıyor, çiziyordum.
Ülkemizin yetiştirmiş olduğu en iyi ekonomistlerden biri olan Mahfi Eğilmez son makalesinde durumu çok net özetlemiş, Mahfi hoca kişisel bloku olan Kendime Yazılarda: “GSYH TL cinsinden sürekli büyürken Dolar cinsiden 2016 yılı dışında sürekli küçülüyor. Bu görünüm enflasyonu düşük ölçmekten kaynaklanıyor. Büyüme için kullanılan GSYH verilerine ulaşılırken cari fiyatlarla hesaplanmış GSYH’den enflasyon düşülüyor ve bulunan tutar önceki yıl GSYH’siyle karşılaştırılarak büyüme hesaplanıyor. Eğer enflasyon düşük hesaplanmışsa o zaman reel GSYH ve dolayısıyla reel büyüme olduğundan yüksek çıkıyor. Hesaplamayı TL ile bulunan GSYH ile değil de enflasyonu çok düşük olan Dolarla hesaplanmış GSYH ile yapınca farklı bir durum ortaya çıkıyor ve büyüme verileri tartışmalı hale geliyor.” diyor.
Makalenin tamamına https://www.mahfiegilmez.com/2021/03/buyume-uzerine-baz-gozlemler.html#more adresinden ulaşabilirsiniz, Türkiye ekonomisi ile ilgilenen ve gerçekleri anlamaya çalışan tüm vatandaşlarımıza bu makaleyi dikkatle okumalarını salık veririm.
Birçok firma kapanıp, milyonlarca insan işinden gücünden olurken bir ekonominin büyümesi zaten rasyonel beklentilere uymamaktadır, Mahfi hoca tablolarda ortaya çıkan anormalliğin sebebini çok net bir şekilde ortaya koymuş ve TÜİK tarafından hesaplanan enflasyon verisinin diğer birçok önemli göstergeyi de çarpıttığını, bilimsel yöntemle açık ve net olarak ispatlamış bulunuyor.
Mahfi hoca, hem enflasyon ve hem de büyüme rakamlarının hatalı olduğunu bir kalemde ortaya koymuş, maaşları enflasyon hesabı ile belirlenen ve gittikçe yoksullaşan emekçi ve emeklilerin bunun hesabını sandıkta nasıl soracağını da bekleyip göreceğiz.
Enflasyon doğru hesaplanmış ve kurlar bu hesaba göre oluşmuş olsa; Türk Lirası bazında büyüme ile dolar bazındaki büyüme zaten birbirine çok yakın olurdu.
Konunun kur hesapları ve kur hesaplarında kullanılan reel efektif kur meselesi ile bağlantısı da gene TÜFE hesabı ile ilgilidir, çünkü: “TCMB uygulaması açısından, Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre TL’nin ağırlıklı ortalama değerine nominal efektif döviz kuru (NEK), NEK’deki nispi fiyat etkilerinin arındırılmasıyla oluşturulan ortalamaya da reel efektif döviz kuru (REK) adı veriliyor. REK hesaplaması NEK üzerinden üç ayrı düzeltme aracı kullanılarak üç farklı biçimde yapılıyor: TÜFE, ÜFE ve birim işgücü maliyeti. TCMB, kura müdahale için TÜFE’ye dayalı olarak hesaplanan REK’i dikkate alacağını açıkladığı için kamuoyunu en fazla ilgilendiren hesaplama TÜFE esas alınarak yapılan hesaplama.” bu paragrafı da Mahfi hocanın bir makalesinden aldım. Burada TÜFE hesabı yanlış olunca doğal olarak REK yani reel efektif kur hesapları da şaşıyor, bu hesaba bakarak Türk Lirası aşırı değer kaybetti iddiaları ve bu iddialara göre şekillendirilen para ve kur politikaları da resmen boşa çıkıyor.
Diğer yandan, Türkiye’nin büyüme verileri ile ilgili hesaba sınıf arkadaşım ekonomist Uğur Gürses’de çok ciddi bir katkıda bulundu. Uğur, “Türkiye’de kişi başı milli gelir 2020’de 8 bin 599 dolara düştü. Bu, 2004’deki kişi başı dolar değerine dönüş demek. 2004’deki 6 bin 21 dolar, bugün 8 bin 267 dolar değerinde. Özetle her şeyde olduğu gibi 2003-2004 değerlerine hızla dönüldü.” diyor…
Uğur Gürses’in bu yaklaşımı da çok doğru, her ne kadar doların değeri Türk Lirasına oranla zaman içinde çok küçük değişimler gösterse de böyle 15 – 20 yıllık karşılaştırmalarda doların değer değişimlerini de hesaplamalı ve karşılaştırmayı bu günkü değer üzerinden yapmalıyız. Nominal dolar kuru üzerinden Türkiye’nin 2007 seviyesinin altına düştüğünü söylüyorduk, şimdi bu hesabı 2003 – 2004 seviyesi olarak revize etmemizde fayda bulunuyor.
Sonuç olarak ortada “fake büyüme” rakamları dolaşıyor ve AKP’nin 19 yıllık zenginleşme, refah ve büyüme masalının sonu; “az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik birde baktık ki ancak bir arpa boyu yol gitmişiz.” olmuş bulunuyor…