20 Eylül Ruhi Su’nun aramızdan ayrılışının 39.yılıydı. Karacaoğlan’ı, Yunus Emre’yi, Pir Sultan Abdal’ı, Dadaloğlu’nu vb halk ozanlarının türkülerini o güzel sesiyle bize sevdiren önemli bir sanatçıydı Ruhi Su. 1985 yılında aldığım ve hemen hemen her sene okuduğum “Ezgili Yürek” kitabını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kitabın başında Cevat Çapan, “Ruhi Su yaşamında ve sanatında her zaman insanların kayıtsız kalamayacağımız yaşantılarını, acılarını, sevinçlerini, güçlüklerle boğuşmalarını, kısacası yüreğini titreten ve bilinci bileyen her şeyi damıtarak dile getirmeyi başarmış bir ustadır. Yunus’un, Pir Sultan Abdal’ın, Köroğlu’nun, Karacaoğlan’ın ve daha nice adı bilinen ve bilinmeyen ozanın sözleri, Anadolu ve Rumeli göçerleriyle göçmen işçilerin ve her kesimden emeğini yaşamının onuru bilmiş kimselerin yaşantıları Ruhi Su’nun sesiyle zamanın yıpratıcılığından kurtulup sanatın ölümsüzlüğüne kavuşur.” diyor “Birlikte Yaşamak” yazısında.
Kitap beş bölümden oluşuyor. Bu bölümler : 1. Şiirler (10 şiir) 2.Türkü sözleri ve Marşlar (6 türkü sözü ve marş) 3. Ruhi Su için yazılmış şiirler (9 şiir) 4. Yazılar 8Ruhi Su’nun çeşitli konularda yazdığı 16 yazı) 5. Konuşmalar (Ruhi Su ile yapılan 24 konuşma) yer alıyor.
Konuşmalar bölümündeki ilk konuşmayı, Yeditepe dergisi için 15 Eylül 1952 tarihinde Orhan Kemal yapmış. Son konuşmayı 15 Mart 1985 tarihinde Atilla Özkırımlı yapıyor. Ruhi Su ile yaptığı dört konuşmanın sonuncusu bu konuşma aynı zamanda. Diğer konuşmacılar arasında, Hasan Hüseyin, Osman Arolat, Rauf Mutluay, Doğan Hızlan, Zeynep Oral gibi önemli isimler ve Yeni a dergisi, Yürüyüş dergisi, Nokta dergisi gibi dergiler var.
“Şiirler, Türküler” plağının kapağında Ruhi Su, “Türkü söylemek benim için bir aşk halidir. En güzel aşklarımı türkü söylerken yaşadım. Ne onlar beni aldattı, ne de ben onları. Türkü söyledikçe yeşeriyor, çiçekleniyorum.” der.
Ünlü ressam Abidin Dino, “Ruhi Su yakışıklıdır, saygındır, bir Hiti yontusu gibi genç ve ölümsüzdür.” diye tanımlıyor Ruhi Su’yu.
The Bosphorus Chronicle (Robert Kolleji) dergisi ile yaptığı söyleşide, söyleşiyi yapan kişi ise onu tanımlarken, “Sanatçılığıyla, ölümsüzlüğüyle tedirgin etmez karşısındaki insanı Ruhi Su. Alçakgönüllüdür. İnsandır her şeyden önce ve Ruhi Su’yla konuşmak güzelim bir ırmaktan bir tas su içmeye benzer. O denli rahatlatıcı ve kolaydır. Ben mi soruyorum, o mu yanıtlıyor farkında değilim. Türküsüz kalmayacak bir evde, Ruhi Su’nun kilim, saz ve söz dolu evindeyim.” cümlelerini kuruyor.
Onat Kutlar, kitabın 158.sayfasındaki söyleşisine başlarken, “…Ruhi Su ismi bizim son otuz-kırk yıllık müzik yaşamımızda özel bir yere sahiptir. Ama Ruhi Su ismi sadece müzik alanında değil, ülkemizin toplumsal yaşamında da özel bir yere sahiptir. Hem ulusal hem de uluslararası alanda tanınan Ruhi Su, aynı zamanda gerek sanatta, gerekse yaşamda inandığı ilkelerden hiçbir zaman sapmamış, yaşamını örnek bir kararlılık ve titizlikle sürdürmüş, çeşitli yalpalamalara uğramamış, bu ilkeleri geliştirmiş ve içinden geçtiğimiz çalkantılı dönemlerde düşünce namusunu korumuş bir sanatçımız olarak da dikkati çekiyor….” diyerek söyleşiyi sürdürüyor.
Sabahattin Eyuboğlu, “Yalın bir söyleyiş ve saygılı bir anlayışla halk türkülerimize bir başka tazelik, bir başka renklilik kazandırıverdi birden. Kabuklarını kırıp öze giden, özle sözü bir eden bu ses Ruhi Su’nun sesiydi. Ve gücünü halk sevgisinden, bilgili ve sabırlı çevrelerden alıyordu. O gün bugündür bir köşeden tek başına sürekli bir çağrı gibi yükselir durmadan bu Türkçe ve insanca ses.” diye tanımlar Ruhi Su’yu.
Özellikle Zeynep Oral’ın “Van’dan Yarınlara Engebeli Bir Yolda” yazısını, kitabın 173-184. sayfaları arasındaki yazısını okumanızı isterim. Ruhi Su bu söyleşisinde çocukluğunda çektiği sıkıntıları, yetiştirme yurdunda büyümesini (ben de yetiştirme yurdunda büyüdüm ve bununla her zaman gurur duydum), konservatuar yaşamını çekincesiz anlatır.
21 Eylül 1985 günü öğle arasında Bilgi kitabevine uğradığımda öğrendim Ruhi Su’nun aramızdan ayrıldığını. İş yerime gelince, iki gün önce aldığım ve yanımda bulunan “Ezgili Yürek” kitabının ilk sayfasına paylaşacağım şiiri yazdı. Kitabı her elime aldığımda o günü anımsıyorum. Ruhi Su şiirim : “Ne tutuklanmak/ne aç kalmak/ ne de ölmekti korkusu. Anadoluyu omuzlayıp/çağıl çağıl çağlayan sesiyle/türküleştirmekti tutkusu. Karacaoğlan onda dile gelmiş/onunla sevmiştik Yunusu. Mızrap tutan elleri/yüreği gibi dipdiriydi. Ölüm aramızdan alıp götürdü onu/sesi ölümsüzdü ama/ içimizden biriydi. İnanmak güç/yas tutmak yakışmaz doğrusu/asırlık bir çınar gibi/Anadolu toprağıyla kucaklaştı Ruhi Su.”
Türküsüz kalmamanız dileğiyle iyi okumalar diliyorum.