ETNİK POLİTİKA

Etnik politika uygulamaları Türk halkının başına bela oldu. Bu politikaların uygulaması “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile getirildi. Bu sistemin mimarları iki kişidir. Birisi RTE, diğeri ise Devlet Bahçeli’dir. Seçimlerde bu etnik politikalar engellemelidir. Engellenmediği takdirde her geçen günde halkın ekmeği küçülecek, fiyatlar füze gibi fırlamaya devam edecektir. Anayasa Mahkemesi kararlarının bile uygulanmadı bir ülkede, açıkça “Anayasa Darbesi” yapılan bir ortamda, “adil, şeffaf ve yargı denetiminde demokratik seçimler” mi yapılacaktır?

Bu ortamda ne yapılmalıdır? Bana sorsanız, “muhalefet partilerinin AYM kararları uygulanana kadar Meclisi terk edip seçimlere boykot etsinler” derim. Nedeni açıktır. Yargının ve TBMM’nin Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uymadığı bir ortamda, sözde “yargı güvencesiyle seçim yapmak” muhalefet partilerinin, aldığı oyların yakılması anlamına gelir. Öte yandan Cumhur İttifakının YSK’yi de kullanarak seçimleri, nasıl yozlaştırdığı, 16 Nisan 2017 Halkoylamasında ve ondan sonraki seçimlerde açıkça görüldü. Ayrıca Hukuk Devleti’nin ve Demokratik Rejim’in altını oyan, dinci ve etnikçi kimlik politikalarını AKP devreye sokmaya devam ediyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı RTE, 2 Ocak 2024 tarihinde Yalova’da yaptığı konuşmada yerel seçimlere giderken şu sözlerle yine din ve ırk kimlikleri üzerinden suçlamalarda bulunarak özet olarak şunları söyledi: Ülkenin ve milletin aleyhine CHP ve DEM birlikte hareket ediyor. Bölücü emellerine set çeken, sınır ötesi harekâtlarımızdan rahatsız olanlar bunlar.  Tam 30 yıllık işgalin altından Karabağ’ın özgürlüğe kavuşmasından rahatsız olanlar bunlar. Filistin’de hakkın ve adaletin savunulmasından rahatsız olanlar bunlar.   İsrail’in yanında yer alanlar bunlar. 18 yıl hapse mahkûm bir teröristi Meclis’e taşımak için hukukun altından tünel kazmakla kalmıyorlar. Şimdide mahalli seçim işbirliği kisvesi altında cezaevlerindeki terör örgütü mensuplarını salmanın hesabını yapıyorlar.

Bu açıklamalar tam bir “etnik politika” açıklamasıdır. Yani kardeşi kardeşe düşman haline getirir. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu ulusal devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hiçbir fayda sağlamaz. Bu “etnik politikayı” sadece RTE ve Devlet Bahçeli yapmıyor. Meral Akşener’de “etnik politika” yapmaya başladı. Bu “etnik politikayı” RTE’den öğrenmiş olmalı! Meral Akşener de Sivas’ta yaptığı seçim konuşmasında geçmişte işlenen siyasal cinayetlerin “mertçe” olduğunu ileri sürerek yerel seçim öncesinde siyasal havayı gerginleştirdi.
Üstelik bu sözlerinin uyandırdığı tepki üzerine yaptığı açıklamada, partisinin etnikçi çizgisini vurguladı. AKP iktidarı ve destekçilerinin seçim propagandasını dinci ve etnikçi çizgiye oturtmasının temel nedenleri arasında; PKK terör belasının da “etnik politika” çizginde Cumhur İttifakı tarafından kullanılmasından oluşuyor.

Çünkü terör, inşaat sektörü gibi iktidarı oluşturan siyasi partilerin oy kaynağına dönüştürüldü. Bu fakir halka yazıktır. Soygun düzeninin siyasette konuşulmasını bu “terör suçlamaları” ile üzerini örtüyorlar. Bu nedenle, meşru zeminde barışçı siyaset yapan, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni savunan bütün muhalif siyasal partilerin, etnikçiliği ve dinciliği kesin olarak reddetmeleri gerekiyor. PKK terörü, Kürtler adına “etnik politikalar” üzerinden yapıldığı için görev Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne (DEM) düşmektedir. Türkiye’de yurt içi ve yurt dışı gelişmelere baktığımızda ortada adalet kalmadığı gibi anayasal kurallar çiğneyen Meclis çoğunluğuna dayalı bir Cumhur İttifakı bulunuyor.

RTE’nin elinden 23 yıldır perişan olan demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni korumak için, işbirliği yapan, yapacak olan partilerin hainlikle suçlamasının engellenmesi ancak TEM’in PKK terörünü ve tüm terör örgütlerini açık ve net olarak lanetlenmesiyle olanaklıdır.  Böylece, AKP iktidarının Anayasa Darbesi için haksız bir gerekçe olarak kullandığı “teröristlik”, “bölücülük” ve “hainlik” suçlamaları da önlenmiş olacaktır. Ne dersiniz?