Şunun şurasında 2023 seçimlerine yaklaşık 20 ay kaldı, sayılı gün dediğin nedir ki su gibi akıp geçer, sandık gelir, milletin önüne konur.
Sandıkta sonucun ne olacağını ise anketler büyük ölçüde göstermektedir.
AKP Genel Başkanı Erdoğan bir şekilde anayasal hükmü çiğneyerek 3. Kez aday olabilse bile yeniden seçilme olasılığı çok ama çok zayıf görünüyor.
Ekonomi ve siyaset birbiri ile iç içe geçmiş, birbirini etkileyen iki toplumsal olaydır. Siyasi başarı ya da başarısızlık ekonomik başarı ya da başarısızlığı getirdiği gibi ekonomik başarı ve başarısızlık da siyasi başarı ya da başarısızlığı getirmektedir.
Sonuç olarak Erdoğan ve AKP-MHP ortaklığında kurulmuş bulunan Cumhur ittifakı iktidarının sonuna gelinmiş gibi görünmektedir.
Erdoğan son 19 yılda Türk siyasetini belirleyen en önemli aktör olmuştur ondan, onun belirleyici rolü ve iktidarının sona ermesinden sonra ne olacağına dair birçok farklı yorum havada uçuşmaktadır.
Piyasalar da orta, hatta kısa vade sayılan 20 ay sonrası için şimdiden pozisyon almaya çalışmaktadır.
Fiilen pozisyon almayanlar bile havayı koklamakta, fırsatları kaçırmayacak, fakat tehditlerden de sakınacak alternatifleri araştırmaktadır.
İşin açığı Türkiye fırsatlar ile dolu bir ülkedir, fakat tehditlerde yok değildir. Örneğin Borsa İstanbul’da işlem gören hisseler dâhil birçok Türk varlığı şu anda döviz bazında sudan ucuz fiyatlara düşmüş bulunmaktadır.
Türkiye’de rejim ve pandemi krizi bittiği andan itibaren bu varlıklar döviz bazında bile son derecede büyük kazançlar elde edilmesine olanak sağlayacak gibi görülmektedir.
Son yerel seçimlerden önce sokakta AKP İstanbul’u kaybetmeye tahammül etmez, sandıkta kaybetse dahi İstanbul’u teslim etmez tarzında birçok dedikodu dolaşmıştı. AKP seçim sonuçlarını kabul edip sindirmekte elbette çok zorlandı, hatta ikinci bir seçime bile gitti, seçimleri yeniledi. Lakin sonuç değişmedi hatta fark tarihi seviyelere çıktı, en nihayetinde milli iradeye boyun eğdi, gitti paşa paşa koltuğu teslim etti. Süreçte korkulduğu gibi bir kaos da yaşanmadı üstelik.
Bu vaka genel seçimlerde de iktidarın milli iradeye uygun olarak, seçimler vasıtası ile el değiştireceğine yönelik son derecede olumlu bir karine teşkil etmiş bulunmaktadır.
Diğer yandan ülkede faaliyet gösteren muhalefet de son derecede akıllıca bir tavır sergileyerek demokratik ilkeler etrafında bir araya gelmiş ve demokrasiyi korumak üzere bir blok oluşturmuş bulunmaktadır. Bu gelişme de son derecede umut vericidir.
Ekonomik krizde henüz dip görünmedi, krizden çıkmak için gerekli acı reçete de uygulamaya konulmadı ve hala dibe doğru hızla iniyoruz. Bir nokta gelecek ve dibe vuracağız işte o noktada iktidar belirli önlemler almak ve acı reçeteyi uygulamak zorunda kalacak. Bu noktadan çok uzakta olduğumuzu da düşünmüyorum, çünkü bu günkü durum hiçbir şekilde sürdürülebilir değildir.
Bu süreç uzadıkça zaten Cumhur ittifakının güven ve oy kaybetmesi kaçınılmaz oluyor, acı reçeteyi uygulamak ve sonuç almak içinse önümüzde yeterli bir zaman dilimi bulunmuyor. Dolayısı ile büyük bir olasılık ile acı reçete sonrası toparlanma süreci bir sonraki iktidar dönemine sarkacak.
Aynı 2001 krizi gibi düşünün o zamanki iktidarda ekonomik kriz sonrası acı reçete uygulamak zorunda kalmış, lakin toparlanma süreci AKP iktidarına nasip olmuştu, AKP bu durumu kendi lehine epeyce bir kullandı. Tabiri caizse günün dikenlerini başkası temizledi, koklamak ise AKP’ye nasip oldu. Şimdi ise tam tersi bir durum yaşanmaktadır, dikenleri temizlemek AKP ve MHP’nin sırtına kalmış bulunmaktadır.
Son anayasa değişikliği ile yürürlüğe giren tek adam rejiminin yerine denge ve denetleme mekanizmalarının kurulduğu, güçler ayrılığının sağlandığı, ortak aklın yeniden devreye alındığı güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş olasılığı arttıkça fırsatları kaçırmak istemeyecek erken davranmaya çalışan yatırımcılar hareketlenecektir.
Bu hareket de doğal olarak Türk varlıklarının değerini yükseltecektir.