ERDOĞAN-ÖZEL GÖRÜŞMELERİ ve İNSANIN TARİHİ…

 

            İkinci Dünya Savaşının ortalarında, Rize’nin Pazar ilçesinin Apso köyünde dünyaya gelen, savaş, işgal, fetih ve tüm şiddet çeşitlerine karşı bir insan   olarak, 2024 yılının Haziran ayında, bir gece yarısı,  tüm canlılar için yerin üstünü cehenneme çevirmeye çalışan ve çokça da bunu başaranlara, rakamlara sığmayacak kadar çok sayıda ölümlere ve kıyımlara neden olanlara, asla nefret etmeden sesleniyorum.

            Silahlı veya silahsız her türlü şiddeti, cinayetleri, insanların, gençlerin kanlarını, annelerin gözyaşlarını dökmeyi bırakın, eğer, gerçekten insansanız, hatta canlı iseniz.

            Bu satırları yazarken, yazım incelenirken veya okunurken silah fabrikaları durmaksızın çalışıyordur. Düşman, bağışlayın, yanlış kelime düşman, insan öldürmek için. av silahları üretseniz bile yine cinayetlerde kullanmayı hedefliyorsunuz, çünkü avcılık spor değil, vahşi insanın canlılara kıyımıdır.

            Sadece silah fabrikaları çalışmıyordur, kesinlikle şu anlarda da, sonrasında da. Silahlar satılıyor, paralar ödeniyor, uçaklara, gemilere, belki trenlere yükleniyordur, kan ve gözyaşı döktürmek için. Silah kaçakçılığı yapanları hayal edin, silahların üretilmesini, taşınacak hale getirilmesini, taşıyacak araçlara gizlice yüklenmesini, korku içinde yükleyenlerin ve taşıyanların alacakları dolarları düşünmesini. O kanlı ve kirli paralarla evlerine gıda maddesi, eşya götürmesini, ev, araba veya arsa satın almasını.

          Cennet güzelliği içindeki Dünya’yı cehenneme çevirmek için insan türünün, insan soyunun yaptıklarına bakar mısınız.

            İnsanın varoluşundan beri savaşlar ve şiddet var. Topağın, suyun, dağın, taşın, ağacın, çiçeğin ve yerin üstündeki canlı cansız her şeyin rengini görüyorsunuz.

            O her şey dediklerimizde, milyarlarca yıldır dökülen insanların, hayvan dediğimiz canlıların kanlarını, kadınların, babaların, annelerin gözyaşlarını görebiliyor musunuz? Kanları ve gözyaşları dökülürken yeri göğü inleten ah’ları, vah’ları, ağıtları duyabiliyor musunuz? Milyarlarca yıl öncesinde öldüren, öldürülen, kılıçlanan, kurşunlanan, bombalanan, asılan, kesilen, ellerle, iplerle boğulan insanların yüzlerini görüyor, seslerini duyabiliyorum. Annelerin ağıtlarını kulaklarımda, gözyaşlarını da gözlerimde canlandırabiliyorum.

            Yazılarımı inceleyenler ve okuyanlar çok iyi bilir. Böylesine şiddet sarmalındaki bir Dünya’da insanlık tarihinden söz edilemez. İnsana, hayvana ve doğaya yönelik şiddetin her yerde sonlandığı gün başlayacaktır “İnsanlık Tarihi”. Sıfırdan, sıfırlanmış gibi. Ancak, gerçek sıfırın gerisindeki insan vahşetlerini unutmadan, asla kin ve nefret duymadan.

            İnsanın  tarihini “İnsanlık Tarihi” şekline çevirecek olan yine insan. Her yerde ve her zaman, kadın-erkek, anne-baba, gönül annesi, gönül babası birlikte. Kimseye, düşman, gavur, imansız demeden.

            Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu, Türkiye Gençlik Federasyonu ve şimdi de Şiddetsiz Toplum  Derneği Başkanı, gazeteci ve yazar olarak, silahsız ve şiddetsiz Türkiye ve Dünya’yı, hatta uzayı savundum, savunanlarla, hem de kadın-erkek birlikte çaba gösterdim. Şu anda da aynı kararlılık ve umutla  ülkemize ve dünyaya  bir damla gözyaşı değil, tonlarca sevgi, dostluk ve umut vermeye çalışıyoruz.

            Türkiye, her alanda şiddet üreten bir ülke olarak biliniyor. Kimsenin güvencesi yok. Herkes, herkesin tehlikesi gibi bir algı, inanılmaz boyutlarda. Oysa, hepimiz canlı cansız tüm varlıkların tehlikesi değil, güvencesi olmalıyız.

            Türkiye, içte silahlı ve silahsız şiddet çeşitlerini yaşarken, çevresinde de kendisini bile etkileyebilecek silahlı çatışmalar sürüyor..

            Bunca ağır şiddet çeşitlerini sonlandırıp, gerçek “İnsanlık Tarihi”ni başlatacak ve yazacak olan yine insan. Öyle aniden olmayacak bu güzel değişim, cennete dönüşüm. Yavaş yavaş, belki yangına damla damla dökülecek sevgi ve barış köpüklü sular. Bu yazı bile bir damla etkisi yaratabilir.

            Siyasal partiler arasındaki sözlü ve bazen bedensel şiddeti TBMM çatısı altında da görebiliyoruz. Elbette, ürküyoruz, kaygılanıyoruz, utanıyoruz.

            Geçmiş yıllara değil sadece, iki gün öncesine bile dönmeye gerek yok. Akıl, vicdan ve gücümüzü bugüne ve ileriye dönük kullanmalı insan soyu.

            Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKPARTİ) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, 2 Mayıs 2024 Perşembe günü, AKPARTi Genel Merkezinde görüştüler.

            Cumhurbaşkanı ve AKPARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,  11 Haziran 2024 Çarşamba günü, CHP Genel Merkezinde buluştular, ikini kez ve yüz yüze, göz göze. Her iki ziyarette,  AKPARTİ Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş ile CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan da hazır bulundular.

            Yüz yüze ve göz göze iletişimi savunan, içinde şiddet barındırmayan farklılıkları doğal zenginlik sayan, Türkiye’yi evi kabul eden bir insan olarak bu görüşmeleri, karşılıklı ziyaretleri çok olumlu buluyorum. Bu görüşmelerin ilk adımlardaki sonuçları kesinlikle olumlu olacak, hatta çarpan etkileri de yaşanacaktır.

            Belki “İnsanlık Tarihi” için bir damla sevgi ve umut  üretecektir. Fırsat kaçar mı? Sanmam, mutlaka artıları olacaktır şiddetsiz siyaset ve şiddetsiz Türkiye için. Diyelim ki istenen ve beklenen sonuçlar çıkmadı. Bu satırların yazarı, lisanslı olarak  amatör ve profesyonel futbol oynamış bir insan. Bir maç biter, diğeri başlar. Futbolda maç 90 dakika, bir maç biter, çok maçlar var bekleyen.

            İnsanın yaşamında onlarca, yüzlerce, binlerce, milyonlarca, milyarlarca yıl sürer demokrasi, sevgi, dostluk ve barış maçları.

            Haydi ülkemdeki, TBMM’deki melekler, Recep Tayyip Erdoğan ve Özgür Özel gibi tokalaşın, yumruklaşmayın.

            Eller havaya değil, eller ellere sıcaklık, gözler gözlere sevgi, yürekler yüreklere güç ve umut versin.