ENFLASYON NASIL DURUR?

Enflasyonu durdurmanın tek yolu iktidarların enflasyonist politikalar izlememesidir.

Enflasyonu durdurmanın tek yolu iktidarların enflasyonist politikalar izlememesidir.

Enflasyonun birkaç önemli sebebi vardır bunlardan birincisi talep enflasyonudur. Talep enflasyonu, para bolluğundan dolayı daha fazla mal ve hizmet talep edilmesine ve fiyatların artmasına yol açan ekonomik olaydır. Ekonomide mal ve hizmetlere talep artar arz bu talebe yetişemezse fiyatlar artar. Bu son derecede bilindik bir olgudur ve buna talep enflasyonu denir. Eğer bir ülkede enflasyon talep artışı yüzünden ortaya çıkıyorsa en doğru çözüm yolu arzı artırmaktır.

Mal ve hizmet üretimini artıracak politikalar esas olarak talep kaynaklı enflasyonu baskılamak için seçilebilecek en acısız ve en doğru yoldur. Lakin üretimi artırmak kolay değildir, ha deyince üretim artmaz. Üretimi artırabilmek için çoğu durumda zaman gerekir eğer böyle durumlarda ithalat ile arz açığı karşılanamıyorsa tek çare tüketimi baskılamaktır. İnsanları tüketimden vazgeçirip birikime yöneltecek politikaların başında da faiz politikaları gelir. İnsanlar ellerinde bulunan ihtiyaç fazlası parayı harcamak yerine yatırım araçlarına yönlendirip birikimlerine ciddi bir kazanç alabileceklerini düşünürlerse harcama yapmaktan, tüketmekten vazgeçer ve paralarını tasarruf eder. Tasarruf edilen ve yatırıma yönlendirilen bu kaynağı siz bankacılık sistemine çekebilirseniz bu birikimler kredi olarak yatırımcılara döner ve yeni yatırımlar yapılır bu sayede de arz eksikliği giderilerek fiyatlar genel seviyesindeki artış kontrol altına alınabilir. Bu noktada elbette faizlerin negatif seviyede olmasına asla izin vermemek gerekir hiç kimse parasını bankaya yatırıp erimesini seyretmek istemez bu yüzden de hiçbir şey bilmiyor, hiçbir şey yapamıyorsa o parayı harcamayı tercih eder. Buda doğal olarak talebi canlı tutar talep yönlü enflasyonun engellenmesini önler. Bu yüzden enflasyon yaşayan ülkelerde faiz hadleri muhakkak enflasyon oranının makul bir miktar üstünde olmalıdır. Yani faiz sebep enflasyon sonuçtur iddiası kesinlikle yanlıştır.

Enflasyonun arz yönlü olarak artmasına genel olarak maliyet enflasyonu denir. Maliyet enflasyonu, üretilen mal ve hizmetlerin maliyetinin sürekli artmasıdır. Emek, sermaye ve tabii kaynaklar gibi üretim faktörleri, üretilen mal ve hizmetlerin gerçek maliyetini oluşturur. Dolayısıyla bunların piyasa fiyatlarının artması, kaçınılmaz olarak maliyetlerin artmasını gerektirir. Aslında teknolojinin gelişmesi makineler aracılığı ile yapılan sınai üretim metodunun yaygınlaşması üretim maliyetlerini devamlı olarak aşağı çekmektedir. Üretim teknolojisi değişince ortaya çıkan kitlesel üretim çok defa arz fazlası, talep eksikliği doğmasına yol açar. Birim ürün başına düşen maliyetin aşağı çekilmesi ürünlerin değerini düşürür ve satın alınabilmesini kolaylaştırır. Fakat bazı durumlarda arz sıkıntısı ortaya çıkabilir bunu 70’li yıllarda ortaya çıkan petrol krizi ile birlikte tüm dünya görmüştü. Bir tekel oluşturulup petrol fiyatları bir anda yükseltilince, bu durum küresel bir krize neden olmuştu. 1961 yılında 2,1 dolar olan bir varil petrol, 1973’de 3,5 dolara,1974’de 9 dolara, 1977’de 13,3 dolara, 1980’de 33 dolara çıkmış ve 1981 yılında 38 dolar ile zirve yapmıştı.

Bu artış doğal olarak küresel ölçekte maliyetleri artıran, enflasyonu arz yönlü etkileyen bir şok dalgası yaratmış, enflasyon gelişmiş ya da az gelişmiş olsun hiç fark etmeden bütün ülkeleri derinden etkilemiştir.

Ülkemizde 70’li yıllarda yaşanan ekonomik krizin temel sebebi Kıbrıs Barış harekâtı sonrası ülkemize uygulanan ambargolar ile birlikte gelişen bu arz yönlü enflasyon dalgasıdır.

Enflasyona yol açan bu iki temel etken üzerinde çok konuşulur ama bir etken daha vardır ve bu etken çoğu zaman gözden kaçar. Biz mal ve hizmetleri alıp satarken takas yöntemini kullanmıyoruz, para denilen bir araç kullanıyoruz. Altın ve yahut da gümüş gibi değeri siyasi irade ve ekonomi yönetimi tarafından belirlenemeyen kıymetli madenlerden oluşan ya da bu madenlere çıpalı para birimleri kullanılırken enflasyonun en önemli sebebi bu arz talep yönlü etkilerdi. Fakat Bretton Woods anlaşmasının çöktüğü 1970’li yıllardan bu yana kullanılan kâğıt paraların herhangi bir kıymetli maden cinsinden karşılığı yoktur, herhangi bir kıymetli madene endeksli değildir.

Kâğıt paralar aynen bir tüccarın senedine benzer, tek farkı bir devlete ait olmalarıdır. Aynı bir senet gibi kâğıt paraların da değeri ve satın alma gücü paranın dolaşımdaki miktarı ve parayı basan otoritenin itibarına bağlıdır. Dolaşımdaki miktar artar, itibar azalırsa paranın değeri düşer, satın alma gücü azalır buda enflasyonist bir etki yaratır. Bir ülkede mal ve hizmetlerin değeri altın ya da döviz cinsinden değişmiyor lakin yerel para cinsinden artıyorsa sorun arz talep yönlü değil para kaynaklıdır.

Bu tip bir enflasyon olgusunu çözmek için önce parayı basan otoritenin itibarını artırmak, sonra paranın dolaşımdaki miktarını azaltmak gerekir. Sıkı para ve maliye politikaları uygulamak ancak ondan sonra etkili olabilir.