Ege’nin incisi kızarıyor mu?

1 Mart müjdesinden sonra, sokaklar insanlarla doldu. Havanın da güzel olmasıyla herkes kendini dışarı attı. Sonuç: İzmir’de risk biraz daha arttı.Son değerlendirmelerde, kentin turuncu olan rengi kızarmaya başladı. Allahtan, mevcut renklere göre, bir müddet daha devam kararı alındı. Yoksa, uzun bir süreden sonra işyerlerini açan esnafın, sevinci kursağında kalacaktı.

1 Mart müjdesinden sonra, sokaklar insanlarla doldu. Havanın da güzel olmasıyla herkes kendini dışarı attı. Sonuç: İzmir’de risk biraz daha arttı.Son değerlendirmelerde, kentin turuncu olan rengi kızarmaya başladı. Allahtan, mevcut renklere göre, bir müddet daha devam kararı alındı. Yoksa, uzun bir süreden sonra işyerlerini açan esnafın, sevinci kursağında kalacaktı.

İnsanları evlerinde tutmak zor. Bizim gibi ekvatora yakın, sıcak kanlı ülkelerde, herkes birbiriyle yakınlaşmak, sarılmak istiyor. Ondan sonra da, zevkler gibi dertler de ortak oluyor.Sağlık personelimiz, kendi hayatını riske atarak, insanların hayatını kurtarmaya çalışıyor.Bütün çaba bir insanı daha hayata kavuşturmak. Bir yıl içinde 387 sağlık personeli hayatını kaybederken geride kalanlar, aynı gayretle görevlerini yapmaya devam ettiler ve ediyorlar da. Tıp Bayramı ilk defa bu kadar hüzünlü geçti. Gerçi, Tıp Bayramının da çok acıklı bir hikayesi var.Bu sene tekrar savaş yıllarını hatırladık ve bu rezil hastalığın pençesinden kurtulamayan kardeşlerimize ağladık.Bir arkadaşım ‘’14 Mart Gerçeği’’ isimli, V.Melih Kara’nın bir belgeselini göndermiş. Harika bir yapım.Arzu edenler ‘’https://youtu.be/3a2QoCPMQOs’’ adresinden izleyebilir.Vatan sevgisi, bayrak aşkı, ancak bu kadar anlatılabilir.

Sağlık personeline sempatim, saygım bir kat daha arttı.Belgeselin sonunda kuruyan göz pınarlarım şelale oldu.Mutlaka biliyorsunuzdur.Türk Bayrağının oluşumunu anlatan bir tablo vardır. ‘’Aziz şehitlerimizin bu vatan için döktükleri kan gölünün üzerine düşmüş ay ve yıldız’’ Bu tablo geldi gözlerimin önüne.

Çanakkale’ye vatan savunmasına gidip, geri dönmeyen Tıp Fakültesinin son sınıf öğrencileri geldi aklıma. Bugün sağlık personelimiz, aynı kahramanlıkları gösteriyorlar. Hepsine de minnettarız. Her gecenin sonunda mutlaka sabah olur. Bu karanlık günler de geçecek elbet. Mutlaka gün doğacak. Zifiri karanlıklar alaca karanlığa dönüşüyor. Şafak söküyor. Güneşi bekliyoruz. Haydi artık doğ güneş.Işığınla aydınlat dünyamızı. Seni bekliyoruz…

SAĞLIK BAKANINDAN KÜÇÜK BİR RİCA

Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, diğer bakanlar ve bütün yöneticilerimiz büyük bir sınav veriyor. Bedeli yaşam olan bir sınav. Başarıyorlar da. Ancak, bazen ufak tefek unutkanlıklar da oluyor. ‘’Herkes, mutlaka maske taksın. Kimse maskesiz sokağa çıkmasın’’ derken, bazı yerlerde kendi personeline maske ve hijyen malzemelerini göndermeyi unutmak gibi.

İzmir’de savaşın en ön cephesindeki Aile Hekimlikleri/Ana Çocuk Sağlığı personeline ; belki de bir kısmına bu en önemli malzemelerin gönderilmediği duyumunu aldık. Eğer bu doğruysa çok büyük bir ihmal. Telaş içinde, bu noksanlığın farkedilememesi diye düşünüyorum. Yoksa, bütün ülkeyi koordine ederken İzmir neden atlansın. Belki de şu anda bu ihtiyaçlar karşılanmıştır ama, ben yine de hatırlatıyorum. Değerli Bakanımız, İzmir’i unutmayınız. Sağlık personeli bizim canımız.

Sağlıklı ve mutlu günlerde tekrar görüşmek dileğiyle…