Evet, epeyce uzun bir süredir Cumhur İttifakının Ekrem İmamoğlu’nun karşısına kimi aday olarak çıkaracağı tartışılıyordu, hafta sonu aday açıklandı ve Murat Kurum Cumhur İttifakının adayı olarak CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıkarıldı.
Açıkça söylemek gerekirse Cumhur İttifakı oldukça düşük profilli ve kazanma şansı epeyce sınırlı bir adayla bu yarışa girdi ve doğal olarak da birçok kişi Cumhur İttifakı seçime 1-0 geriden başladı gibi yorumlarda bulundu.
Cumhur İttifakı'nın İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun, Ankara’da ise Mansur Yavaş’ın karşısına rakip bulmakta zorlandığını zaten hepimiz görüyorduk. Bu noktada ismi en çok geçen ve belki de kazanabilecek tek aday olan Selçuk Bayraktar’ın adı da çok gündemdeydi.
Selçuk Bayraktar’ın adı gündeme geldiğinde ben Erdoğan’ın damadını ancak ve ancak kazanma olasılığını çok yüksek görürse sahaya süreceğini, aksi takdirde siyaseten harcanabilir, düşük profilli bir aday ile seçime girmek isteyeceğini söylemiştim.
Açıkça söylemek gerekir ki çok büyük bir olasılıkla 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimleri Ekrem İmamoğlu ile Selçuk Bayraktar arasında geçecektir. Selçuk Bayraktar’ın yerel seçimlerde İstanbul’da Ekrem İmamoğlu karşısında alacağı bir mağlubiyet 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de zora sokabilir ve Selçuk Bayraktar’ın şansını olumsuz yönde etkileyebilir diye düşünülmüş olmalıdır.
Bu noktada Murat Kurum’un aday olarak tercih edilmesi Erdoğan’ın İstanbul seçimlerinden fazla umutlu olmadığının da nişanesidir.
Peki, Murat Kurum’un neden düşük profilli bir aday olduğunu düşünüyorum?
Bir kere Murat Kurum bu tek adam rejimi ile atanmış bir bürokrat bakan niteliğinde sahadan gelen, teşkilattan yetişmiş kurt bir siyasetçi değil. Bu yüzden siyasi mücadeleye alışık değil ve kendine özel bir siyasi tabanı da yok.
Peki, Murat Kurum’u nasıl biliriz?
Vallahi doğrusunu söylemek gerekirse Murat Kurum’un en büyük defosu Kanal İstanbul ve İmar Barışı uygulamalarını cansiperane savunmasıdır.
Bu noktada İstanbul seçimlerinde kenti depreme hazırlama konusunda konuşması en zor olacak kişilerin başında Murat Kurum gelmektedir.
Diğer yandan İstanbul kentinin en büyük sorunu kontrolsüz büyümedir, birçok ekonomik ve çevresel tehdidine rağmen Kanal İstanbul projesinin (ki aslında buna proje değil sadece fikir demek gerekir) yaratacağı en büyük sorunlardan biri de kentin kontrolsüz büyümesine olumsuz katkısıdır.
Rant peşinde koşan iktidarın milyonlarca ilave nüfusu bu beton kanal çevresine yerleştirme hayaline İstanbul halkı kesinkes geçit vermemelidir.
Hatırlarsanız, İstanbul halkının bu saçma sapan projeye koyduğu tepki yüzünden genel seçimlerde Erdoğan bu konuyu ağzına almaya bile cesaret edememişti.
Peki, şimdi geçmişte bu projeyi cansiperane savunan Murat Kurum ne diyecek ya da ne diyebilir?
Tam aşağı tükür sakal yukarı tükür bıyık durumu, bu saçma sapan projeyi savunsa bir türlü savunmayıp eski söylediklerini yalayıp yutsa bir başka türlü ne diyecek?
Diğer yandan İmar Barışı günlerinde herkes çalıp oynuyor, Murat Kurum dâhil yetkililer bak ne güzel yasa dışı yapılarınız imar barışı sayesinde yasal güvenceye kavuşacak deniyordu.
Neticede bu af çıktı birçok kişi yasa dışı yapılmış binasını parasını ödeyerek yasal konuma getirdi.
Sonra geçtiğimiz yıl şubat ayında art arda meydana gelen iki deprem ile imar barışı ile yasallaşmış birçok bina yıkıldı, on binlerce insan öldü, çok daha fazlası yaralandı ve sakat kaldı değil mi?
Peki, bu imar barışının sorumlusu bakan şimdi çıkıp ne diyecek?
Kentsel dönüşümü ve kentleri depreme hazırlamayı nasıl anlatacak?
Üzerinde bu iki büyük kambur varken Murat Kurum seçmene ne diyecek?