Dünya Haritasına Bakmak

Yatak odamın duvarında kocaman bir dünya haritası var, gözümü açtığımda karşımda duran beni hayyellerimde yolculuğa çıkaran aynı zamanda sevimli bir kışkırtıcı olarak odamı paylaştığım tek sırdaşımdır dünya haritası.

Dünya haritasına bakmak, aslında küçük bir dünya turu yapmaktır. Tek farkı, vize, pasaport ya da uçak bileti gerektirmez. Ve belki de en güzel yanı budur! Bazen elimize bir dünya haritası alıp dakikalarca, hatta saatlerce ona bakarken buluruz kendimizi. Hiç gitmediğimiz ülkeleri, adını bile duymadığımız şehirleri inceleriz. "Şu ülkenin ismi ne kadar ilginçmiş!" diye düşünür, Pasifik'in ortasındaki minicik bir adaya takılıp kalırız.

Sonra içimizden biri çıkar ve sorar: "Burada kim yaşıyor acaba?" Bazen haritayı açıp gözlerimizi kapatır, rastgele bir yere parmağımızı koyarız. Bir bakmışız, Grönland’dayız! Kristof Kolomb da,büyük hayallerle çıktığı yolculukta, 1492 yılında ilk yolculuğunda Japonya'ya gitme hedefinde olan Kristof Kolomb kendisini yanlışlıkla Yeni Dünya olarak adlandırılan Amerika kıtasında buldu.

Oysa aklımızdan geçen daha egzotik bir yerdi. Hadi bir daha deneyelim! Şu sefer nereye düştük? "Aaa, yine okyanus!" Bazılarımız haritada ülkelerin garip şekillerine de kafayı takar. Mesela, İtalya'nın çizmeye benzediğini ilk kim fark etti? Peki ya Hırvatistan’ın uzaktan bir ejderhayı andırdığı? Kim bilir, belki de dünyayı çizen biri eğlenmek için birkaç ülkeyi özellikle böyle şekillendirdi! Haritaya bakarken "Buraya kesin gitmeliyim!" dediğimiz ama sonra hiç hatırlamadığımız yerler de var. O kadar hayal kurarız ki, sanki o ülkede birkaç yıl yaşamış gibi hissederiz.

Oysa en fazla Google’da iki fotoğrafına bakıp “Ne güzel yermiş!” demişizdir. O zaman yazıya başlarken kurduğum cümleleri tekrarlayalım. Aslında hayal kurmak küçük bir dünya turu yapmaktır. Tek farkı, vize, pasaport ya da uçak bileti gerektirmez. Ve belki de en güzel yanı budur! Dünya haritasında ne kadar deniz varmış meğer, insanın hayallerine bile gemi lazım!