DÜĞÜNLERİMİZ

Şehirlerimizin birçoğunun beton kalıplar arasına sıkışıp kaldığı bu günlerde Arabamla yoldan geçerken,apartmanlar arasında davul ,zurna sesi...

Şehirlerimizin birçoğunun beton kalıplar arasına sıkışıp kaldığı bu günlerde Arabamla yoldan geçerken,apartmanlar arasında davul ,zurna sesi ve halay çekenleri görünce,hiç tanımadığım bu ailelerin yüzündeki sevincin,mutluluğun nasıl beton duvarlar arasına sıkıştığına üzüldüm.

Yaz ayına girince sokak düğünleri sezonunu da başlamış.

Halay çekenleri seyretmek için uzak bir noktada durdum.Mahalle kültürü ile yetiştiğimiz günlerdeki düğünleri hatırladım.

Düğün sahipleri aylar öncesinden düğün kartları dağıtırlardı.Gelinin ailesi ve damadın ailesi alışveriş telaşına düşerlerdi.

Gençlerin ekonomik sebeplerden dolayı ayrı eve çıkmak gibi bir lüksleri yoktu,ama yinede yeni çiftler için en azından bir yatak odası takımı alınırdı.

Düğünlerde en çok yaşanılanlar olay ise,düğün kartını almayan ailelerin küskünlükleri olurdu.Düğün telaşından üç beş aile unutulur,uzun süre küskünlükler yaşanırdı.

Şimdiki gibi kır düğünleri,havuzbaşı düğünleri yerine mahalle düğünleri vardı. Düğünden bir gün önce kına gecesi yapılr,önce erkek tarafı,kız tarafına kuruyemişini,kınasını alır gider,gecenin ilerleyen saatinden sonra erkek tarafı kendi evlerine gelir orada kutlamalar devam ederdi.Erkek tarafindan verilen yemekte muhakkak içki servisi olurdu.

İçkiye alışık olmayan gençlerden biri yada birkaçı ,nedeni bilinmeyen bir şekilde muhakkak bir tatsızlık çıkarır,bütün misafirleri olay çıkaran genci yada gençleri sakinleştirmeye çalışırdı.

Kına gecesinin yapıldığı akşam,mahallenin bilge kişisi yada ağzı laf yapan bir kişi,takı merasimini başlatır,takı için önce düğün sahipleri takılarını takmam için anons edilirdi.Daha sonra komşular zarf içinde para yardımı yada altın takısını,geline veya damada takardı.Damada hediye olarak kayın babası tarafından saat takılırdı.Bu gelenek hala devam etmekte.

Takı merasiminden hemen sonra kuruyemiş ve limonata dağıtılır,davul, zurnacı herkesin ezbere bildiği müzikleri çalmaya başlardı.

Mahallenin büyükleri halay başı olur büyük bir halay ekibi oluşur,yaşlısı,genci saatlerce tozu dumana katarak gece geç saatlere kadar halaylar çekerlerdi.

Düğünlerde hiç değişmeyen bir grup olurdu,bunlar yüksekçe bir yerde durur sadece olayı seyreder,ne halaya ne eğlenceye katılırlardı.

Düğün için süslenen gençlerin oluşturduğu kızlı erkekli bir başka grup karşılıklı birbirlerini süzer belkide yeni aşkların tohumlarını o gece atarları. Yıllar sonra mahalle düğünleri de zaman yenik düştü, açık alanlardan, kapanan sinema salonlarına taşındı.Bir zamanlar kocaman betondan sinema perdesi olarak tasarlanan bu yerlerde film izlerken artık bu mekanlarda düğünler yapılmaya, halaylar çekilmeye başlandı.

Düğünlerin bir başka vazgeçilmezi,kız tarafının düğün günü kuaföre gitme hazırlığı..Damat için kabusa dönen,hem manevi heme madi bir yükün altına girildiği gündür düğün öncesi kuaföre gitme işi.

Hadi gelinin kız kardeşini kuaföre götürdün,halası,teyzesi,görümcesi,onları ne işi var. Zavalı geline yapılan aşırı makyaj,birde gelin başı denilen pizza kulesi şeklindeki saç modeli.Gelinin istemeye istemeye bu olayın çekilmesi,gelin için ,içler acısı bir hal alır, acı çektiğini yüzünde görmek mümkün olurdu.Gelinin düğünde sürekli gülmesi

,neşeli görünmesi ona biçilen bir rol olarak düğü sona erene kadar devam ederdi. Damadın düğün günü öncesi işi çok zordur,Damat gider damat traşını olur işi biter.Daha sonra gelinin bulunduğu kuaförün önünde arabanın içinde saatlerce gelini beklemesi tam bir işkencedir.

Düğün salonunda yerlerini alan damadın arkadaşları,kola içine votka katıp damadı rahatlatmak için büyük bir çaba içerisine girerlerdi.

Damat ve gelin kuaförden düğün salonuna ,caddelerde korna sesleri arasında, telaş içinde ucu ucuna yetişmesi tam bir curcunaya dönüşürdü.

Mahalle düğünlerinden kapalı sinema salonları mekanlarına geçince,düğüne gelen misafirler ilk kez mikrofon ile tanışmış oldu.

Mahalle düğünlerinde bu işi üstlenen büyüklerimiz seslerini duyurmak için kendini parçalardı,ama düğün salonlarının da mikrofona kavuşan bu amcalarımız,abilerimiz aranan sunucular arasına girmenin mutluluğunu yaşarlardı.

Düğüne gelenlerin misafirler, takılarını takarken isimlerinin mikrofonla salonlarda okunmasından dolayı büyük gurur yaşarlardı.Mikrofon ile o düğünün sunucusu olmak büyük bir cesaretti.

Bazı aileler takı sırasına girmek istemez,isimlerinin yazılı olduğu kapalı zarflarını mahallenin gençlerinden birisine verip düğünün sunucusuna iletirdi. Takıdan sonra,düğün salonlarında kuruyemiş yerine pasta ve renkli gazoz ikramlarıyla tanışmış olduk.

Kapalı sinema salonlarının düğün salonuna dönüştüğü yıllarda,sahnede mikrofon ile şarkı söyleyen sanatçıları hayranlıkla izleme olanağımız oldu.

Rengarenk kostümleri ile,halk oyunları ekiplerin düğün salonlarının olmazsa olmazlarıydı.Özellikle Silifke yöresi halk oyunlarını izlemek büyük bir keyifti. Gelin ve damadın arkasında duran,durumu iyi olan ailelerin yaptırmış olduğu iş yeri yada isimlerinin yazılı olduğu,çelenklerler bir ilkti.

Kapalı düğün salonlarında en çok şikayet edilen konu ise küçük çocukların pistten alınması anonsu olurdu.Halbuki çocuklar düğünlerin en büyük neşeleriydi,çocuk sesi olmayan,masalar üzerinde uykuya yatırılmış çocuksuz düğün mü olurmuş. Düğünün sonuna doğru sanatçıların programları bitince, vazgeçilmezimiz, davul zurna çalan ekibimiz yerini alması olurdu.Düğün için,davulcu ve zurnacıyı ayarlamak ise başlı başına bir sorun olurdu.Aylar öncesinden davulcu ve zurnacı ayarlanırdı.Nedeni, adamların bir yıllık düğün programları dolu olurdu.O günkü düğünler,şimdiki gibi bir org ve bağlama ile yapılan düğünler değildi. Düğün salonlarında halayları ve oyunları coşturan muhakkak bir olurdu,gelen misafirler bu kişinin kim olduğu konusunda şüphe etselerde,gelin tarafı erkek tarafından biri olduğunu,erkek tarafı gelin tarafından biri olduğuna karar verilir,meçhul kişi o düğünün en çok eğleneni ve eğlendireni olurdu.Düğünün telaşı arasında o adam kaynar giderdi.

Davulcuların bahşiş toplama tekniği ise ,halayda takım elbiselilerin karşısına geçip şov yapması olurdu.Takım elbiseli büyükler istemeye istemeye bahşiş vermek zorunda kalırlardı.

Düğünden sonra gelin arabalarının sürücüsü ve içindeki gelin damadın çektiği sıkıntıda büyük olurdu.Gelin arabasının yolunun kesilip bahşiş alınması bir zulme dönerdi..

Bundan kurtulmanın yolu bir kaça zarfa para koyup bir çoğunun ise içi boş olarak zarfların yolu kesenlere verilmesi olurdu.Nadirde olsa,artık bu yol kesme olayı da bitmiş durumda.

Süper lüks kır düğünleri,havuzlu bahçelerde kına geceleri ve düğünler.Geçmişin mütevazi samimi sıcacık düğünlerini yok edip silmiş durumda.

Düğünden önce bir başka gelenek yaşamımıza karıştı.

Gelin ve damadın,bekarlığa veda geceleri. Astronomik rakamlarla bir gece için tamamen israf denilecek harcamalar yapılır oldu..

Akıllı gençler,bu büyük masraflar yerine, dünyayı gezmek için bu paralarını ayırsalar daha güzel olmaz m?.

Apartmanlar arasına sıkışıp kalan eski mahallelini gelenek ve göreneklerini sürdürme çabası,her geçen gün biraz daha yok olmaya doğru gidiyor.

Gelenek ve göreneklerin sürdürülmesi genç kuşaklara aktarılması,o kültürleri yaşatma adına çok güzel.Maalesef,artık bu gelenek ve görenekler siyah beyaz fotoğraflarda kalmaya başladı.

Ama şu var ki,düğün konusunda gelenek ve göreneklerini yaşatmaya çalışan yeni kuşak bu azmini azda olsa sürdürüyor.

Hiç beklenmedik bir şekilde karşıma çıkan mahalle düğünü beni alıp geçmişe bir yolculuğa çıkardı.Kısada olsa ,bir zamanlar toprak yolda halay çekenlerin yerini asfalt yolda halay çekenlerin alması,onları seyretmem beni çok mutlu etti.Utanmasam arabadan inip halay çekenlerin arasına katılmak isterdim.

Fotoğraflar.Gülhasan yılmaz